12~ Hayal Kırıklıkları

96 43 27
                                    

     Sürekli gülüp kendini güçlü göstermek mi zayıflıktı, yoksa ağlamak mı? Umursamaz davranıp çok umursamak neydi peki? Başkasının derdini dert edinmek... Enayilik mi, düşünceli olmak mıydı? 

      Kafamdaki bu kadar düşüncenin nedeni amcamın, yengemi aldatması olsa da hastaneye gitmemin de büyük bir payı vardı tabii. Reglimin yaklaşık otuzuncu günüydü bugün. Anneme söyleyebilmiştim en sonunda. 

    Ziya Hocanın odasından çıkalı bir hafta oluyordu tam. O arada tabii Denizlerle daha samimi olduk, tabii soğuk nevale kardeşi hiç de öyle değildi. Özlem deseniz, Cenk'le samimi olmaya başladı, anlamsız bir biçimde.

   Daha önceden randevu aldığımız özel hastaneye vardık. Getirense en küçük amcamdı, aramızda  dokuz yaş var.

    Sıra bize geldiğinde telaşlı bir şekilde girdim içeri. Otuz, otuz beş yaşlarında bir kadın karşıladı beni odada. "Hoş geldin canım, buyur otur şöyle bakalım.", dedi doktor olduğunu tahmin ettiğim kadın, koltuğu göstererek. Bilgisayardan bir şeyler yaptıktan sonra bana döndü, "Evet Yağmurcuğum  hoş geldin tekrardan," varlığını unuttuğum anneme dönüp konuşmaya devam etti, "Evet ilk önce sizden birkaç bilgi almam gerekiyor, sonra Yağmur'a döneceğim." annem doktoru onaylarken kadın çoktan sormaya başladı.

     "Evet Ayşe Hanım, kistik bir durumunuz oldu mu daha önce hiç?", "Yok, hayır..." bunun gibi birkaç soruyu annem cevapladıktan sonra sıra bana geldi. Bir insan ne kadar gergin olabilirse o kadar gergindim şu an.  "Yağmurcuğum, şimdi bana şikayetlerini anlatabilir misin canım?", kısa bir sessizlikten sonra anlatmaya başladım.

    "Bir aydır reglim geliyor az da olsa... Bir de ağrı yapıyor bu bana, tabii ilk on gün şiddetli bir ağrı vardı." , doktor daha fazla konuşmamı engelleyerek beni ultrason odasına yönlendirdi.

    Doktor ultrason çekerken, kasıklarıma bastırdığı için o acıyla inleyince doktor tedirgin gözlerle bana baktı. "Çok mu acıyor?", sorusuna onaylar bir baş sallamayla cevap verip derin nefesler almaya başladım. 

    Ultrason işi bittikten sonra tekrar koltuklara oturup doktoru beklemeye başladık. "Evet güzellik, yumurtalıklarında ve rahminde miyomlar var, evet doğru duydun miyom değil, miyomlar var. İleride hamile kaldığında düşük tehlikesi veya ölüm tehlikesiyle karşılaşabilirsin veya bebek karnında ölürse ikiniz bir de ölebilirsiniz. Canım üzül diye söylemiyorum, sadece bilmen gerekiyor, tabii biz bunları tedavi etmeye çalışacağız. Ama ilaçlar kusma, mide bulantısı, bayılma gibi ağır şeyler yaşatacak sana."

    Şaşkın bir yüzle bir anneme, bir doktora bakarken annemin de üzülmüş olduğunu görmemle daha da burkuldu içim. Bir bu eksikti hayat! Bir bu eksikti... İleride düzgün bir aile kuramayacak acizlikteydim. Paramparçaydım ama güçlü duruyordum.

  Doktorun yanından çıktığımızda tabii ki hala dalgındı kafam. Eczaneden ilaçları alıp beni okula bıraktılar. Okula vardığımızda öğle arasıydı. Dalgın bir kafayla sınıfa çıkmaya başladım. Hayattaki her şey üst üste üzerime geliyordu, omuzlarımda tonlarca yük vardı sanki. 

   Sınıfa dalgın dalgın girip haplardan bir tanesini içtim, karnım toktu. Özlem'i sorduğumdaysa da bahçeye gittiğini öğrendim.

   Özlem'in yanına gidip Cenk'e de selam verdim. "Özlem, biraz gelir misin?" dedim nazik bir biçimde, Özlem'den hayatımın şokunu yaşayarak olumsuz cevap almamla gözlerim bir süre boşlukta gezinse de "Peki," kelimesini yüzlerine vurup yanlarından ayrıldım.

  Ruhum yavaş yavaş kayboluşunda ilerlerken spor salonuna götürüyordu ayaklarım beni. Spor salonunda erkekler futbol maçı yapıyorlardı. İzlemek için tribünlere çıkarken birden başımın dönmeye başlamasıyla tırabzanlara sıkı sıkıya tutundum.

YAĞMUR GECESİWhere stories live. Discover now