FİNAL

54.9K 1.9K 580
                                        

'Yunan mitolojisinde mutluluğa dair bir hikayeye göre; Tanrılar, insanlar mutluluğu arasın ve böylece kıymetli olsun diye saklamaya karar verirler.

Biri der ki; "Göklerin en uzağına saklayalım."

Diğeri; "Denizin en dibine..."

Öbürü der ki; "Ormanın en kuytusuna saklayalım."

Sonunda biri der ki;
"İçlerine saklayalım. Oraya bakmak akıllarına gelmez..."

Aylar Sonra...

"Defnee! Annecim gel hadi!" Genç kız yemek masasına oturmuş, sabırla kızına birşeyler yedirmeye çalışıyor, fakat Defne onu pek umursamıyordu.

"Ama hiçbirşey yemiyorsun kızım. Hadi üzme beni!" Defne yine annesini takmayıp, elindeki tabletle oynamakla meşguldü. Karnı iyice büyüdüğünden eskisi gibi peşinden koşup, oyun oynatarak yediremiyordu da. Sabırla bir kez daha denediğinde yine başarısız olmuş, bu kez sinirlerine engel olamamıştı. Tableti hızla Defne'nin elinden çekip;

"Bu kadar şımarıklık yeter Defne Hanım! Yemeğini yemek zorundasın!" Kızına sertçe söylediği sözler üzerine yanaklarına boncuk boncuk yaşları bırakmıştı Defne. Ağlamakla kalmıyor, önündeki oyuncakları sinirle etrafa atıyordu.

"Ağlamakla birşeyleri elde edemessin küçük hanım! İstediğin kadar ağla! Bak kırarım bunu!" Bu sözleri minik kızını daha çok öfkenlendirip, ağlatıyordu.

Çok geçmeden Fırat salonda belirdiğinde durumu anlamış, ağlayan kızını kucağına alarak, nazlamaya girişmişti.
"Neden ağlıyormuş bakalım benim prensesim?"

"Bu çocuğu böyle yapan hep sensin Fırat! Şımartma artık! O aldığın lanet tablet yüzünden yemek bile yemiyor!" Aynı şekilde kocasına da sertçe çıkışmıştı.

"Of Miray! Yine mi aynı mesele? Çocuk işte! Bu kadar sıkman hoş mu sence?"

Genç kız Fırat'ın bu sözleri üzerine hormonlarının da büyük etkisiyle iyice sinirlenmişti. Hamilelik süresince kızını fazlasıyla boşlamış, çoğunlukla Fırat ilgilenmişti. Ama şimdi ne kadar büyük bir yanlış yaptığının farkına varmıştı. Çünkü Fırat, kızı ne yaparsa doğru veya yanlış her daim destekliyor, herşeyi onun gönlüne göre şekillendiriyordu. Bu kesinlikle olmaması gereken bir durumdu. Çünkü Miray ilerde başına geleceği az çok tahmin edebiliyordu. Kuzeni Berna, bu durumun en iyi örneğiydi. Onu da küçükken böyle şımarıkça yetiştirmişlerdi. Sonra da...

"Senin yaptığın ne kadar doğru Fırat..? Bir daha çocuğumu asla sana emanet etmeyeceğim!"

"Bi dakika, bi dakika! Senin çocuğunsa benim neyim? Ben neyim burada?"

"Sen çok düşüncesizce dav-" aniden kasıklarına giren sancıyla bir an durmuş, eli otomatikmen karnına gitmişti.

"Miray? Noluyor..? İyi misin?" Diyip hızla yanında bitmişti genç adam.

"Bi-lmiyorum! Çok-çok... sancıyor Fırat!" Yüzüne acı dolu ifade çoktan yerleşmişti.

"Doğum mu geldi? Doğuracak mısın? Ama doktor 2 hafta sonra demişti." İyice teleşlanmıştı. "Tamam! Dur! Sakin olalım! Ben arabayı evin önüne çekip geliyorum tamam mı? Sen derince nefes al, ver! Hemen geliyorum!" Diyip hızla yanından uzaklaşmıştı.

Miray başıyla onaylayıp, hızlı nefesler alıp vermeye başlamıştı. Acıdan çok korku kaplamıştı bedenini. Doğuma daha birkaç hafta vardı. Minik oğluna birşey olmaması için içinden dualar etmeye başlamıştı.

O    G E C E 🌒Место, где живут истории. Откройте их для себя