37- MEYDAN DAYAĞI

44.3K 4.6K 3.9K
                                    

İki gündür ne yediğim yemekten tat alabiliyordum, ne de yattığım uykudan. Gözüme bir gram uyku girmiyor ve sürekli düşünüyordum.

Mahir'in bir anda kötüleşmesi beni de etkilemişti. Yeniden o mazlum haline dönmüş gibiydi. Tek fark tüm köy düşmanı değildi. Sürekli yanına gidiyordum ama sanki aramıza yine ince bir duvar örülmüş gibiydi.

Salondan içeri girdiğimde annemin yine ruhsuz bir şekilde oturmuş televizyon izliyordu. Öyle boş bakıyordu ki içim acıyordu. Herkesi dert etmekten saçım beyazlayacaktı neredeyse.

Babam ve amcam bana dik dik baktılar. İkisiyle de konuşmuyordum. Daha doğrusu babamla. Onu babam olarak bile kabul etmiyordum artık.

Kapı birden gürültü ile açılınca irkildim ve içeri giren küçük kuzenime baktım. Aşırı heyecanlıydı ve nefes nefese kalmıştı. Ayaklı gazete.

"Noldu sıpa?" dedi amcam oturduğu yerden.

"Giray abi ve Mahir abi kavga ediyorlar." çocuksu bir heyecan ile söylenen kelimeler kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.

Mahir'in adını duyduğum anda kalbim korkuyla atmıştı

Bacaklarım benden bağımsız bir şekilde hareket ederken hızla kapıya vardım. Babamların arkamdan konustuklsrini biliyordum hatta arkamdan geliyorlardı.

Montumu bile giyinmeden bahçeden çıktım ve kuzenimin gittiği yöne doğru koşar adım ilerledim. Mezarlığı geçtiğimizde Mahir'in evine dönülen sokakta iki üç kişi korkuyla bakıyordu.

Onların baktığı yöne çevirdim korku dolu bakışlarımı. Giray belini acı çekermiş gibi eğmişti. Yüzü kan içindeydi. Mahir'in üzeri ise sadece çamurluydu.

İkiside neredeyse aynı giyinmiş gibi duruyordu. Bu yüzden uzaktan bakılsa iki askerin, polisin kavga ettiğini düşünürdü tanımayan insanlar.

Mahir kendine yaklaşan Giray'ın karnına postalının ucuyla bir tekme attı. Kaşları çatıktı ve aşırı sinirli duruyordu. Birkaç gün önceki mazlum Mahir yoktu, Komutan duruyordu karşımda.

"Mahir!" diye bağırdım. Benim sesimi duyduğunda dikkati dağılmıştı.

Giray bunu fırsat bilerek eğildiği yerden yüzünü buruşturarak dik bir hale geldi ve o da onun karnına bir tekme attı. Gözlerimi sonuna kadar açıp onlara doğru yürüdüm. Ona vurunca benim canım açmıştı sanki.

Mahir'in canı yansa da dişlerini sıktı ve yeniden üzerine atlayacak önüne atılıp kolundan tuttum. Tabi onu durdurmak biraz zordu ama ben tuttuğum için bir şey yapmıyordu.

"Ayrılın!" amcamın sesi gelmişti kulağıma. Sonunda onlar da gelmişti. Birkaç kişinin daha sesini duydum, herkes yeni yeni gelmiş olmalıydı.

"Orospu çocuğu." diye tısladı Mahir sinirle. Kaşlarım çatıldı. Çok fazla öfkeliydi.

Onun kolunu sımsıkı tutmuşken omzumun üzerinden arkaya baktım. Babam Giray'ın yanına gitmiş kolundan tutup yüzüne bakıyordu. Giray ise öfke ile bakıyordu Mahir'in yüzüne.

"Ne oldu? Neden kavga ediyorsun?" dedi babam koruma içgüdüsü ile.

"Bilmiyorum abi, yolda beni gördü birden saldırdı amına koduğumun delisi." dedi Giray ağzındaki kanı yere tükürüp çatık kaşları ile ters ters bakarken. Soluk soluğa kalmıştı.

