9|hendery.

123 25 86
                                    

Xiao Dejun, mahkumu olduğu altı yıllık cehenneminin üçüncü yılını yaşıyordu.

Kulübesinin tavanını izliyordu, içerisi oldukça serindi, hatta üşüyordu. Tavanın boyaları yer yer döküktü, rutubetten dolayı kabarmıştı, lekeliydi. Yerde, minderlerin üzerine serdiği yamalı yorganın üzerinde yatıyordu, içerisi oldukça karanlıktı çünkü odanın bir ucundaki sehpanın üzerindeki mum kendiliğinden söneli çok olmuştu. Midesinden bir gurultu yükseldiğini hissettiğinde kollarını karnına sardı, az önce Ling uyumak için odasına çekilmişti, bunu duymasını istemezdi.

Bayan Ling kendisini kurtardıktan ve Fengguang şehrine getirdikten sonra da bırakmamış ve on beş yaşında hayattan haberi olmayan bu çocuğu zor durumuna rağmen yanına almıştı. Bir falcıydı kadın, küçük bir kasabanın oldukça ilerisindeki dağlık bir alanda kendi başına yaşamaya çalışıyordu çünkü dediğine göre kasabadaki insanlar onu bir cadı olarak görüyor, onu topluluk içinde barındırmıyorlardı. Farklı şehirlerden kırk yılda bir gelen birkaç müşteriden fazlasına sahip değillerdi, tabii bu Dejun büyü yapabildiğini söylediğinde değişmişti. Son birkaç haftadır durumları düzeliyordu, herkes efsanevi büyücüye fal baktırmak veya parasıyla ona büyü yaptırmak için geliyordu, sonunda ellerine biraz biraz para geçmeye başlamıştı. Bayan Ling aldıkları ücretin yarısını Dejun'a verirdi hep, ihtiyacı olan bir şey varsa almasını ve bu parayı hak ettiğini söylerdi. Nitekim Dejun aldığı hiçbir parayı harcamamış, hepsini kıyafetlerini koyduğu küçük sandığın içindeki kutuda biriktirmişti, Ling için küçük bir hediye almak istiyordu çünkü. Ona minnettardı, en içten şekilde hem de. İstese onu kapı dışarı edebilir ya da orada askerlere verebilirdi fakat ilk yardım eli uzatmış, sonrasında kendisine bir sığınak olmuştu, geçen yıl evlenme teklifi aldığında bunu bile reddetmişti hatta, yirmili yaşlarının sonunda bir kadın için bu mükemmel bir fırsat olmasına rağmen hem de. O Dejun için her zaman bir abla gibiydi, kendisini koruyup kollayan, onun için her şeyi yapan bir dayanaktı.

Dejun onu mutlu etmek istiyordu.

Sonrasında uyuyakaldı, aç olmasına rağmen düşen göz kapaklarına söz geçiremeyerek, fakat bu uzun sürmedi. Biri tarafından sarsılarak uyandırıldı, hava yeni aydınlanırken. Güzel bir kadın yüzü karşısındaydı, iri gözlerinin içerisi korku ve endişeyle doluydu, hatta ağlıyordu. Xiao Dejun neye uğradığını şaşırdı ve o an bildiği bir şey varsa o da böyle bir şeyi asla yaşamamış oluşuydu.

"Kalkana Xiao Dejun! Neden hâlâ uyuyorsun? Söz vermiştin, bana böylesine sefil bir şekilde ölmeyeceğini söylemiştin. Bana savaşacak olduğunu söylemiştin gitmeden, şimdi neden uyuyorsun söylesene!"

Omuzlarını tutan bileklerini kavrayarak onu durdurmayı denedi Xiao Dejun, şoka uğramış olduğundan dolayı düzgün düşünemiyor, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İçerisi hâlâ oldukça karanlıktı fakat çok net görebiliyordu. Etrafını izledi ve her şey aynıydı. Ne yaşadığını bilemedi, neden yaşadığını bilemedi. Ağzı açık ve bakışları şaşkındı, cevap bile veremedi.

ElysianWhere stories live. Discover now