4~Beceremedim Değil Mi?

251 103 185
                                    

Olmadı, rüya olmadı. Dedi işte öleceğim dedi sana kız. O an dünyam başıma yıkılmış bir şekilde ben de yıkıldım. Diz çöktüm olduğum yere hiçbir şey demeden, ağzımı oynatmadan, sadece diz çöküp onu izliyordum. İçimden bir ses çıktı o an, "ÖZLEMM!" diye bağırdım. Bir kez daha ve bir kez daha...

...

   Defalarca bağırmalarımın üzerine, en son dış kapının açılış sesini duydum. Koca bir karanlığa kapandı gözlerim ardından.

    Bazen gözlerinizi ölüme bile kapatsanız, arkanızda bıraktığınız biri olursa düşünürsünüz onu,şu an anladım.

     Gözlerimi açtığımda, bir hastane odasında olduğumu anlamak saniyelerimi aldı. Ne kadar uyudum? Ne kadar karanlıkla yalnız başıma kaldım? Bilmiyorum. Ama şu an bildiğim tek şey, annemi delirtecek kadar uyumuşum.

     Hastane odasında gözlerimi gezdirirken annem konuşmaya başladı, "Kızım? Annem? İyi misin? Ha?! Bir yerinde bir şey var mı annem?..." annemin meraklı soruları devam ederken "Of"ladım." Of! Anne, yeter! İyiyim, iyiyim işte ben!"deyip doğrulmaya çalıştım. "Anne, Özlem nerede? Nasıl? Anne!? Öldü mü doğruyu söyle!?" deyip kalkmaya çalışırken, annem tutup yatırdı beni yerime. Gözlerimden yaşlar firar ederken ölmemiş olması için dua ediyordum içimden. Yalvarıyordum Yaratıcıya. Annem tam konuşmaya başlayacakken odanın kapısı tıklandı. Annem de ben de kapıya vermiştik bu sefer dikkatimizi. Kapı açıldığında içeri iki tane kadın polis girdi. Onlara korkuyla bakarken bir de telsiz seslerini duymak içimi ürpertiyordu. Titrek ve korkak bir sesle konuşmaya başladım, "N-noldu? Neden geldiniz? Ö-Özlem'e bir şey mi oldu? Ha?!" konuşurken ağlamamı, ne kadar denesem de durduramıyordum. Polislerden biri yaklaşıp gülümsedi, "Sakin ol bakalım! Tamam, biliyoruz sadece bir intihar olayı, ama yine de ifade alacağız. Sadece ifade... Çünkü arkadaşının vücudunda morluklar var, çok yeni morluklar..." dehşetle açtım gözlerimi.

     Sormaya korktuğum, cevabını almaya korktuğum soruyu soramıyordum. Korkaksın işte Yağmur! Korkak...! Soramadım yine de polisler ifadeyi bitirip gittiler, ama ben hala soramadım. Titrek bir sesle konuşmaya başladım, "Anne! Artık bir şey söyle! Nerede Özlem? MEZARDA MI, YATAKTA MI?". Sonlara doğru sesim yükselince annem bana kötü bakışlarını gönderdi. "Özlem iyi, kan takviyesi yapıyorlar. Daha ailesine haber verilmedi."

    Bacaklarımı aşağı doğru sallamamla bacağımda, tanıdık o sızıyı hissettim, kramp giriyordu yine. Belli etmemeye çalışsam da bacağımdaki müthiş sızıyla yüzümün ekşidiğini hissediyordum. Annem endişeyle yüzüme bakıp, "Yağmur, noldu? He, kızım!?" dedi vücudumun her yerine bakıp, anlamaya çalışırken. "İyiyim bir şey yok, sadece Özlem'in yanına gitmek istiyorum, nolur anne!?" yalvarırcasına konuşup, baktığımda, annem kabul edip beni ayağa kaldırdı. "Anne iyiyim, sadece bayıldım. Kolumdan tutmana gerek yok." deyince annem kolumu bıraktı ve Özlem'in odasına doğru ilerlemeye başladık.

   Özlem'in odasının önüne geldiğimizde içeriden hemşire çıktı. Hemşireye sevimlice gülümseyip "Arkadaşımın yanına girebilir miyim? Lütfen!?" dedim içeri girme çabamla. Hemşire memnuniyetle gülümseyip, "Tabii, geçebilirsin." deyince, annemi dışarı da bırakıp odanın içine girdim. Yatağının yanındaki koltuğa otururken yeni yeni uyanıyordu Özlem. Uyanıp bir kaç saniye etrafına bakındı. Neler olduğunu hatırlamış olacak ki bana dönüp, "Beceremedim değil mi? Ölmeyi bile beceremedim!" dedi acıyla gülerek.

   İlk önce bileklerindeki sargı bezlerine baktım, ardından yüzüne... "Ne yaptı sana?" dedim hafiften çatallaşan sesimle. Yüzüme, merak ve korkuyla baktı. "K-kim naptı?!", derin bir nefes alıp konuşmaya başladım, "A... Abin, naptı sana?!" dedim zorlukla. Gözlerini üzerimden çekip sağ taraftaki büyük camlara dikti gözlerini. "Hiçbir şey yapmadı! Aynı şeyler işte!" dedi tekdüze bir sesle. İçinde acının gülümsediği bir kahkaha bıraktım odanın içine, "Özlem! Yapma! Vücudundaki morluklarının sebebi ne o zaman?! Ha?! Söyle, daha mı ileri gitti, söyle, SÖYLESENEEE!!". Çıldırmışcasına bakıyordum gözlerine, o da bana çevirdi gözlerini. "Evet Yağmur, daha ileri gitti. Tecavüz etmeye çalıştı bana, tamam mı? Oldu mu?! Duymak istediğin bu mu Yağmur!? OLDU MU YAĞMUR!?". O da çıldırmışcasına bağırıyordu işte şimdi. Bir dakika, ne demişti o? Tecavüz mü?

