BÖLÜM 2: BU RÜYAYI HAKKIYLA YAŞAMALI
Bir horozun ötüşü kulaklarıma çalınırken sabahın artık yaklaştığını fark etmiştim. Gece boyunca gözüme bir gram uyku girmemişti. Dizlerimi iyice kendime çekip yüzümü oraya gömerken artık ne takatim ne de dökecek gözyaşım kalmıştı. İşte tam da bu sıralarda demir kapı yumruklanmıştı. Oturduğum yerden hızlıca doğrulup pencereye ilerledim. Güneş yeni yeni doğarken kim gelebilirdi ki?
Kapının önünde iki tane genç duruyordu. Benden tarafa bakan kısa boyluya ise fazlasıyla aşinaydım çünkü vücuduma bıraktığı izleri taşıyordum üzerimde. Kara gözleri benim üstüme çevrildiğinde birkaç adım geriye geçilerek onun göz hizasından çıktım. Kalbim ağzımda atarken kapının açılış sesini de duymuştum. Neden yanlarında başka biri daha vardı? Daha fazla mı döveceklerdi?
Hızlıca tekrar yatağın üzerine oturup dizlerimi kendime çektim ve kollarımı etrafına doladım. Hiç birine güvenmiyordum.
Ya beni öldürüp bir yere gömerlerse?
Ölmek istemiyordum.
"Selamünaleyküm," dedi, yabancı bir ses. Bu kişi Feridun'un yanındaki uzun boylu kişi olmalıydı. Tok, kalın bir sesi vardı.
"Sen buraya uğrar mıydın, Kenan kardeş?" dedi Öztürk, alaycı bir ses tonuyla. "Aklında olduğumu bilmezdim hiç." Kenan... Demek o adamın ismi buydu.
"Öyle deme Öztürk yoldaş, bulduğum ilk fırsatta geldim yanına," dedi, tok sesli adam. "Şu sobayı bir yak da içimiz ısınsın, uzun yoldan geldik ha." Birkaç dakika kendi aralarında havadan sudan konuşurlarken sobanın yandığını belli eden gürültü de ortama katılmıştı.
"Şu çocuk," dedi, Feridun. Vücudum beklentiyle kasıldı.
"Yalan söylediğini itiraf etti dün gece," dedi Öztürk, anında konuya girerek. "Kaçmaya çalışıyordu. İlk önce ısrarla itiraz etti de sonra öğrenci olmadığını söyledi." Kalbim ağzımda atıyordu.
"Bir dışarıya çıkalım, size bir şey söyleyeceğim." Feridun söylediğinde kısa süreli bir sessizlik yaşandı. Benim uyanık olduğumu bildiğinden söyleyeceği şey her neyse dışarıda söylemeyi tercih etmişti.
Sessizliği dış kapının kapanış sesi bozdu.
Pencereden şöyle bir baktığımda üç adamın da evin en uzak köşesine doğru ilerliyor olduklarını gördüm.
Gündüz gözüyle evin nasıl olduğunu çok daha iyi kavramıştım şimdi. Büyükçe bir tahta kapının hemen karşısında yaklaşık beş-altı adımlık bir merdivenle ufakça bir verandaya çıkılıyordu. Bu verandanın çevresi pek de orantılı olmayan tahtaların birbirine çakılmasıyla çevrelenmişti.
Daha önce görmediğim adamın suratına bakarken onun da sarışın oluşu dikkatimi çeken ilk şeydi. Öztürk'le birbirlerine benzedikleri de fark ettiğim ikinci şey. İkiz olacak kadar değil ama kardeş olacak kadar benziyorlardı birbirlerine. Birkaç santimle Kenan, Öztürk'ten daha uzundu ve gördüğüm kadarıyla ondan daha yapılıydı. Öztürk'se ondan daha sarı olan saçlarıyla ayrılıyordu. Onun dışında ufak tefek farklarla aynı kişi olmadıklarını anlayabiliyordunuz. Ama dediğim gibi, ilk bakışta herkes o ikilinin kardeş olduğunu anlayabilirdi.
Ciddi bir ifadeyle kendi aralarında konuşurlarken Kenan elini Öztürk'ün omzuna atmış ve sanki onu ikna etmek ister gibi bir yüz ifadesiyle bir şeyler söylemişti. Öztürk ise her ne söyleniyorsa onaylamadığını belli eden bir ifadeyle bakıyordu ona. Kısa bir süre daha bu durum böyle devam ettikten sonra üç adam da tekrar eve girmek üzere arkalarını dönmüşlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Eli Değdi Bize ✘ gay
Romance❝bir solcu tanıdım solumdan başka bir yere sığdıramadım.❞ #geçmişeyolculuk# [yirmi bir ekim, iki bin yirmi] ©vQuatris