4.1

2.8K 334 340
                                    

•••
"De ki (Allah şöyle buyuruyor): "Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir."( Zümer Suresi 53. Ayet)
•••
Asaf'ın anlatımından

Yorgunlukla odama çıktım. Dün geceyi düşünmek bile istemiyordum. Gözüm üstüne Mescid-i Aksa çizdiğim defterime kaydı. Bunun masanın üstünde ne işi vardı, kitaplığıma koymuştum.

Siyah kapaklı, beyaz yapraklı bir defterdi. Üstüne Mescid-i Aksa'yı çizmiştim, ama yazmaya kıyamamıştım. Ne yazsam, onu da bilmiyordum. Defteri elime aldım. İlk sayfasını açtım. Beyaz sayfaya yazılmış, siyah yazılarda göz gezdirdim. Yanında kocaman bir kardelen çiçeği çizimi vardı.

"Asaf, ben özür dilerim. Ben sana öyle demek istemedim. Sinirliydim, üzgündüm belki hayalkırıklığına uğramıştım ve acısını senden çıkardım. Beni affet olur mu? Hem müslüman müslümana üç günden fazla küsmezmiş. Bugün iki gün oldu, ama sen yine de küsme bana. Özür dilerim..." Yüzümde gülümseme oluştu. Benim bu kızı sevmem, Allah'ın bana verdiği en büyük nimetlerden birisiydi.

Aklıma gelen şeyle gülüşüm soldu. Kardelen çiçeği çizmişti. Anlamış mıydı, herşeyi? Derince yutkundum.

Asaf: Aksa, birşey sorabilir miyim?

Aksa: ??

Asaf: Ben defterime yazdıklarını gördüm, şey niye Kardelen çizdin?

Aksa: O gün herkes diğer çiçeklerle ilgilenirken sen kardelenleri seviyordun. En sevdiğin çiçek olduğunu tahmin ettim.

Rahatlıkla nefes verdim. Anlamamıştı.

Asaf: Affettim kiiiii

Aksa: Tamam o zaman Allah'a emanet ol

Asaf: Sende.
•••

Hifa'nın anlatımından

Osman amca gilde yemeğe davetliydik ama aynı zamanda kimler davetliydi bilin bakalım? Evet, Çağrı, Asaf, Furkan.

O günden sonra hiç aynı ortamda bulunmamıştık. Çünkü buna izin vermemiştim. Geçen bana seslenmişti ve kaçayım derken kafamı vurmuştum, hâlâ acıyordu.

Ne tepki vereceğimi, ne yapacağımı, bilmiyordum. Seviyor muydum? Evet diyemezdim ama hayır da diyemezdim. Düşünmekten beynim sulanıyordu, artık.

"Hifa kızım, şunları sofraya götürür müsün?" Sümeyra annemin sesiyle yanına gittim.

Süt annem olduğu için ailelerimiz sürekli birbirlerine giderdi ama kendi evimden çok Osman dede ile Fatıma babaannenin evini severdim, Aksa'da öyleydi.

Kapı çaldı. Gözlerimi kapattım, korkuyordum. Hızlıca elimdekileri masaya bırakıp oturma odasının kapısına koştum. Onlar içeri girmeden mutfağa gittim. Annem, Sümeyra annem ve Aksa bana baktı.

"Kızım hayırdır atlı mı kovalıyordu?"

"Yok, şey, erkekler oturma odasına geçmeden geleyim diye şey yaptım." Konuşamıyordum resmen. Hasta olsam Türkçe yetersizliğinden ölürdüm. 'Şey yapmak ne demek Hifa?'

"Neyse çocuklar haricinde yabancı yok bizde masaya geçelim." Ne? Aynı masada mı oturacaktık? Kapıya doğru giden hanımların önünü kestim.

"Olmaz!" İstemsiz sesim yüksek çıkmıştı. Boğazımı temizledim.

"Yani, erkekler kendi aralarında şey yapsın, biz kendi aramızda şey yapalım." Allah'ım ben Türk dili ve edebiyatı dersinden 96 ortalamayla geçmiş insanım.

"Yani onlar arasında konuşsun, bize ne onlardan."

"Kızım sen iyi değilsin bugün git bir elini yüzünü yıka." Kaâle bile alınmamıştım. Acaba tebeşirli su mu içseydim? Gidiyorlardı. Şimdi tek başıma gitsem daha çok dikkat çekerdim. Hızlıca yanlarına gittim. Masaya hiç bakmadan yerime oturdum.

Aksa yemekleri servis ediyordu. Onda da bir değişlikler vardı ya, hayırlısı. Masada sadece çatal bıçak sesleri vardı. Bir süre sonra dedem çocuklara soru sormaya başlamıştı. Sonra lafı babam aldı.

"Osman amca, bir daha böyle vakit bulamayabiliriz. Sorsak mı, artık?" Neyi soracaklardı?

"Dur bakalım Halil, misafirlerimiz var. Onlar gittikten sonra konuşuruz."

Erkam babam "Aman baba onlar yabancı değiller ki." Osman dede, kaşığını masaya bıraktı.

"Hifa kızım" Ne yani, bana mı soracaklardı? Karşımda Çağrı vardı ve ben sesimi kaybetmeştim.

"Efendim"

"Bize bugün yakın bir arkadaşımız geldi, Ahmet. Oğlu senden iki yaş büyük. Eğer kabul edersen okulun bittikten sonra istemeye gelecekler." İstemeye mi gelecekler mi?

"NE!" Sesim ekolu çıkmıştı. Çünkü Çağrı'da benimle bağırmıştı. Tüm gözler ona döndü.

Kapıyla aramdaki mesafeye baktım. Kalkıp kaçsam, bulma ihtimalleri kaçtı. Müge Anlı vardı. Bulurdu o.

Dikkatler daha fazla üzerine çekilmesin diye hemen konuşmaya başladım.

"Osman dede, siz ne diyorsunuz? Ben daha üniversiteye gideceğim. Erken değil mi?"

Babam " Kızım, hayatım boyunca senin hakkında sana sormadan bir karar vermedim. Hemen reddetmek ayıp olurdu, her kararın başım gözüm üstüne. Beni yanlış anlama " gözlerim dolmuştu.

Erkam babam "Kızım, istersen kabul et ama beklesinler. Çok iyi bir aile, çok iyi yetiştirilmiş bir genç. Bu devirde karşımıza böyle biri çıkar mı? Hiç sanmıyorum." Babam ve Osman dede onayladı.

"ÇIKAR!" Gözlerim şokla açıldı. Napıyordu bu? Ayağa kalktı.

"Ben, ben varım. Allah'ın emri Peygamber'in kavliyle kızınızı kendime istiyorum."
•••

Ağağağa Çağrıcım neler yapıyorsun bebeğim kalbimize geliyor.

Sizce Çağrı doğru birşey mi yaptı?

Son iki bölümü yayınlanmadan değiştirdim bu yüzden sabah atamadım.

Allah'a emanet olun, hayırlı geceler çiçeklerim♥️

Kardelen Çiçeği (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now