𝘁𝗵𝗲 𝗱𝗿𝗼𝘄𝗻𝗶𝗻𝗴

933 66 197
                                    


bolume baslamadan once soyleyeyim surekli time skip falan yapacagim cunku olaylar pespese olamayacak sekilde ilerliyor zaten en fazla 1 haftalik time skipler yaparim sonra bana iste bu neden bu kadar time skip yapiyor sacmaa falan demeyin

BU ARADA MEDYA ELSA&EMILIE AGLIYORUM FEELS

-

Finn ile tekrar eskisi gibi olalı bir hafta olmuştu sanırım. Iki aydır eskisi kadar yakın olamıyorduk. Sürekli onunla aramızda bir soğukluk vardı ve bu beni çok rahatsız ediyordu. Aramızdaki istemsizce ördüğümüz duvarları tekrar kaldırdığımız için mutluyduk.

Şuan Finn yatak odasındaydı. Ben ise kendime kahve yapmak için aşağı kata, mutfağa inmiştim. Kahve makinesi yanıp sönmeye başladığında makinenin kulbunu makineden ayırdım ve çıkarttığım büyük bardağa kahvenin tamamını koydum. Bardağı aldım ve yaptığım müthiş kahvenin tadına baktım. Ben yapmıştım sonuçta tabii ki güzel olacak.

Kahvemi yudumlarken bir yandan yukarı Finn'in yanına çıkıyordum. Üst kata geldiğimde ikimizin de yattığı yatak odasının kapısını açtım. Finn masaüstü bilgisayarında oyun oynuyordu. Kapıyı arkamdan kapattım ve Finn'in yanına gittim. Beni gördüğünde birkaç saniye bana baktı sonra tekrar oyununa döndü. "Merhaba bebeğim."

"Selam." Finn'in sandalyesine daha da yaklaştım ve sol bacağımı sağına koyduğumda otomatik olarak ellerini klavyeden çekti ve bana baktı. Ellerini klavyeden çektiğinde bunu Finn'in kucağına oturmak için bir fırsat görmüştüm. Diğer bacağımı da soluna koydum ve ona sokulup ellerimi beline koyduğumda o da ellerini sırtımda birleştirmişti. Kafamı omzuna gömdüğümde gülümsedim.

"Bir el daha oynasam olur mu?" ciddi miydi bu?! Aşırı tadım kaçmıştı. Tam kucağından kalkacakken beni tuttu ve tekrar kucağına oturtturdu. "Hayır hayır gitme tamam." kulaklığını çıkarttı ve masaya koydu. Ellerini kasıklarıma kadar indirip boynuma bir öpücük bıraktı. "Ne yapalım?"

"Sadece biraz sarılmaya gelmiştim." dedim kısık bir sesle. Ortam yeterince sessizdi ve bende yüksek bir ses çıkararak ortamın düzenini bozmak istemiyordum.

"Tabii ki bebeğim." yüzümü ona yaklaştırdığımda alınlarımızı birleştirdi. O gözlerini kapattığında bende ona ayak uydurup gözlerimi kapattım. Nefeslerimiz birbirine karışırken beni kendine yaklaştırdı ve dudaklarıma kapandı. O alt dudağımı dudağından sürekli çekip tekrar öperken bende aynısını onun üst dudağına yapıyordum.

Dudağından ayrıldığımda kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. "Camlar açık değil mi Finnie?" üstümdeki kazağın içine hava girebilsin diye kazağı gerdirip bırakıyordum. "Odadaki bütün camlar açık ve dışarıda çok rüzgar olmasına rağmen nasıl terledin? Yoksa karizmam seni terletti mi?"

"Aptal." dedim ve kafamı göğsüne koydum. İki elini kalçalarıma yerleştirdi ve onları sıktı. "Romantik ortamda da yapmazsın yani." deyip gözlerimi devirdim.

"Yapmak zorundaydım. Neyse, sadece sarılacak mıyız?"

"Bilmem, başka ne yapabiliriz?" dediğimde aklına bir şey gelmiş gibiydi.

"Havuza girelim?"

"Güzel fikir." Finn kasaya doğru uzanıp bilgisayarı kapattı ve bende onun kucağından kalktım. Mayo olarak bir şeyler giymeye gidiyordum ki Finn kolumu tutup kendine çekti. "Üzerini değiştirme."

"Ne yani kıyafetlerle mi gireceğiz?"

"Hayır. Sadece gel." Finn kapıyı açıp dışarı çıktığında bende onu takip ediyordum. Merdivenlerden indi ve mutfağa gelip mutfakta havuza açılan cam kapıyı açtı. Beraber merdivenlerden indiğimizde havuzun önünde durduk. Finn karşıma geçip orada durdu. "Aklıma geldi de, çıplak yüzelim ne dersin?"

Glory And Gore | fillieWhere stories live. Discover now