"Yalan.. söyleme." dedi Mahir bir saliselik duraksarken. Babam bizim olduğumuz tarafa döndü.

"Bakın işte sonra da bu deliye laf yapınca kızıyorsunuz." diye bağırdı öfkeyle. Dişlerimi sıktım ve ben de ona öfkeyle baktım. Tam bir şey diyecekken Mahir yeniden konuştu.

"İnanma, ona inanma." dedi sertçe.

"Lan sana mı inanacağım ben? Bir de konuşuyor." babam Giray'ı bırakmış kavgaya hazırlıklı bir şekilde bizim tarafa bakıyordu.

Mahir sıkkın bir nefes alıp boynunu sağa sola yatırıp sakinleşmeye çalıştı. Tam o sırada boynunda yeni gördüğüm bıçak izini gördüm. Çok ufak bir kesikti ama kanıyordu.

"O mu yaptı?" diye sordum gözlerimi kan sızan deriden ayırmadan.

Mahir bakışlarını bana yöneltti. Yukarıdan gözlerimin içine bakıp sinirle kafasını salladı.

"Kendisi saldırdı."

Gözlerim şok ile açıldı. Babam hâlâ Mahir'e yalancı ve deli olduğu ile ilgili şeyler diyordu. Mahir'in kolunu bırakıp yanına geçtim ve afallamış bir şekilde Giray'a baktım.

Gözlerinin içinde tehlikeli bir parıltı vardı. Mahir ile her keşfettiği şeyle daha da şok oluyormuş gibiydi. Böyle bir şey beklemediği bakışlarından aşikardı.

"Bu köyden gitmesi gerek." dedi babam köylülere bakıp, hepsi bir şeyler söyleyip kafalarını babama hak vererek salladılar.

"Yanlış..yapıyorsunuz. Zarar verecek." dedi Mahir yeniden. Bu kadar uyarması bile değişiğime gidiyordu. Normalde denilen her şeye susar ve evine giderdi.

"Senden başka kimse zarar vermiyor." dedi babam öfkeyle. Ardından bakışları bana kaydı.

"Teo, yanıma gel." dedi, beni yeni fark etmiş gibi.

Ben daha cevap veremeden yine beni şok edecek bir şey oldu. Mahir kolumdan tutup beni arkasına doğru çekti. Arkasında olmama rağmen bir eliyle koluma dokunuyordu.

"Teo sizin yanınıza gelmeyecek." dedi kendinden emin bir sesle.

Bu tavrı benimle beraber herkesi şoke etmişti. Bir an yaşadığımız şeylerden dolayı mı böyle yapıyor diye düşünsem de tamamen onlardan bağımsız bir hareketti. Sanki sevgili olmasaydık bile yine de yapardı.

"Ne diyorsun lan sen? Benim oğlumun nereye gelip gelmeyeceğine sen mi karar veriyorsun?" dedi babam öfkeyle. Bu sefer amcam da sinirle bakmaya başlamıştı.

"Göz göre.. göre zarar gelmesine izin.. vermeyeceğim." dedi Mahir, köylü onun hep mazlum halini gördüğü için bu tavrı ile fena halde afallamışlardı.

"Aranızda.. bir tek iyi olan.. o çünkü." dedi. Bunu yanlış anlaşılma olabilir diye söylediğini anlamıştım.

"Teo! Gel buraya!" babam Mahir'in gözlerinin içine bakarak sertçe seslendi yeniden.

Normalde olsa babama itiraz ederdim ama bu sefer söz hakkım yokmuş gibi geliyordu.

"İzin vermiyorum." dedi yine keskin bir şekilde.

Herkes bir kez daha afalladı. Mahir sinirli ve öfkeli gözler ile bizim tarafa bakan Giray'a baktı ve ardından kolumdan yumuşak bir şekilde tuttu.

Yürümeye başladığında ona engel olamadım. Benimle beraber toplanmış olan iki üç kişinin arasından geçip evinin bulunduğu sokağa girdi.

Ben ne yapacağımı bilemeyerek yanında yürümeye devam ettim. Ama babamın arkada delirdiğini duyabiliyordum.

DELİ Where stories live. Discover now