Gökhan Kırdar - Yerine Sevemem
BÖLÜM 25: SONSUZLUKTA YAŞAMALI BU GÜNLERİ
Öztürk'e düzenlediğim ufak konserin ardından kahvaltı hazırlamıştık. Aklıma onunla geçirdiğim ilk günlerimiz gelmişti. İki yabancı olduğumuz o zamanlar...
Düşünüyorum da... Tüm bunların bir rüya olduğunu nasıl düşünmüştüm? Aptalca geliyordu şimdi. O kadar çaresizdim ki rüya olduğuna inanmak isteyerek kandırmıştım kendimi.
Nereden bilebilirdim ki kendimi kahrettiğim o günlerde bu sarışına vurulacağımı? En yakın dostlarımın bu solcular olacağını?
"Ne düşünüyorsun öyle sırıtarak?" Sevdiğimin sesi kulaklarıma ulaştığında aptal aptal gülümsediğimi bile o an fark ettim. Aklıma girdiği her an o aptal gülümsemeyi beraberinde getiriyordu zaten.
"Buraya geldiğim ilk zamanlar aklıma geldi," dedim, çatala sapladığım zeytini ağzıma atarak. "Nereden nereye diye düşünüyordum."
Dudakları kıvrıldı ve, "Sahiden," dedi, yeni fark etmiş gibi. Sarı saçları dalga dalga olmuştu, yeşil gözleri parıltı doluydu. Ona bakmaya, onu görmeye doyamıyordum. Her seferinde içimde bir şeyler kıpırdanıyordu. "Hele geldiğin ilk gün... Nasıl kıymışız sana?" Eliyle saçlarımı okşadı. Kalbim huzurla doldu. Elini tutup sıcak avuç içine dudaklarımı bastırdım.
Eski zamanları düşünürken aklıma beni merkeze ilk kez götürdüğü gün geldi. "Seninle Kızılay'a gittiğimiz ilk gün..." diye mırıldandım, merakla. Ne diyeceğimi merak ederek kaşlarını kaldırdı. "Tüm gün benim peşimden mi gelmiştin?" O gün sormamıştım, şimdi aklıma gelmişti.
"Evet," diye onayladı. "Zaten Feridun'la Kenan güvenme ona, takip et demişti. Ben aslında sana güveniyordum, zararsız olduğunu da biliyordum sadece... Gözüme çok çaresiz gelmiştin. Ne yapacağını merak ediyordum."
Aklıma o gün atlamaya çalıştığım bina geldi. Kalbim sızladı. Öztürk beni hiç takip etmeseydi ve o gün oradan atlamış olsaydım sanırım çok üzülürdüm kendime.
O zamanlar her şey çok zor gelmişti, tutunamayacak gibiydim. Daha doğrusu durumumu kabullenemediğimden o kadar çaresizdim ki intiharı düşünmüştüm.
45 yıl, diye düşündüm. Zamanda 45 yıl geriye gelmiştim.
Her ne kadar artık bunun nedenini sorgulamayı bırakmış olsam da zaman zaman aklıma gelip duruyordu. Neden, diye düşünüyordum. Neden ben?
Fark ettim ki hayatta mutlaka cevaplayamadığımız sorular, sebebini bilmediğimiz şeyler oluyordu.
Bu da benim bilinmezliğimdi.
Tüm günümüz Öztürk'le baş başa geçti. Çoğunlukla sarılıp havadan sudan konuştuk. Ara sıra birbirimizden kaçamak öpücükler çaldık, bacağındaki yarayı kontrol ettim ama çok anlamadığımdan gelince halleder diye topu Necdet'e bıraktım.
Öztürk bana biraz kitap okudu, biraz şarkı mırıldandık birlikte. Kısacası hayatımın en güzel günlerinden birini geçirdim. Zaten bunun için çok çabalamama gerek yoktu. Öztürk'ün olduğu her anım mükemmel geçiyordu.
Akşam saatlerinde bizimkiler ellerinde yemeklerle geldiler. Dolmayı gördüğümde ağzım sulanmıştı. Patlıcan dolması bu hayatta en sevdiğim yemekti. Bu yüzden büyük bir mutlulukla, "Hatice teyzem benim," diye mırıldanarak çatalımı dolmaya saplamıştı.
Tadına bakana kadar her şey çok iyiydi. Gerçekten hayaliyle bile kafayı yemiştim. "Iyy, bunda kuyruk yağı var," dedim, ağzımdakini nereye tüküreceğimi bilemeyerek. Bu hayatta en nefret ettiğim şeydi kuyruk yağı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Eli Değdi Bize ✘ gay
Romance❝bir solcu tanıdım solumdan başka bir yere sığdıramadım.❞ #geçmişeyolculuk# [yirmi bir ekim, iki bin yirmi] ©vQuatris