    Yanına gidip yavaşça sarıldım ona, sakinleştirmek istercesine. "Tamam güzelim, sakin ol! Sakin ol Özlem!" sesim biraz öncekiyle zıtlaşır gibi çok kısık çıkıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı Özlem. Yanına yatıp sarıldım ona. Beraber ağlıyorduk işte şimdi.

    Ne savaşlar veriyormuş küçücük ruhuyla? Ne kadar körmüşüm? Dünyanızın başınıza yıkıldığını somut olarak hissettiniz mi hiç? Ben iki günde iki kez hissettim işte. Kocaman bir deprem oldu da herkes öldü, biz onunla dünyanın altında eziliyormuşuz gibi işte şimdi.

   Ne kadar öylece uzanıp yattık o küçük hastane yatağında? Bilmiyorum. Uyuduk hatta. Ben uyanmaya başlarken kapı açıldı birden. Gelen Özlem'in annesi, Refika Teyze ve babası, İsmail Amca'ydı. Onları görür görmez uyku sersemliğiyle ayağa kalktım. Refika Teyze ellerimden tutup Özlemle ilgili sorular soruyordu. Ben de tekdüze bir sesle konuşmaya başladım, "Özlem iyi, uyuyor şimdi. Siz durun burada, ben çıkayım odadan." diyerek odadan hızlıca çıktım.

    Ceplerime bakıp, telefonum yanımda mı diye yoklarken, 'Ne telefonu salak?' deyip kendime, daha önce kaldığım odaya gittim. Baktığımda odanın temizlenmiş, yeni yatak örtüsü serilmiş olduğunu gördüm. Odadan çıkıp o kattaki sekreterin masasına gittim. "Şey, pardon acaba telefonu kullanabilir miyim? Annemi aramam gerek de?" dedim tüm masumluğumla. Kadın kullanabileceğimi söyleyince, hemen annemin telefonunu tuşlayıp kulağıma koydum telefon avizesini. Birkaç kez çaldıktan sonra açıldı telefon ve ardından annemin şüpheli sesi, "Alo! Kimsiniz!?", "Anne benim Yağmur, sen eve mi gittin?" annem biraz duraksadı ve rahatlamış sesiyle konuşmaya başladı. "Evet kızım, sana haber veremedim ama...", tekdüze bir sesle konuşmaya başladım, "Tamam sıkıntı yok, ben biraz daha burada kalacağım, haberin olsun diye aradım." dedikten sonra annem onayladı beni.

     Telefonu kapattıktan sonra kolidorun solundaki lavaboya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp aynaya bakmaya başladım. Yüzümü dikkatle incelerken dudağımdaki uçuğu fark ettim. Korkuyla bakarken kendi kendime konuşmaya başladım. "Yok, yok ya... Korktum, korktum ya ondan. Bir şey yok Yağmur, tamam!" dedim kendimi sakinleştirmeye çalışarak. Hala aklımın bir ucundayken uçuk olayı, Özlem'in odasının önüne gidip oradaki koltuklara oturdum.

     Özlem'i, yaşadıklarını düşünürken önümden tekerlekli sandalyenin üzerinde duran bir kız geçti, üzerinde bir hastane kıyafeti... Bacaklarına baktığımda benim bacaklarımdakiler gibi noktalar vardı, ayrıca kocaman bir yara... Bakışlarım yüzüne çevrildiğinde dudaklarında uçuklar olduğunu gördüm. Baktıkça şaşırıyordum, aynı zamanda da korkuyordum. Kollarına baktım, yine o noktalardan... Kız önümden geçip gittiğinde şokla etrafıma bakınıyordum.

    Dışımdan konuşmaya başladım, "Hayır Yağmur, onun gibi değilsin sen! Değilsin...!" derken gözlerimin dolmaya başladığını hissettim. Gözlerimin dolmasını, içimdeki ses daha da şiddetlendiriyordu, 'Kandırma kendini Yağmur, hastasın işte, hastasın!' diyordu ses. Şu an iki kişilikli gibiydim, dışım ve içim çelişkili konuşuyorlardı. Tekrar dışımdan konuşmaya başladım, "Değilim, hasta filan değilim!". Ağlamam şiddetlendi, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Katın danışmasındaki, sekreter kadın gelip önümde eğildi, "Canım, noldu sana?!" dedi yardım sever bir sesle. Ağlamamı durdurup gülümsedim, "Yok bir şey, iyiyim ben gerçekten! Gerçekten..." dedim çatallı sesimle. Kadın endişeli gözlerle ayrıldı yanımdan. Ağlayarak yasladım başımı hastane duvarına. Kendimi ikna etmeye çalışırken kapandı gözlerim, uykuya...

.....

Ben geldim canımlar😙😙

Sizce Yağmur'a neler oluyor?

Yeni bölüm için sınır koymaya karar verdim. Birkaç kişide gördüm ve ben de koymaya karar verdim, çünkü neden olmasın? Mdkkfkdkkd

Neyse 17 vote sınır... Öptüm canlarım

Allah'a emanet olun😙😙🖤

YAĞMUR GECESİWhere stories live. Discover now