dokuz

26.1K 1.6K 811
                                    

Pazar 18

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Pazar 18.30

İnce kazağımın üzerine ceketimi geçirdikten sonra aynada kendime baktım. Saçlarıma şekil vermeye çalışırken halime gülüyordum. Uzun zaman sonra aynaya bakarak görünüşüme özen göstermek benim için yeni bir şeydi. Kıyafetlerim zaten hep aynı tarz olurdu ama az da olsa hoş gözüksem bir zarar gelmezdi bence? Son kez aynaya baktığımda düşüncelerim sinirlerimi bozduğu için yaptığım saçlarımı elimle dağıttım. Hoş gözüksem ne olacaktı ki? Kimdim ben? Aptalın teki. Aynadaki yansımama dil çıkardıktan sonra telefonumu cebime attım ve çıktım odadan.

Salona çıktığımda aradığım yüzü görerek gülümsedim. Babam koltukta yayılmış televizyon izliyordu. Yerde sıra sıra dizilmiş bitmiş biralar,masanın üstünde ise henüz sırası gelmemiş şişeler vardı. Önümdeki görüntüye bakarak yüzümü buruşturdum. Artık eskisi kadar sinirimi bozmuyordu ama yine de bunu görmek hala üzüyordu beni. Nasıl bu hale geldiğimizi sorguluyordum. Nasıl bu kadar dibi boyladığımızı ve bunun daha ne kadar devam edeceğini...

Televizyonun önüne geçerek tam karşısına dikildim. Bu hareketimle gözlerini üzerime dikmişti. "Para lazım." dedim sertçe. Beni hiç umursamadan bakmaya devam etti,gözlerini bile kırpmıyordu. Orada yokmuşum gibi davranıyordu. "Duydun mu beni? Para lazım." dedim tekrardan. Sonra yine bir sessizlik. İçmekten yüzü çökmüştü, yürüyebildiğinden bile emindim değildim. Bu kadar parayı nereden buluyordu onu da bilmiyordum. Annemin bakım evi parasını artık götürmem gerekiyordu ve bende beş kuruş para yoktu. Bu da yetmezmiş gibi vücudum ihtiyaçla kavruluyordu. Son birkaç gündür yokluğunu hissetmesem de yavaş yavaş sınıra geldiğimi fark edebiliyordum.

"Annem için." dediğimde gözlerinde bir hareketlilik gördüm. "Yalvarırım yardım et,annem için istiyorum." Son kez şansımı denemeye çalışıyordum, o kadar kanıma dokunuyordu ki bu durumda olmak. Hiçbir şey düşünmeden biraz çektiğim acılarla baş başa kalmak istiyordum ama buna bile vakit yoktu.

Bu adama artık baba demeye bile dilim varmasa da ona mecburdum. "Çekil önümden." dedi sert bir sesle. İçimde kaynayan öfkeye engel olamazken bir kahkaha çıktı dudaklarımdan. Masadaki açılmamış biralardan birini alıp hırsla yere fırlattım. "Vicdanın yok mu lan senin?" diye bağırdığımda onun da suratındaki hırsı görmüştüm. "Siktir git belanı benden bulma akşam akşam." dediğinde ikinci bira şişesini de elime aldım ve yukarıya kaldırdım. Tek korktuğu şey bu şişelerdi.

Bir anda yerinde doğrularak iki yüz lira fırlattı yere doğru. Ona tiksinerek bakarken elimdeki şişeyi masaya bıraktım ve yerdeki paraları alarak hızla çıktım kapıdan. Sadaka verir gibi para vermişti orospu çocuğu. Bu parayla bakım evinin önünden bile geçemezdim ama yapacak bir şeyim yoktu. Elimdekiyle yetinecektim. Oflayarak hızlı adımlarımı mekana yönelttim. Bir gün ancak bu kadar kötü geçebilirdi. Kafamın içindeki kurtların beni yememesi için sürekli uyumam mı gerekiyordu? Ya da uyuşturucu kullanmam? Tüm bunlardan çok daha etkili bir şey vardı ama o da benim kaçtığım bir şeydi. Aytun ve Balkır ile yaşadığım en küçük an bile bunların verdiği etkinin fazlasını veriyordu. Onların ne düşündüğünü bilmemek ise beni delirtiyordu.

lumière | bxbxbWhere stories live. Discover now