satranç, 2

319 40 62
                                    

Oturma alanında elimdeki A4 kağıdına yazılmış olan notları defterime geçirmeye çalışırken, bir yandan da kahvemi yudumlamaya çalıştığım sakin bir araydı. Dönem başında ders seçmek için sabahın köründe okula gelip tüm derslerimi erken, kendime boşluk bırakacak şekilde almıştım fakat diğer arkadaşlarımın keyfi sıcacık yataklarından kalkıp okula gelmek istememişti. Aslında pek umrumda da değildi. Şu an onlar dersteydi ben de karalama kağıdına dönmüş, sözde notlarımı defterime geçirmeye çalışıyordum.

Kâğıdı masaya bırakıp ellerimi MacBook'umun hemen yanında duran sıcacık kahveme uzatmış, ellerimin hemen ısınmasıyla birlikte gülümsemiştim. Gözlerimi kapatıp kahvemden bir yudum aldığım sırada tam karşıma birinin oturduğunu hissetmem bir olmuştu.

"Selam,"

Gözlerimi iyice kısıp hatırlamaya ya da herhangi bir yerden tanımaya çalışsam da bunu kısa kesmiştim, yeterince garip görünüyordum zaten.

"Selam."

Aslında bir cevap veya buraya neden geldiği hakkında bir şey söylemesini beklerken karşımda oturan kişinin direkt olarak bana doğru bakması beni rahatsız etmişti. Yerimde biraz kıpırdandığım sırada dudaklarını araladı.

"Na Jaemin ben,"

"Mimarlık bölümünden." Cümlesini tamamladığım an yüzündeki gülümsemesi genişlemişti. Aslında hâlâ tanıdığım falan yoktu, masanın üzerine bırakmış olduğu kitaplara bakınca mimarlık öğrencisi olduğunu fark etmiştim.

"Bir an tanımayacaksın sandım,"

"Tanımıyorum zaten." tarzı bir şekilde mırıldaktıktan sonra bir şey mi söylediğimi sorar gibi baktığında, sağ elimi çenemin altına koyup elimi hayır anlamında sallamıştım.

"Yuta'nın arkadaşıyım, seninle şeyde ayak üstü tanışmıştık...Neydi adı oranın?"

"Tanıtım seminerleri." Yuta dediği an beynimde çakmaya başlayan şimşekler şimdiden başımı ağrıtmaya başlamıştı. Na Jaemin'in yanında daha fazla oturmak istemiyordum fakat gitmeye de niyeti yoktu.

Daha fazla dayanamayacaktım. Ellerimi hızlıca tüm A4 kağıtlarının altından geçirip düzeltmeye ihtiyaç duymadan dosyama sıkıştırmış, defterlerimi ve MacBook'umu da aldıktan sonra bana soru soran gözlerle bakan Na Jaemin'in yanından hiçbir şey demeden ayrılıp gözlerimi devirmiştim.

Yuta'nın onu yanıma bilerek gönderdiğinden o kadar emindim ki. Popüler tayfasındaki çoçuklardan birini tanımayacağımı, bu yüzden o çocuğun da gidip tüm okula "Bakın bu aptal kız beni tanımadı çünkü egoistin teki." Diyeceğini falan düşünmüştü fakat unuttuğu bir şey vardı, ben zeki bir kadındım. Nakamoto Yuta benim piyonlarımı topluyordu ve ben de onu şah mat ediyordum.

Kimseye tanıma fırsatı vermeden sürtük damgasını yapıştırdığı ağlayan bebek Minatozaki Sana ölmüştü ve ben onu Mezuniyet gecemde çamurdan beyazlığını kaybetmiş elbisemle birlikte gömmüştüm, kimsesiz ve tek başıma gömmüştüm.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Undercover, Yuta-SanaWhere stories live. Discover now