Bana daha da yaklaştı ve beni bir anda duvarla kendi arasına aldı. O anın şokuyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Neredeyse burunlarımız birbirine değecekti. Heyecandan kalbimin sesi son safsatalara ulaşmıştı. Umarım kalp atışlarımı duymazdı. Ortamın daha da gerilmesini sağlayan ağlamaklı sesiyle "Beni neden görmedin?" diye sordu. Söylediklerini bir türlü algılayamıyordum. Ne diyordu bu adam ne görememesi algılarım mı kapanmıştı anlamıyordum resmen hiçbir şey. Ben düşüncelere dalmışken tekrar duydum titrek sesini. "Herkese ışıltıyla bakan bu gözlerin neden hep bana karanlıktı ha meleğim?" diye fısıldadı. Ne diyeceğimi bilemeden sadece "Ne demek istiyorsun Bartu abi?" diye fısıldarken buldum kendimi. O ise bana hâla çatık kaşlarıyla bakıyordu. Fakat bir şey farketmiştim. Gözleri dolu doluydu dokunsam ağlayacak gibiydi. Resmen dağ gibi, kimseye eyvallahı olmayan adam dokunsam ağlayacak gibiydi. Onu öyle görünce ister istemez dudaklarım aralanmıştı. Bu sayede bakışları dudaklarıma düştü, seslice yutkundu ve hemen gözlerini tekrar gözlerime kenetledi. Bir süre gözlerime baktıktan sonra saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp eğildi ve beni derinden etkileyecek o sözleri söyledi. "Bir sana deliyim afitabım, bir sana divaneyim." diye fısıldadı. Bu söyledikleri beni o kadar çok afallatmıştı ki kal gelmişti resmen. Karşısında lâl olmuştum. Tutulmuştum. Bir süre bekledikten sonra konuşmayı akıl edip "Ama Bartu abi.." diye kekeleyip titrek bir sesle fısıldarken buldum kendimi. O ise daha da sinirlenmişe benziyordu. Bunu derin ve hızlı soluklarından anlamıştım. Bir anda boynuma daha çok sokulup derin bir nefes aldıktan sonra "Abi demek yok." diye fısıldadı keskin sesiyle. "Bir daha abi demek yok benim küçük meleğim." diyip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Mahalle kurgusudur. DÜŞKIRAN adlı ilk ve tek kitaptır.