''Koşun!'' Uğultular... Dur durak bilmeyen uğultular... ''Beni duyabiliyor musun yabancı?'' Oldukça net bir şekilde duyuyor, işitiyor ancak cevap veremiyordu. Yakıcı sıcaklık işlevlerini yitirmesine neden olmuş gibiydi. Başından aşağı yavaşça dökülen suyla serinlediğini hissetti. Gözlerini araladı. Kum. Gözünün alabildiği kadar kum. Yakıcı güneş derisini kavuruyor, sırtına batan sıcak kum taneleri canını yakıyordu. İstanbul ne zamandır kumlar altında kalmıştı? Gözüne çarpan develerle duraksadı. Tuhaf giyimli adamlar, develer ve tonlarca kum. Son hatırladıklarıyla kalbi sıkıştı. Başına gelen kaza. Ailesinin çığlıkları ve zihninde yankılanan o ses. ''Allah kahretsin!'' Diye düşündü. ''Neredeyim ben?''