~Chapter Four

632 72 117
                                    

Aynı zamanda 3.sınıf oğlanı da düşünüyordu.

Neden onu uzaktan izliyordu ki?

Yanına gelip onunla konuşmaya çalışsa onu terslemeyeceğine emindi. Belki de kız fazla özgüvensizdi.

Ya da acaba ondan mı hoşlanıyordu?

Olabilirdi.

Bütün ihtimalleri gözeterek ona restorana gitmeyi teklif edecekti çocuk.

Kız ondan hoşlanıyorsa onu biraz tanımalıydı.

Tatsuo'nun Ağzından;

Sabah uyandığımda saat çoktan 1 olmuştu bile.

Hızlıca duşa girip çıktım ve üzerime günlük olarak salaş siyah bir mini etek giyip üzerime Rintarou'nun mavi sweatini giydim.

Onun sweatlerini giymeyi seviyordum. Ondan sonra kendime kahvaltı yerine 2 paket körili noodle yaptım. Televizyonun karşısına geçmiş oldukça sürükleyen bir hüzünlü film seyrederken hem ağlayıp hemde noodleları ağzıma sokuyordum.

Film ve kahvaltı(!) keyfim bittikten sonra etrafı toplamaya başladım. Rintarou'nun odası her zamanki gibi topluydu. Bu huyunu seviyordum. Bende evde süpürge çekip hafiften her şeyin tozunu aldım. Camları açıp içeriye oda parfümü sıktım.

Annemlerin yüzünü sadece görüntülü konuşmada görüyordum. Ama olsun en azından görüyordum.

Kendime kahve yapmış otururken Rintarou geldi eve. Yanıma geldi ve kahvemi tek dikişte bitirdi.

"Yavaş hayvan"

"Hoşbuldum sevgili kardeşim"

Sırıtarak yanağımdan öptü ve ödevlerini yapmak için odasına çekildi. Biraz daha vakit öldürdükten sonra markete gidip birkaç şey almaya karar verdim.

Akşam yemeğimizi Rin okuldayken halletmiştim. Bu yüzden bu konuda rahattım.

Hava güzel olduğu için üzerime bir şey alma gereği duymadım. Ayağıma da beyaz ama amblemleri mavi olan nike ayakkabılarımı giydim.

Cüzdan ve telefonu da yanıma aldıktan sonra kapıyı çektim ve markete doğru ilerledim.

Markete girdiğimde bir alışveriş arabası aldım. Hem oyun oynar gibi arabayı itiyor hemde raftan lazım olanları hızla arabaya koyuyordum.

Marketten alacaklarımı alıp tonla para ödedikten sonra elimde yaklaşık 9 poşetle dışarıya çıktım.

Her iki tarafa da ağırlığı vermeye çalışıyordum ama bir taraf illa ki daha ağır kalıyordu.

Yolda yürüme çabalarıma rağmen güneş görüp ona doğru hareket etmeye çalışan penguenlere benziyordum..

Poşetleri yere koyup sesli bir nefes verip alnımı sildim.

Arkamdan omzuma dokunulması ile yerimden sıçrayıp hızla arkamı döndüm.

Gördüğüm Kita-kun ile kaskatı kesildim. Şansa denk gelmekte varmış.

"Kita-kun?"

"Suna-san ne yapıyorsun?"

"Ah şey eve gidiyordum"

"Pek gidiyor gibi görünmüyordun"

"Eee"

"Yardım etmemi ister misin"

"Aslında iyi olabilir tabi, fakat acelen varsa tutmuş olmak istemiyorum seni"

"O zaman yolu göster"

ᴄʜʀᴏᴍᴀᴛɪᴄᴀ // кιтα ѕнιηѕυкєHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin