Bölüm 2

72.3K 2.3K 87
                                    

Multimedya Tuğçe

--

O olaydan sonrası ekşınsız geçmişti. Zaten çocuğu diğer derslerde göremedim. Naptıysa okuldan tüymeyi başarmış o kadar güvenliğin içinde! Bu da merak ettiğim konulardan biri ama şimdi konumuz bu değil. Acayip tırsmıştım ondan. Zaten değişik fobileri olan bir kızım. Şuana kadar da hayatım fazla sıradandı. Evden okula, okuldan eve. Canım anneciğim (!) de zaten arkadaşlarımla dışarı çıkmama bile zor izin veriyordu şu yıla kadar. Fazla sıradan, ezik bir yaşam kısacası. Yani en ufak bir şey bile bana garip gelir, sürekli aklımda saçma senaryolar yazar korkarım. Şimdi de gece gece kaçan uykumdan dolayı bunları düşünüyorum.

-Tuğçe mal mısın canım?

+ha sen burda mıydın iç ses noldu ki yine neye karışacaksın aşkım? Hah buyur söyle?

-salak salak düşüncelerine karışacağım gerizekalı. Çocuk senin adını başkasına sormuş olamaz mı mal? Okulda seni tanıyan bir sürü insan var.

+hiç aklıma gelmemişti bak. Çok sağol. Çok teşekkürler.

Kendi kendine konuşan delilere benzediğimi anlayınca şöyle bi silkindim. Napıyorum ya ben? Ama bir yandan da iç sese hak verdim. Ne saçma şeyi kafaya taktım be. Belliki çocuğun canı oyun istemiş aklı sıra benle uğraşacak. Adımı da başkasına sormuştur. Bu olayı bi tarafa sallayarak artık uyumam gerektiğini anladım ve uyumadan önceki o düşünme faslımı sona erdirip, artık daha fazla dayanamayacak olan göz kapaklarımı kapattım.

--

Çalan alarmın sesiyle sinir katsayım bi anda artmıştı. Elimle telefonun alarmını kapatıp o güzel uykuma devam ettim. 5 dk uyur kalkarım zaten...

--

Yatağım sallanıyor...

Beşik gibi ...

Korkarak o hızla ,

"Deprem oluyor İlaydaaa! Kalk çabuk."

diyerek kalktığımda İlayda'nın kahkahasını duymam bir oldu.

Oyuna gelmiştim. Ama ben ona sormaz mıyım? Bu yaptığının cezasını çekicek. Elimle yastığı kavradığım gibi, her tarafına vurmaya başladım. Ah, uh, yapma gibi sesler çıkarıyordu. O da bitane yastık kaptı ve bana vurmaya başladı. Sanırım yastık savaşı açılışını yapmıştım.

"Dur, Tuğçe."

"Kapa çeneni! Benimle uğraşmanın bedelini ödeyeceksin." deyip kafasına yapıştırdım.

Aynı şekilde karşılık verdi. En sonunda yorulduk. Yere oturup birbirimize bakarak gülmeye başladık. Bir de odanın haline baktık ikimizde. O gülen suratlarımız bir anda düştü. Nasıl temizleyecektik biz burayı? İlaydanın aklına bir şey dank etmiş olacak ki gözlerini pörtletebileceği kadar pörtletti.

"Okul!?"

Bunu der demez kıçımı kaldırıp saate baktım. Hii, bu durumda şu anda 2.dersteyiz. Okulun ilk gününden 1.derse girmemiştik zaten. Şimdi de 2 ders kaçırdık. İkimizde son hızla hazırlandık odanın halini siktir edip Usain Bold hızıyla evden çıktık. Okula vardığımızda 3.derse yeni girmişlerdi.

"İlayda! 3.ders Saliha Hocanın dersi."

"..."

"Girmesek mi?"

"Daha kötü olur. Hadi yürü bi şekilde yırtarız belki."

Beni itekleye itekleye sınıfın kapısının önüne getirdi. İlayda kapıyı 2 kere tıklattı. Ve kapıyı açıp içeri girdik. Bismillahirrahmanirrahim. Saliha hoca bize ters ters baktı.

"Hayırdır kızlar ne bu saat?"

O anki cesaretle açıklama yapmaya karar verdim.

"Hocam ıı şey. Biz uyuyakalmışız da."

"Biz niye uyuyakalmıyoruz, küçük hanım?"

Ne bilim ben niye uyuyakalmıyorsun! Hay ben senin o cırtlak sesinin içine... Neyse sakin Tuğçe.

"Hocam özür dileriz. Yerimize geçebilir miyiz?"

"Hayır! Geçemezsiniz. Kalın orda. Kaldır tek ayağını. Dön çöp kutusuna. Hadi hadi hadi."

