"⁴"

240 28 5
                                    

____

Onu tekerlekli sandalyesinden kaldırıp kucağıma aldım. Koridorun sonundaki banyoya ilerlerken gözlerimi bir an olsun ayırmıyordum.

Bana "Yıkanmak istiyorum Jungkook, temiz olmak ve temiz ölmek istiyorum." demişti.

Kızmıştım ona, ölümden bahsetmeni istemiyorum diye. Ama durmamış ve devam etmişti.

"Dostoyevski'ye göre dünyanın en zor şeyi nedir biliyor musun Jungkook?

Kendini ait hissetmediğin bir yerde bulunma zorluğudur."

Her zaman üşüyen Rosé olurdu, ama bu sefer üşüyen bendim. Ellerim titremeye başlamıştı.

O kendini hiçbir zaman açıklamazdı, sorduğunuz sorulara da tam olarak cevap vermezdi.

O sanatını konuşturur, kendini size hayran bıraktırırdı. Cevapları bulmanızı değil, onu anlamanızı isterdi.

Banyoya girdiğimizde onu sandalyeye oturtup, küvetin dolması için suyu açtım.

"Rose, bana bir şarkı söyler misin?"

Dalgın bakışları yüzümde gezindi ve en son gözlerimiz buluştuğunda sol gözünden bir damla yaş firar etti. Ama ben görmemişim gibi davrandı, bende ona uydum görmemiş gibi yaptım.

I know you've got the best intentions
Biliyorum niyetin iyi
Just trying to find the right words to say
Sadece söylemek için doğru kelimeleri arıyorum
I promise I already learned my lesson
Söz veriyorum dersimi çoktan aldım
But right now, I want to be not okay
Ama şu an, iyi olmak istemiyorum

I'm so tired, sitting here waiting
Çok yoruldum, burada oturup bekliyorum
If I hear one more just be patient
Eğer tek bir "iyi olacaksın" daha duyarsam...

It's always gonna stay the same
Her zaman aynı kalacak

So, let me just give up
Lütfen, vazgeçmeme izin ver
So, let me just let go
Bu yüzden izin ver sadece gideyim
If this isn't good for me, well I don't wanna know
Eğer bu benim için iyi değilse peki, bilmek istemiyorum
Let me just stop trying
İzin ver denemeyi bırakayım
Let me just stop fighting
İzin ver savaşmayı bırakayım
I don't want your good advice or reasons why I'm alright
Senin iyi tavsiyelerini istemiyorum ya da neden iyi olmam gerektiğinin sebebini

You don't know what it's like
Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun...
You don't know what it's like
Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun...

[Katelyn Tarver / You don't know]

Küvette ki su taşmış ayaklarımı ıslatırken, ben sadece onu düşünüyordum.

Ah, o sesi en sert insanı bile dize getirir, diz çöktürürdü.

Size söylüyorum dostlar;

Mümkün olsaydı eğer sesini ekerdim saksıya, bir çiçek gibi...

Büyütüp, evimin en güzel köşesine koymak ve yalnızca kendime saklamak isterdim, saatlerce koklamak, o çiçeği izlemek isterdim...

____

____

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
eccedentesiast ✷ rosékook ✓Where stories live. Discover now