t w e n t y t h r e e

4.2K 258 452
                                        


[The End]
Teach Me How to Love - Shawn Mendes
Lalisa

Beyaz renk, çoğu insana mutluluğu hatırlatırdı. Beyaz: temizliğin, saflığın, masumiyetin rengiydi. Bugün günlerden beyazdı. Bembeyaz... Odadaki boy aynamızdan kendime baktım.

Baştan aşağı beyazdım. Yüzüme bir gülümseme yayılırken çantamı aldım ve kapıya yöneldim. O sırada duvardaki fotoğraf dikkatimi çekti: Jungkook'la iki yıl önceki düğünümüze ait fotoğraf...

İkimizin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı ve o gün, hiç mutlu olmadığım kadar mutluydum. Yani, bugüne kadar tabii...

Bugün bebeklerimizin cinsiyetini öğrenecektik. Evet, ikizlere hamileydim! Aslında ben doğuma kadar öğrenmeyip süpriz olmasını istemiştim ama Jungkook sabırsızdı.

"Lisa? Hâlâ hazır değil misin?" Jungkook'un sabırsız sesi ile gülerek fotoğrafımıza bakmayı kestim ve odadan çıktım. Yavaşça merdivenlerden inerken,Mina'nın sesini duydum. "Bende gelmek istiyorum baba!"

Artık yedi yaşında, kocaman bir kızdı. Onunla birlikte bende büyüyordum sanki. Onu ben doğurmamış olabilirdim, ama o benimde kızımdı.

Jungkook ile düğünümüzden sonra balayı için Paris'e gitmiştik. Hayatımın en eğlenceli bir haftasıydı. Daha sonra Kore'ye dönmüştük ve ben okulumu bitirip mezun olmuştum.

Şimdiyse kocaman bir mimarlık ofisim vardı. Yani, doğum iznine ayrıldığım için işe gitmiyordum. "Geldim geldim, gidelim haydi."

Mina dudaklarını büzüp yanıma geldi ve bacaklarıma sarıldı. Uzun saçlarını örmüştüm ve üstündeki tulumla çok şirindi. Saçlarını örmemi çok severdi. "Bende geleyim sizinle. Kardeşlerimi görmek istiyorum."

Jungkook'a baktım. "Gelsin, hem hiç görmedi onları." Jungkook gülümsedi ve başını salladı. "İyi bakalım, gel."

Hep beraber evden çıktık ve hastaneye doğru gitmeye başladık. İki yılda pek bir şey değişmemişti. SinB ve Sowon bebeklerini sağlıkla dünyaya getirmişlerdi. Jin oğluna öyle bağlıydı ki, yanında çocuk gibi oluyordu.

SinB ve Hoseok'un kızları olmuştu. Hoseok şimdiden ona çok korumacı davranıyordu ve bu hepimizi güldürüyordu. Namjoon, Hwasa, Jennie ve Yoongi hâlâ aynıydılar. Bambam birkaç aydır Tayland'daydı. Minnie de Kore'deki tasarımcılardan birinin yanında işe girmişti ve çok fazla çalışıyordu. İkisiyle gurur duyuyordum, hepimiz hayallerimizi gerçekleştirmiştik...

Chaeyoung henüz çocuk düşünmüyordu. Taehyung'a kalsa çoktan üçüncü çocukları olmuştu. Güldüm yine, sapık çocuk...

"Sence kız mı olurlar yoksa erkek mi?" diye sordu Mina bana bakıp. Gözlerimi kıstım ve "Kız." dedim. Jungkook fenalık geçirir gibi bana baktı, ardından yola döndü. "Dört kadın mı? Yandın oğlum sen." Kötü kadın gibi güldüm. "Ağlayabilirsin."

Hastaneye gelene kadar bebeklerle ilgili konuştuk. İkizlere hamile olduğumu öğrendiğimde öyle şaşırmıştım ki, Jungkook ise bayılmıştı. O gün yine aklıma geldiğinde gülmeden edemedim.

Hamileliğime en çok o sevinmişti. Mina ilk başlarda üzülüp kıskanmıştı ama durumu düzeltmiştik. Artık onları çok seviyordu, doğacakları zamanı da iple çekiyordu.

Sıra bana geldiğinde üçümüz içeri girdik. Doktor Eunha, kocaman gülümsedi ve "Hoş geldiniz." dedi. "Hoş bulduk." dedim ve sedyeye oturdum. Eunha hepimizin kadın doğum doktoruydu. O da aileden biri gibi olmuştu.

Sedyeye uzandım ve karnımı açtım. Dört aylıktı keratalar. Jungkook heyecanla bir bana bir ekrana bakıyordu. Mina da sevimli gülümsemesi ile elimi tutmuştu. "Nasılsınız bakalım? Bir yaramazlık yok değil mi?"

commuovere • liskookWhere stories live. Discover now