Hocanın bunu demesiyle tüm sınıf kıkırdamaya başladı.

"Hocam çantaları bıraksaydık? Boynumuz ağrıyacak?"

"Hayır Tuğçe. Öyle kalın da aklınız başınıza gelsin!"

Diyerek susturdu beni. Onlar derse devam ederken ben arada hocaya arada da sınıfa bakıyordum. Tabi çaktırmadan arkamı dönerek. Ayağımın ağrısından o şekilde duramayacağımı hissettiğimde ayak değiştirdim. Saliha hocaya çaktırmadan tabi. Yeni gelen çocuk gözlerini bana dikmişti. Hocaya söyleyeceği gözünden anlaşılıyordu. Tabi zavallı daha bu hocayı tanımıyor. Saliha hoca ispikçilerden de nefret eder. Beni söylerse, yanımda yerini alır. Bunu bildiğimden susup o çok sevdiğim canım duvarıma döndüm. Bir kaç dakika sonra beklediğim ses gelmişti tabiki.

"Hocam. Tuğçe ayak değiştirdi."

Ahaha gel bakalım. Yanıma gel sen . Saliha hoca ters ters baktıktan sonra, sınıfa döndü.

"Arkadaşlar napmıyorduk? İspiyonlamıyorduk."

He bizde ilkokuldayız zaten.

"Bartu geç Tuğçe'nin yanına. Kaldır ayağını dön çöp kutusuna. Tuğçe sen de bir daha ayak değiştirmiyorsun!"

Oh canıma değsin. Yanıma geldiğinde pis pis güldüm. O da bana o sinirli bakışlarıyla baktı. Her an bıçaklayabilir havasıyla. Hemen diğer tarafıma baktım. İlayda kafasını duvara yaslamıştı. Gözleri kapalı, öylece uyukluyordu. Ayakta uyumak bu olsa gerek. Kolumla dürtükledim. Düşecek gibi oldu. Ama toparlanıp bana baktı. Bir de Bartu'ya. O da şaşırmıştı anlaşılan. Kulağıma doğru eğilerek sordu;

"Bunun burda ne işi var?"

"Beni ispiyonladı hocaya. Anlarsın ya" deyip kıkırdadım.

İlayda da güldü. Bartuya baktığımda bizi dinlediğini gördüm. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Tenefüste büyük sıçtım galiba.

Nihayet çalan zil sesiyle kaçış planımı uygulamaya giriştim. Kimden kaçış olacak ya tabiki Bartu'dan. Hemen çantamı sırama fırlatıp, kantine doğru koşarak gittim. Zaten kurt gibi açım. Sabah aceleyle çıkınca bir de. Kantinden yemeğimi ve meşhur petitolarımı alıp, bizim masaya geçtim. Kantin sırası ölüm sırası bilirsiniz. Bizim Çağanla İlayda daha sıradaydılar. Benim hızıma okulda kimse yetişemiyor zaten. Kantinci abiyi de kankam yapınca torpille yırtıyodum. Ben bizimkileri beklemeden tıkınmaya başlamışım ki önümdeki sandalye çekildi ve iri bir cüsse oturdu. Böyle kaslı maslı bişey. Gözlerimi yemeğimden kaldırıp suratına baktığımda Bartu olduğunu gördüm. Sakin sakin yemeğimi sömürmeye devam ettim. Çağan gelince kavga çıkıcak bilmiyor musunuz ya? Ayıpsınız valla. Yazık buna da okula alışıyım derken çok dayak yiyecek. Farkettim de öküzümüz gözlerini dikmiş bana bakıyor.

"Ne var? Ne bakıyosun?" dedim. Birazdan dayak yiyecek olan sakin kuzuya bakıp.

"Derste senin yüzünden aldığım cezanın bedelini ödeyeceğini söylemek istedim."

" Bi kere o kendi suçundu, banane?"

"Ben bilmem, söyleyeyim de. Bi ara hatırlat senden bunun bedelini istiyim."

"Öküz."

Ben bunu sesli mi söyledim?

"Çirkin."

Ne!? Bana çirkin dedi hayvan. Ya tamam çirkinim ama sadece ben kendime çirkin diyebilirim. Gözlerimi ona sinirli bir şekilde diktim. Ateş püskürdüğünden emindim.

"Ne o? Zoruna mı gitti? Çirkin?"

"Öküzsün!."

"İltifat ediyorsun." diyerek pis pis sırıttı.

Ben sana göstercem iltifatı. Gözlerim İlayda ve Çağan'a takıldı. Buraya doğru geliyorlardı. Çağan'a baktığımda baya kızgın olduğunu gördüm. İşte şimdi boku yedin Bartu.

--

DEĞİŞİMTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang