XI|Yarı Yolda Bırakmak

1.8K 221 255
                                    

Aşırı kısa bir bölüm ve yazımı kısa sürdü södldk

NF,Why

XI|Yarı Yolda Bırakmak

Üşüyordum.

Çıkmaz sokağın kaldırımında oturmuş, ellerim cebimde bir şekilde onun karavana yaslanıp sigara içmesini izliyordum. Tam tamına on dakika geçmişti ve bu on dakika içinde Seungmin'e mesaj yazabilmeyi neyse ki başarmıştım.

'Acil bir işim çıktı. Eğer beni bulamazsan buzdolabındaki yumurtalardan ya da ilk çekmecedeki mısır gevreklerinden yiyebilirsin.'

Elbetteki geri dönecektim.

Sadece işimi sağlama almak istemiştim.

Felix'se telefonu parmaklarımın arasında tuttuğum süre boyunca şaşırtıcı bir şekilde hiçbir şey yapmamıştı. Karavanı gördüğü gibi oraya gitmişti. Sonraysa destek basamağına oturup sadece kolunu kıpırdatmış ve duman üflemişti. Sakindi. Sessizdi. Nedenini asla anlayamayacağımı hissediyordum.

Belki de, anlamam gerekmiyordu?

Sanırım uykum vardı ve bu beni, olması gerekenden daha fazla saçma düşünceye yöneltiyordu. Evet, kesinlikle öyleydi. Jungwaa'nın gelmesini beklersem ciddi ciddi sabahlardım. Yarın okul vardı üstelik ve saat dört olmuştu. Büyük ihtimalle yatağa girsem de uyuyamayacaktım zaten. Her şey aşırı aptalca ilerliyordu. Doğramam gereken kişi karşımdaydı ve ben saydırdığımın aksine öylece oturmak dışında hiçbir şey yapmıyordum. Gözlerim arada bir ağırlaşıyordu ve kendi kendime ayık kalmam gerektiğini hatırlatıp duruyordum. Ona yardım ediyordum. Bir hafta öncesinde olsa asla koymacak olan durum, şu anda bok gibi hissetmeme neden oluyordu. Beklediğim neydi ki? Huysuzluğumun sebebi zaten bariz ortadaydı.

Ve onun da farkında olduğuna emindim.

Tekrardan çakmak sesi geldi ve ben kapalı duran gözlerimi anca o zaman fark edebildim. Sessizlikten bunalıyordum ve uykum sonbaharın ayazını siklemeden tepeme tepeme binerken beklemek iyice zorlaşıyordu. Jungwaa gelmeyecekti.

Siktir, deminden beri burada boşa oturuyordum.

Aralanan gözlerim, onun bilmem kaçıncı sigarasını yakışını izlerken kırpışmış ve saniyeler içinde göğsümde izmaritin kızgınlığını hissetmiştim. Anlamsızdı. Durduk yere yeniden sinirleniyordum ve uykusuzluğum da bunun tuzu biberi oluyordu.

"Neden aradın?"

Öylece oturamazdım ve sanırım Jungwaa, sadece bahanemdi.

Bakışları, hızla bana döndüğünde gülmüştüm. Ne kadar absürt bir vaziyette olduğumuzu gören gördüğü anda çakardı zaten. İletişime geçebildiği tek kişi ben olamazdım. Cehennem işlerini iki dudağı arasından yürütüyordu ve elbette ki kimsenin bilmediği çevresi falan olmalıydı. O aptal değildi.

Yanıma durduk yere gelecek kadar aptal değildi.

Dilimi dişlerimin altında gezdirdim cevap vermemesiyle. "Altı kez? " sesim şaşkındı. "Tam altı kez..ne sikime aradın?"

Bir kez daha güldüm. Binanın tekinden bir yaşlı çıkıp kafama tava fırlatabilirdi fakat gülmemi durduramıyordum. "Cevap versene." Ellerim saçlarımı buldu. "Bu sefer konuş! " Gülüşüm bir anda dudaklarımı terk etmişti. Dövüşmem gerekiyordu. Bir şekilde birini bulup bir iddiaya girmem ve sonunda da parasını ceplemem gerekiyordu. Haftada bir ya da iki kez, olmazsa olmazdı. Yapmazsam,

Yapamazdım.

Abimin üzerine şu saatten sonra daha fazla binemezdim.

Dört gündür okula gelmiyordu. Dört gündür suratını görmüyordum. Dört gündür, cevapsız sorularla boğuşuyordum. Bu aşırı boktandı. Bu histen nefret etmiştim. Buna alışkın değildim, bu kadar düşünmeye, bu kadar çaresiz kalmaya alışkın değildim. Şimdiden delireceğimi hissediyordum. Suratıma bakmaya devam ediyordu ve ben son sınırıma dayanmak üzereydim.

Reckless - 破壊者 ¦ hyunlixWhere stories live. Discover now