Bölüm 17

37.2K 1.3K 104
                                    


Hayatım eskisi gibiydi. Sıradan hayatıma geri dönmüş ve olduğu gibi devam ediyordum. Aslında bana geri dönmesini, incittiği için özür dilemesini bekledim. En azından umut etmiştim. Ama öyle bir şey olmadı. O günün üzerinden 2 hafta geçti. 1 hafta sonrasında İlayda gelmişti zaten. Durmadan Okan'ın öküzlüğünden bahsedip durdu. Diğer 1 hafta boyunca da bizim 3'lüyle eğlenmemiz dışında güzel bir şey yaşanmadı. Benim aşkım platonikti. Unutmak kelimesi ise yanlıştı. Unutamazdım. Unutmak kelimesinin varoluşu bile saçmaydı. Belki bu kelime sadece erkekler için vardı. Kızlar asla unutmaz çünkü. Kendimden biliyorum. Ayrıca Platonik aşk tanımlamasının ta kendisiydim şuan.

Evrende yanlız dolaşan iki noktaydık. Ve o salak yüzünden bi yerde çakıştık. Evet onun yüzünden. Karşıma çıkmasaydı keşke. Ya da bu kadar korkak olmasaydı. Evet o bir korkak. İçindeki gerçek Bartu'yu göstermeye korkan biri o.

Peki çakıştıktan sonra noldu? Başta kendimi ikna edemesem, inanmasam da aşık oldum. Sonra bunu kabullendim.

Yeniden buluşmak için geri döndüm.

Ama o yoluna devam etti.

Bende bundan kendimi vazgeçirmeye çalıştım ve artık kendi yoluma devam ediyorum. Ama hala içimde o burukluk var. Çünkü unutamam. Unutmak imkansız.

O benim delice tutkum, hiçbir zaman iyileşmeyecek yaramdı.

Sabah sabah yatağın üzerinde köy ağası gibi oturup, bunları düşünme seansım bitince kalkıp banyoda elimi yüzümü yıkadım. Bu aralar hep erken kalkıyordum. Ve hayatım gerçekten çok sıradandı. Sabah kalkıp sırayla günlük rutin işleri yapardım. Ve 2 haftadır hep erken kalkan ben olduğum için kahvaltıyı ben hazırlıyordum. Ardından kızları çağır, birlikte kahvaltı yap ve dün yaşadıklarının aynılarını tekrar yaşa. Hayatım sürekli tekrar içinde. Neredeyse değişik hiç bir yaşamıyorum diyebileceğim seviyeye gelmiş durumda.

Kahvaltıyı hazırladıktan sonra kızları uyandırdım. Kahvaltıya oturduk. Ve kahvaltı ihtiyacımızı gidermeye başladık.

"Tuğçe sen zayıfladın mı lan?"

"Yok ya."

"Evet zayıflamışsın ve gün geçtikçe bitkin düşüyorsun. Yeme beni lütfen."

"Ne alakası var İlayda. Sadece fazla sıradan günler yaşıyorum. "

"İyi bari."

Kahvaltımızı bitirdikten sonra her zamanki gibi hazırlanıp okula gittik.

Neden bu boktan hayat hep "her zamaki gibi" .

--

"Tuğçee. Şişşt. Yeter be kızım sürekli dalıp gidiyon. Dön aramıza."

Kızlarla kantinde oturup konuşuyorduk ve kafam çok dağınık. Dalıp gittiğimin farkında bile değildim.

"Ben bir lavobaya gidip elimi yüzümü yıkıyım en iyisi."

Kızların yanından kalkıp merdivenlerden çıkmaya başlamıştım. Böyle zombi gibi dolaşmak da bir acayip oluyormuş. Gidip yüzümü yıkadım ve aynada kendime bakarak üstüme başıma çeki düzen verdim. Kantine kızların yanına dönmek için merdivenlerden inmeye başladım. Doruk'u gördüm. Gözlerimin içine bir şey anlatmak istercesine bakıyordu. Umursamadım. Devam edip kantine indim.

--

-Doruk'un Ağzından-

Okuldan bir bok anlamadığım için yine kaçmıştım. Herzamanki gibi. Direkt eve gidip şu kıyafetlerden kurtulmayı düşünüyordum. Ardından da kafayı dinlemek için bi taraflara çekilirdim. Akşama doğru da bir bar.

DEĞİŞİMOù les histoires vivent. Découvrez maintenant