11.BÖLÜM

477 208 56
                                    

Demir' yapılan sakinleştiriciden sonra uyudu. Kaan Ahmet Beye , Zeynep Hanıma müjdeli haberi verip telefonu kapattı İlhan Bey Kaan'a bakıp kaşlarını çattı... 

''Oğlum Demir Fidan'la evli değil mi? ''

''Evet evli baba''  

 ''Eee Demir Esra diye ağladı bağırdı?!''

''İnan bende bilmiyorum hele kendine bir gelsin de.'' Kaan yutkundu nasıl derdi ki Esra buradaydı diye  önce babası paralardı evli adamın yanında ne işi var diye ve o da merak ediyordu Demir'in neden öyle davrandığını. Ahmet Bey , Zeynep Hanım mutluluk ve heyecanla hastane gelip İlhan Beyden bilgi alıp oğullarını beklemeye başladılar. 

Ahmet Bey ve  Kaan   Fidanı aradılar ama telefon sesi odadan geliyordu. Kapıyı çalıp Zeynep Hanım "Fidan Fidan kızım neredesin lavabo damısın?" Kapıyı tıklattı ses gelmeyince açıp baktı dışarı çıkıp " Çantası telefonu da burada Fidan yok''...

,,,,,,

FİDAN'DAN

Fidan gördüklerinden sonra ağlayarak çıktı hastaneden elinin tersiyle gözünden akan yaşı sildi bildiği ama üzerinde durmadığı gerçekler tokat gibi vurdu yüzüne. Demir  kaza geçirdiğinde niye ağlamadığını ona bir şey olacak diye niye kalbinin sıkışmadığını Esra kadar ağlayıp üzülmediğini düşünüp kendini  sorguluyordu.

Fidan tok gözlü, paraya çok önem vermeyen babasına benzerdi sevgi ,saygı, vefaya önem verirdi. Muhsin Bey memurdu aldığı maşla çocuklarına kursağından haram lokma yedirmemenin  derdin de olan tamahkar bir adamdı.

Ama Serpil Hanım zenginlik isteyen lüksü parayı çok seven kocasını parası olmadığı için kıt kanat geçindikleri için hayatın acısını kocasından çıkarıyordu. Zengin bir koca isterken fakir bir kocası olması Muhsin Beye sert davranmasına neden olurdu.  Sevgisini belli etmezdi...

Fidan annesinin babasını sevdiğini bile düşünmezdi. Babasına karşı sevgi ,merhamet, ilgide göstermezdi varsa  yoksa para konuşur Muhsin Beyin duyacağını  bile bile ''ALLAH'IM  ne eksiğim var ki ? benden  zengin bir kocayı esirgedin'' babası kalabalık aile isterdi ama annesi Muhsin Beyi terslerdi   ''Aç karnımızı doyur da ondan sonra düşünürüz ''der ters davranır güler yüz göstermezdi...

Annesi Fidan'la magazin haberleri izlerken  ''Bak kızım fani dünyanın tadını bu zenginler çıkarıyor sen sen ol İstanbul'a gidince gittiğin okulda zengin bir koca bul zaten seviyorsun dünyayı gezmeyi hayatın tadını çıkar ananda azıcık rahat etsin güzel kızım''...

Fidan yıllarca annesinin  zenginlik  , güç, prestij her kapıyı  açar ah para diye söylemleriyle büyütmüştü evlenirken babası kızını gelinlikli halini görünce anlından öpüp '' Güzel kızım her şey para demek değil babacım para olur ama çok da eksik olur onun için kızım kendini yalnız hissetme kapım gönlüm hep açık güzel kızım''...

Fidan'da farkındaydı Demir'in Esra'yı sevdiğini biliyordu. Ama para hırsı gözünü boyadığı için görmezden gelmiş ve kendini dünyayı. Gezmeye vermişti ama onun istediği bu değildi sevmek sevilmek istiyordu. Aşk istiyordu hiç sahip olamadığı o aşkın Esra'da olmasına hem kıskanıyordu hem de gıpta ediyordu. Demir'de en az Esra kadar aşıktı seviyordu Esra'yı aradaki kara çalı kendiydi...

Bir anda durdu hastaneden çıkıp yönüne bakmadan yürüdüğü için karanlık tenha sokağa tek başına olduğunu fark etti. Hastaneye dönmek için yolun karşısına geçerken ani bir firen sesi duyuldu sokakta şoför Fidan'a çarpmadan   arabayı durdurmuştu. Fidan korkuyla elin kalbinin üzerine koyup derin derin nefes alırken arabadan inen genç " Hanımefendi bir şeyiniz var mı?" Endişeyle sorarken  "Yok yok iyiyim"

 başını kaldırıp gördüğü kişiyle şok oldu dudaklarında döküldü ismi ''ALİ''

Ali'de Fidan'ı o saate boş sokakta görünce endişeyle ''Ne yapıyorsun burada?! tek başına iyi misin? bir şeyin yok değil mi?!''

