Bölüm 18

33.5K 1.3K 53
                                    


"Doruk ne oluyor? Hiç bir şey anlamadım?! İçerde napıyorlar?"

"Bi Sakin ol Tuğçe. Anlatıcam söz. Sen iyi misin? Şimdi kendini düşün."

Doruk onlar kavga etmeye başlayınca beni ordan çıkartmıştı. Şimdi de 'Sakin ol. iyi misin?' tarzı şeyler diyo. Nasıl sakin olmamı bekler?

"Doruk. Kız kardeşim dedi bana o çocuk. O kim? Ne kız kardeşi? Ne oluyor? Anlat. Çabuk."

"Sakin ol artık Tuğçe. Dudağın patlamış, yanağın da kıpkırmızı. Dur bi bakalım."

"Yeter Doruk. Bana bir daha sakin ol deme! Anladın mı beni? Şimdi çabuk neler olduğunu anlatıyorsun."

"Tamam. Anlatıcam. Aras senin abin Tuğçe."

"Nasıl!? Ben tek çocuğum. Abim olsa bilirdim. Bu saçmalığı kim uydurdu?"

"Dinle bi bak şöyle. Şimdi senin ailenin durumu sen doğduğunda biraz kötüymüş. Abinle sana birlikte bakamayacaklarını düşünmüşler ve ..."

Doruk her şeyi anlatmıştı. Anlayamadığım konu bundan ailem bana neden hiç bahsetmemişti? Ve bu dedikleri ne kadar doğru? Ya doğru değilse?! Daha kötüsü ya doğruysa?! Beynim error vermişti. Düşünme yeteneğimi kaybetmek üzere gibi hissediyordum. Başım çatlıyordu. Ve hala yanağımın acısını derimde hissediyordum. Dudağımdaki kanın kuruduğunu hissediyordum. Sanki dudağımdaki kanla birlikte nefesim ve ağzımın her bir yanı kurumuş gibi hissediyordum. Ağzımda tükürüğümü hissetmiyordum. Konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim.

Gözlerim benim de az önce içinde bulunduğum yerden çıkan Bartu'yla adının Aras olduğunu öğrendiğim, Doruk'un abim olduğunu söylediği çocuk çıktı. Bartu'nun yüzü tamamen dağılmıştı. Aras onu iyi benzetmiş anlaşılan. Yüzünün her tarafından kan akıyordu. Başı yere eğikti ve ayakta durmakta zorluk çekiyordu. Aras onu T-shirtünden tutmasa yere yığılacaktı.

Aramızda bir sessizlik vardı. Ölüm sessizliği gibi. Tüyler ürperten bir sessizlik. Bu sessizliği bozan Aras oldu. Aras abi mi demeliyim yoksa? Şuanda kafam çok karışıktı. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum.

"Anlattın mı?"

Bunu Doruk'a bakarak söylemişti. Doruk sadece kafa salladı. Aras bir anda Bartu'yu Doruk'un üzerine doğru fırlattı.

"Al şunu yüzünü gözünü düzelt. Eve gidin. Gelicem."

Bunu der demez beni kolumdan tutup bir yere doğru götürmeye başladı. Sadece ona ayak uyduruyordum. Tek kelime etmiyordum. Ağzımı açmaya korkuyor gibiydim. Aras'ın arabası olduğunu tahmin ettiğim arabaya bindik. Aras'ın hala sinirli olduğundan emindim. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Ve bu beni korkutuyordu. Nedense Bartu'dan korktuğumdan daha fazla korkuyordum. Çünkü onun gerçekten abim olması, benim için acı bir gerçek olacaktı. Ruhsal açıdan korkuyordum. Ailemin benden çok büyük bir sırrı saklaması benim yıkılmama sebep olacaktı. Bu benim hem annemden, hem babamdan nefret etmemi sağlayacaktı. Büyük bir nefret. Öte yandan, sanırım abime tutunacaktım. Benim güvenebileceğim bir insanın var olduğu anlamına gelirdi. Beni koruyabilecek biri. Yanında güvende olduğum biri. Sığınabileceğim biri. Beni Bartu gibi şerefsizlerden koruyabilecek biri.

EĞER BUNLAR DOĞRUYSA TABİ...

Maalesef ki; sığınabileceğim, güvenebileceğim biri olması, benim bu acı gerçek karşısında yıkılmamı engelleyemeyecekti.

En az bir saatin sonunda durmuştuk. Geldiğimiz yer bizim evimizdi. Okul için okula yakın bir yerde tuttuğum eve geçmeden önce kaldığım yer. Annemin ve babamın içerisinde bulunduğu yer..

DEĞİŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin