Rüzgar tenimi okşarken köyün sessizliğinden faydalanarak huzurlu bir şekilde boş, çamurlu sokakta yürüyordum.
Biraz daha ileri gittiğimde geçen geldiğim yapraklarla dolu olan sokağa gelmiştim. Burada her şey o kadar güzeldi ki, yeniden telefonumu çıkarıp en güzel ayrıntıların fotoğrafını çekmeye başladım.
İlk önce yerde ki güzel görüntüyü çekip, ardından ağaçların huzur verici fotoğrafını çektim. Bir rüzgar saçımı okşarken, derin bir nefes aldım.
Sanırım buraya gelmenin tek iyi yanı şehirin gürültüsünden uzak durmaktı. Elbette ki bazen insan o gürültüyü bile özlüyordu. Ama insanın kafası düşünceler ile doluyken, sessizlik en güzel iyileşme biçimiydi.
Kendi içimi dinledikçe, her türlü düşünceye varabiliyordum. Ama ne zaman ki gerçek hayata dönüyorum, o zaman bu sessizlik sadece canımı yakıyordu. Bir buzlu camın ardından güzellikleri göstermek gibiydi biraz da.
Hava biraz daha soğumuşken, kafamı yanda duran eve çevirdim. Delinin eviydi, aslında ona deli demek istemiyordum ama dilim alışmıştı. Daha önce hiç deli birini görmemiştim, ama deli birinin gözleri bu kadar anlamlı bakamazdı. Bakışlarında ki hüzünü anlatmaya kalksam uzun uzun romanlar bile yazabilirdim.
Bir çıtırtı sesi geldiğinde kafamı sesin geldiği yöne çevirdim, üç tane köyün köpeği sakin adımlarla sokağın başından geliyordu. Onları görür görmez kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Hayatta en korktuğum şey, köpeklerdir.
"Çömelince mi gidiyordu bunlar." diye mırıldandım kendi kendime. Ama şimdiden elim titremeye başlamıştı. Arkaya baktığımda, uzun bir yol vardı ve muhtemelen beni kovalasalardı buradan İstanbul'a kadar koşabilirdik.
Eğer sakin olursam, korktuğumu belli etmezsem giderlerdi. Kendimi gazlayarak yanıma yaklaşan köpeklere göz ucuyla baktım. Yanlarından geçip gidecektim, biraz ilerleyince koşmaya başlayacaktım. Planım bu yöndeydi.
"Ne olur bırakın gideyim.." dedim korkusuz korkak gibi yürürken. Onlar durmuş bana bakıyorlardı. Sanki ne yapıyor bu aptal dermiş gibi bakarken ben parmaklarımı açıp kapatıyordum korkudan.
"Sakin ol... sakin ol..." dedim ve sessizce duran köpeklerin birkaç adım daha önüne geldim.
Tam yanlarından geçip gidecektim ki içlerinden biri huysuzlanıp hırladı, o an tüm planım bozulmuştu. Ağzımdan korku dolu bir inleme kaçarken, hepsi birden havladı.
Reflesk ile arkamı dönüp koşmaya başladım, ama yola değil. Mahir'in evine doğru koşuyordum. Köpekler de arkamdan havlayarak gelirken, bahçenin içine girmiştim.
Mahir evin diğer köşesinden ellerinde odun ile çıkarken kaşları çatıktı, sanırım köpeklerin sesleri dikkatini çekmişti. Gözleri bana doğru dönerken ben nefes nefese kalmış bir şekilde onun üzerine koştum. Köpeklerin sesi daha da yakınımdan geliyordu.
Mahir daha ne olduğunu anlamadan hızla yanına gidip arkasına saklandım ve kazağından sıkı sıkı tuttum. Bedeni kasılırken sanki bir yarasına dokunmuşum gibi irkildim ama tam elimi çekecekken köpekler yeniden havlayınca daha çok yapıştım.
"Çok korkuyorum, ne olur kurtar beni." dediğimde bana kafasını çevirip omzunun üstünden yüzünde ki garip ifade ile baktı.
Köpekler onun iki adım gerisinden yukarı yukarı hırslı bir şekilde havlıyorlardı. Mahir bana bir kaç saniye daha bakıp ardından muhtemelen sobada yakmak için aldığı odunlardan birini eline aldı.
Köpeklerin üzerine odunu göstererek bir adım attığında köpekler biraz geriye gittiler ama hâlâ havlıyorlardı. Mahir elinde ki odunu onlara gösterip aktarmış gibi yapınca, köpekler hızla dağıldılar.
Sesleri uzaklaşırken, Mahir hâlâ onlara bakıyordu. Köpekler tamamen bahçeden çıktığında, saniyesinde bakışları bana döndü. Ben hâlâ arkasında saklanıyordum.
Bir hızla kendini benden çekti ve yüzünde ki o sinirli ifade ile baktı. Yeniden göz göze gelince, soğuk havada birden bastırınca ürperdim.
Gözleri gözlerimi delip geçerken, daha sonra hızlı adımlarla evin kapısına doğru gitti. Kapıyı açıp gidecekken bana yeniden döndü. Ben yerimden kıpırdayamıyordum.
"Git." dediğinde, ilk defa sesini duyduğumu fark ettim. Sesi ne çok kalın ne de inceydi. Komutan olduğu belli oluyordu, aynı onlar gibi komut veriyordu.
Daha sonra bakışlarını benden çekip, evin içine girip kapıyı kapattı. O gittikten sonra yeniden rüzgarın uğultusu ile baş başa kalmıştım.
Köpeklerin gittiğini anlayınca yavaş adımlarla bahçe kapısından çıktım, ama dönüp son kez pencereden baktığımda pencerenin ardından bana baktığını gördüm.
Gözlerimi gözlerinden çekip a önce yaşanan adrenalinden dolayı elim ayağım titrerken, kendimi dışarı attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
Teen Fiction[TAMAMLANDI] İstanbul'da yaşarken babasının iflası sonucu köye yerleşen Teoman ve köydeki herkesin deli diye andığı Mahir'in hikayesi.