Fidan kaç zamandır kimsenin kendini böyle merak etmediğini fark etti öyle iyi geldi ki Ali'nin kendine korkuyla merakla ve hala şefkatle davranması  , eskiden kendine sevdalıydı  bu adam. Sahi hala kendine aşık mıydı. 

Ali dalıp yaşlı gözlerle kendine bakan kadına sarsıp ''Fidan Fidan iyi misin?''

 ''Hııhı iyim sağ ol beni hastaneye  bırakır mısın?''

''Tabi ki gel.'' 

Ağlamaktan sesi boğulmuş gecenin soğuğun da incecik elbiseyle titreyen kedi yavrusuna benzeyen kızı sarıp sarmalamak istedi. Kırıldığı yerlerden öpüp kırıklarını sarmak istedi. Ali Arabanın kapısını açmadan ceketini çıkarıp Fidan'ın  omuzlarına bıraktı kapıyı açıp sıcak arabaya bindirdi. Fidan sıcağı ve omzuna konulan ceketten burnuna gelen kokuyla mest oldu yolculuk sürerken Fidan'ın tüm duyguları alınmış gibi yolu izliyordu...

''Ne işin var boş sokakta bu saate iyi misin?''

''İyiyim ben sadece hastaneden çıkınca yanlış yola girdim''

Ali yandan bir bakış atıp yürek yangınına baktı hala güzeldi. Yürek yangını Fidan'ı unutmamıştı o mutlu olsun diye uzak durmuştu... 

''Kocan kaza geçirmiş Muhsin amcayı kahvede gördüm o söyledi geçmiş olsun nasıl.''

''Hala kendine gelemedi bekliyoruz.''

''Zor tabi ki insanın  canından daha çok sevdiği eşinin can pazarında olması ALLAH sabır versin inşallah biran önce iyi olurda sende toplarsın kedini.''

Bunları söylerken direksiyonu öyle bir sıkıyordu ki sanki biri canını yakıyor da direksiyondan güç almaya çalışıyordu.  Fidan yaşlı gözlerle bakıp kırık bir gülümsemeyle baktı. Araba durdu arabanın penceresinden bakınca hastaneye geldiğini anladı. omzundaki ceketi çekip düzelti Ali'ye uzattı...

''Teşekkür ederim seni görmek beklediğim bir şey değildi ama iyi geldi eski bir arkadaşı görmek.!''

İkisi de yutkundu Fidan elini kapı koluna koyup açtı çıkıp Ali'ye dönüp

'' Tekrar teşekkür ederim''

  Ali kafasını uzatıp başını salladı Fidan kapıyı kapatacağı zaman Ali'nin sesini duydu tebessümle dönüp...

''Efendim''

''Ağlama''

Fidan başını sallayıp hastaneye girdi. Ardından bakan Ali gözleri doldu gözlerini açıp kapadı radyoyu açtı ve 

Barış Manço  unutamadım Odasına düşünceli yürürken Kaan'ın sesini duydu.

''Fidan neredesin ? Demir uyandı seni aradık telefonunu odada  bırakmışsın hem senin bu halin ne?''

''İyiyim ben Demir nasıl?''

''İyi sabah tekrar uyandıracak doktorlar.''

Fidan Zeynep Hanım ve Ahmet Beyin yanına gelip sarıldılar neredeydin sorusuna yürüdüm değip  geçiştirdi ilgiyi kendinden uzaklaştırıp  Demir'in durumu hakkın da İlhan Beyden  bilgi alıp sabahı beklemeye başladılar...

******

DEMİR'DEN

Yaşamak için sevmek , sevmek içinde akıl gerekti  ölmek için yaşamak , yaşamak için de ölmek.  İçi boşalmış duyguları alınmış boş torba gibiydi uyanmıştı sanki kapı açılıp oğulları ve canı Esra'sı içeri girip. 

''Üzülme kötü bir rüya gördün hadi kalk kahvaltı hazır.'' 

Diyecekti ama Demir aslına dönmüştü . Boş soğuk odada tavana bakıyordu gözünden akan yaş kulağına ulaşıyor içinin yangının söndürmüyordu. daha da körüklüyordu içeri giren ailesi sevinçle karşılıyordu,  Bilselerdi Demir'in içinin  çekildiği kabuk dan ibaret olduğunu bilseler yine sevinirler miydi...

HATAM OLDUYSA Kİ OLMUŞTUR KUSURA BAKMAYIN OY VE YORUM BEKLİYORUM ÖZELLİKLE YORUM OKUMAK ÇOK GÜZEL OLUYOR EKSİK ETMEYİN...💌💌❤❤

GözyaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin