{9}

221 37 3
                                    

Başta ne dediğini anlamayarak boş boş yüzüne bakmıştım. Anlamadığımı farketmiş olacak ki hırkasının önünü açarak t-shirtünün omzunu aşağıya doğru indirmişti.

Bu sayede omzundaki dövmeyi gözlerimin önüne sermişti. Duvardaki desenin aynısıydı. Tek farkı kelebeğin kanadında oluşan deliklerden kopan parçalar havada süzülürcesine göğüsüne doğru inmesiydi.

Elim benden izinsiz minik bedenin omuzuna değince elimin soğuğu ile irkilmişti. O irkilince ne yaptığımı farkederek elimi geri çekmiştim. Ancak o elimi tutarak dövmesine yönlendirmişti. Elimi göğüsünün biraz üstüne bastırmıştı ve gözlerimin içine bakarak bana şu cümleyi söylemişti.

Evine hoş geldin minik kelebek, artık kaçmana gerek yok.

Evine hoş geldin. Evim. Renjun benim evimdi.

İdrak etmem uzun sürmüştü. Kaybolmuş benliğimin içinde evimi bulmuştum. Ve o şuan onun dizine yatmış melekleri ağlatacak sesiyle 'fools' dinliyordum.

O sokakta ne yaşanmıştı, ne demiştim, ne yapmıştım her şey aynı birer hayal gibiydi ancak yaşamıştım. Hayatımda ilk defa onun dediği gibi anı yaşamış, cesur olmuştum.

Şimdi ise tanıştığımız okulun bahçesinde oturmuş son dersimizin saatini bekliyorduk. Bugün büyük gündü. Dövmeyi yaptıracağım gündü. Onunla aynı izi taşıyacağım ilk gündü.

Aramızda nasıl bir ilişki vardı hâlâ anlam verememiştim ancak o günden sonra bir şekilde daha da yakın olmuştuk. Aslında hemen gerçekleşen bir yakınlık olmamıştı bu yakınlık.

Sokakta geçirdiğimiz o günden sonra neredeyse 2 hafta hiç görüşmemiştik, bir gün okulda derslerimiz çalışmıştı sonrasında ise bu durumdaydık işte. Sesi o kadar huzur vericiydi ki dizine koyduğum başım gittikçe ağırlaşmış ve kendimi derin bir uykuya bırakmıştım. Uykıya dalmadan öncd hissettiğim son şey ise Renjun'in saçlarıma değen narin elleri olmuştu.

Kaç saat uyumuştum bilmiyordum ancak Renjun ders saati geldiğini söylediğinde saat 5'e geliyordu. İsteksiz adımlarla sınıflarımıza geçmiştik.

Ders boyunca dersin hızlı bitmesi için dua etmiştim. İçim içime sığmıyor gibiydi, nefes alamıyor gibiydim zaman daraldıkça heyecanlanıyordum.

°°°

Yuta abinin yanına gelmiştik. Zaten bugün iş günümdü elbette gelecektim buraya. Ancak Renjun ile gelmeyecektim.

Minik bedene kapıyı göstermemle kapıyı ittirmişti. Minik çanın sesi dövme makinesinin sesine karışmıştı.

Çantamı bekleme salonunun koltuğuna atarken montumu çıkarıp askılığa asmıştım. Renjun endişe ile "Ne yapıyorsun evin değil burası!" dese bile bilmiyordu ki burasının gerçekten bana ev gibi hissettiren tek yer olduğunu. "Sorun yok. Burada çalışıyorum." dememe karşılık biraz şaşırsa da kafa sallayarak koltuğa oturmuştu.

Hâlâ ayakta dikilirken ona elimi uzatmıştım. Yüzüme boş boş baktıktan sonra elimi tutmuştu. Kendimi tutamayarak kahkaha atmıştım.

Çantasını ve montunu vermesi için uzattığım elimi tutmuştu. "Aslında çantanı ve montunu almak için uzatmıştım elimi." dememle elini hızla çekmişti. Yüzü kıpkırmızı kesilirken yere bakarak çantasını ve montunu bana doğru uzatmıştı.

Çantasını ve montunu alıp astıktan sonra yanına gidip oturmuştum. Oturmam ile o koltuğun köşesine doğru sinerken bütün gün çıkarmadığı montunun içine ince beyaz bir uzun kollu t-shirt giydiğini farkettim. Asıl kötü olan tarafı ise içini görebiliyordum... Dövmesini net olmasa da karartı olarak görebiliyordum. Bu soğukta üşütecekti. Yan taraf aldığım şalı ona uzattığımda teşekkür edip üzerine sarmıştı.

Ona dik dik baktığımı daha da kızarıp yerinde kıpırdamasıyla farketmiştim.

butterfly effect ° norenWhere stories live. Discover now