on iki

26.9K 1.5K 794
                                    

Perşembe 00.25

Esen rüzgara karşı ısınmak amacıyla yerimde hareket edip duruyordum. Kış henüz gelmemişti fakat yavaştan soğuklar bastırmaya başlamıştı. Geçen sefer Aytundan gördüğüm gibi yerimde zıplamaya başladığımda suratımda bir gülümseme vardı. Bu gece içim kıpır kıpırdı,nedenini bilmiyordum. Ya da ben bildiğim şeyleri bile görmezden geliyor,bir sebebi yokmuş gibi davranıyordum. Bu benim kaçış yolumdu. Kendi kendime kahkaha atarken ellerimi birbirine sürttüm.

Hayır uyuşturucu falan almamıştım. Aslında içimde beni yakan,beynimin içine kadar süzülen bir ihtiyaç vardı. Ama son birkaç gün o kadar dolu geçmişti ki bunu düşünecek vaktim bile olmamıştı. Balkır ve Aytun'un yanındayken aklıma bile gelmemişti. Şimdi daha fazla erteleyemeyeceğimi biliyordum. Bu benim elimde değildi,her ne kadar onlarla birlikteyken aklıma gelmemiş olsa da artık ihtiyaç kendini gösteriyordu. Damarlarımın içerisinde o tehlikeli haz kol geziyordu. Balkırla bu konuyu konuşmalıydım. Tabi şu an için başka planlarım vardı.

Bugün mekanı erken kapatmıştık ve gece daha yeni başlıyordu. Kapının önünde dikilirken aradığım yüzleri görmemle hemen hareketlendim. Tam karşılarına geçtiğimde bunu beklemediklerini biliyordum. "Sizi bir yere götüreceğim." dedim gülümseyerek. Balkır anlamaya çalışırcasına bana bakarken Aytun'un gözlerindeki o heyecanlı parıltıları görebiliyordum. "Biraz mahalle kahvesi havası alalım."

Evet planım buydu. Ne yapsaydım yani? Bence eğlenmek için gayet güzel bir yerdi. Bazen amcalarla kavga ediyordum ama beni severlerdi. Balkır ve Aytun ile birlikte bunu yapmanın nasıl olacağını merak ediyordum. Benim sosyal aktivitem de buydu işte. "Eğer istemiyorsanız sorun değil." Kendimi gülümsemeye zorlamıştım. Yani ne bileyim,belki onlar bunu garip karşılayabilirdi ve istemezdi? Sessiz kaldıklarında istemediklerini düşünmüştüm.

"Binin arabaya hadi." diyerek önümüzden ilerlemeye başladı Balkır. Aytun gülümseyerek yanıma geldi ve hafifçe ittirdi beni. "Tam zamanında." diyerek yavaşça Balkır'ın peşinden arabaya ilerledi. "Sınavlarım yeri bitmişti." dediğinde gülümsedim. Ellerimi saçlarına götürüp karıştırmak istiyordum,çok güzel görünüyorlardı. Yapmadım.

"İki gündür somurtup duruyorsun,belki kafan dağılır." Söylediklerimle anlık olarak duraksadı ve kocaman gülümseyerek arabaya bindi. Ben de hemen arkasından binerek arka koltuğun tam ortasına oturdum.

Araba işlek caddeye çıktığında gideceğimiz yeri tarif ettim. Bu arabayla bizim mahalleye girmek de biraz sıkıntıydı. O yüzden biraz daha meydana yakın bir yerde park eder ve yürürdük. Tehlikeli bir yer değildi. Herkes kendi halinde,kendi yaşamının derdine düşmüştü. Ama yine de güvence altına almak lazımdı.

Radyoda çalan şarkıya kısık sesiyle eşlik eden Aytun'a kaydı bakışlarım. İhtiyaçla derin bir soluk aldım. Balkır elini Aytun'un yüzüne götürerek bir makas aldığında ikisi de gülüyordu. Kalp ritmim bozulurken başımı Aytun'un oturduğu koltuğa yasladım ve gülümsedim. Ortamda oluşan samimi hava insana aidiyet hissi veriyordu. Belki bu tablonun içerisinde ben yoktum ama onları böyle görmek de güzeldi.

Bir süre sonra Balkır arabayı uygun bir yere park ettiğinde arabadan indik. Sessiz sokakta ilerlerken Balkır'ı ortamıza almıştık. Şu görüntüsüyle aşağı mahalledeki tefecilerin arasına karışsa gram sırıtmazdı yemin ederim. Biraz korkutucuydu. Çok az! Artık ondan korkmama gerek yoktu bence. Hem ben de güçlü bir insan sayılırdım. Bazen kendimi çok kolay kandırabiliyordum.

İçerideki gürültülerin dışarı taştığı mahalle kahvesine geldiğimizde önden ilerleyerek kapıdan içeri girdim. Arkamdan geldiklerini hissedebiliyordum. Tanıdık yüzleri bulduğumda gülümseyerek onların masasına ilerledim. Orta yaşlı adamın omuzuna elimi koyarken sırıtıyordum. "Nasılsın Fikret abi?"

lumière | bxbxbWhere stories live. Discover now