Bölüm 9

370 26 2
                                    

Bazen hareketli bir nesnenin üzerindeyken akıp giden tabana bakakalırsın. Anlamsızca. Breana geminin altından köpürerek geride kalan denize bakıyordu. Geminin kıç kısmında duruyor geride kalan izlerin anlamlarını çözmeye çalışıyordu
oldukça anlamsızdı belki. Belki bir şeyler demeye çalışmıyor eski haline geri dönmeye çalışıyordu deniz. Savrulan saçlarının ardından bakan gözleri doldu. Deniz geri dönebildi eski haline, tekrar durgulaşabilirdi. Kızıp dalgalar çıkarabilirdi. Ama ne isterse elbet ona geri çevirebilirdi. 
Breana bu sefer yüzünü arkaya çevirdi. Geminin güveresinde Norvin duruyordu. Tepede ejderhası uçuyordu. Yüksek ihtimal onunla konuşuyordu. Onlar bile eski haline geri dönmüşlerdi. Peki ya Breana??
O dönebilir miydi? Norvini ilk gördüğü güne mesela. O ağacın tepesinde arkadaşlarıyla oturduğu güne. Mr. Orca'nın en öne geçerek havayı kokladığı ana. Arkadaşlarıyla gülüştüğü zamana. 
Peki ya ailesi. Babası ve annesine son sarıldığı güne dönebilir miydi?
Babası onurlu bir adamdı. Kardeşi de öyle olmalıydı. Peki ona böyle davranması hangi onurlu kimsenin kitabına sığardı. Denizin ortasında durduğu gemiden başka hiç birşeyi yoktu. 
Ve güverte kısmında duran Icarus... Bir anka kuşu neden onu seçmişti? Anka kuşu başkasına gelseydi Mr. Orca yaşayacak mıydı. 
Belki de o gün o beyaz kurdu alsaydı yanına. Son anda geri döndürmeseydi. Bunlar olmayacaktı. Ailesi belki yaşayacaktı. 
Breana tekrar denize baktı. Gemi gibiydi. Yolunda ilerliyordu. Gemi ilerlerken nasıl denizi karıştırıyorsa, Breana da karıştırıyordu. 
"İyi misin?"
Konuşan Icarustu. Arkasını dönmeden 
"Evet. Biraz durumumu sorgulamam gerekti."
"Sebep?"
"İnsanı sebepler"
"İyi olduğna emin misin?"
"Evet "
"O zaman şu adamla ilgilen. Sana bakıp duruyor"
Breana arkasını döndü. Norvin ona bakıyordu. 
-Ne oldu. Neden durgunlaştın. 
-Yok. Aslında uzun süredir kimseye zarar vermemiştim. Biraz vicdan unsuru devreye girdi diyelim
-Kendini de tehlikeye attın. Bunun bilincindesin değil mi?
-Olsun. Perseus'una kavuştun öyle değil mi? diyerek konuyu çevirdi. 
-Ah evet. Gene büyük bir çılgınlık. Küçücük papağanını kavurabilirdi. Perseusun söylediğine göre onu ilk uçurtma sanmış. 
Breana garip garip Icarusa bakarak Norvine 
-Öyledir. dedi. Neyse birazdan sizin krallığa varacağız. Dinlen istersen. 
-Tamam. 
Norvin tam yaklaşacakken bir anda Breana geri çekilerek
-Güverteyi çok boş bıraktım dedi ve hızla üst kata çıktı. 
Norvin duraksadı. Ne olduğunu anlamadı ancak çok da üstünde durmadı. Breana İcarusa 
"eee ASHTY" dedi
"bu ad konusundaki fikrimi söylemiştim"
"evet bir de ejderhaların kralı olduğunu söylemiştin. Daha çok uçurtmasıymışın"
"Kendimi göstereceğim zaman şimdi değildi. Hepsinin zamanı var"
"geleceği görüyorsun öyle mi"
"Evet. Bilmiyor muydun?"
"Yok bu yeni yüklendi sana galiba. Birsürü olay atlattık. Söylemedin"
"Bilmen gerekseydi bilirdin Breana. Geleceği öğrenme hevesi siz insanlara özgü. Ne meraklısınız. Öğrendiğiniz gelecek, biliyor olduğunuz ihtimali ile şekilleniyor olacak. Paradoks yani"
"Gerçekten yanısmanı papağan seçmek senin en isabetli işin oldu"
O sırada ufukta Breana'nın klanının ormanı gözüktü. 
-Norviin. Geldik diye seslendi aşağıya doğru. 
Norvin hızla yukarı çıktı. Breananın gözlerinin içinin güldüğünü görünce oda gülümsedi. Kız ona gülüseyerek baktıktan sonra
-Evim dedi çk içten bir sesle. Bir süredir bu kadar yakınlaşabiliyorum.
-Ne.
-Greyskulların komutanı. O gün bana ailemin beni reddedeceğini söylemişti. Beni klandan kovucaklarını iddia etmişlerdi. Çok geçmeden bu gerçekleşti. Gerçi şuan beni seferde sanıyorlar.
-Neden geri dömüyorsun
-Son bu tarafta karaya çıtığımda abim tam bir kral olmuştu. Babamın tacını ve kürkünü sırtında gördüm. Kibirle taşıyordu. O kürk onun değil. Babam o kraliyet kürkünü hiç giymezdi. Sorumluluğu büyük derdi. Onu giyen ile halkın arasında uçurum olur derdi. Görüyorum ki kardeşim bu uçurumdan hoşnut. Ben de onu kendi haline bıraktım.
-Durgunluğun anlaşılıyor.
-Evet. Belkide ondan.
-Breana. Oraya geri dönemk zorunda değilsin artık. Ben de kendi evime dönmek zorunda değilim. Yüzüme bak diyerek kızı kendine çevirdi. ve sözlerine devam etti. 
-Biz bir olabiliriz. Kendimize eni bir klan yaratabiliriz. Birbirimizde vatanımız gibi oluruz. Birbirimize liman oluruz. dedi. 
Aslında çok fazla şey söylemek istedi ancak daha da dayanamadan kızın dudaklarına yüzünü götürdü. Tam dudakları değmişti ki kıpkırmızı bir ışık ile ayrıldılar. 
Breananın klanını koruyan ormanın bir köşesinde kocaman bir alev kütlesi yükselmişti. İkisi de hızla ön tarafa doğru geldiler. 
-Blakfuse mu? dedi Breana
-Hayır. Bu ejder alevine benzemiyor. Gerçiii
-Gerçi ne
-Bu doğal bir patlama değildi Breana
-Ya neydi. 
-Breana. dedi Norvin. Bu sefer endişeliydi. Bu büyü dolu bir patlamaydı. Sanırım senin kim olduğunu cadı kraliçe hatırladı. 
...........................

Breana'nın daha fazla şey duymasına gerek kalmamıştı. Hızla aşağı indi ve mahzenden silahlarını üstüne giymeye başladı. Norvin de peşinden indi.  
- Ne yapıyorsun
- O kaltak beni arıyor. Ama yanlış yerde bırakacağım doğru yerde beni bulsun.
-Saçmalama
-Gayet ciddiyim. 
-Breana. Sana bunları söylediğim için bana kızacaksın ama onun karşısında şansın kaledeki kadar yaver gitmeyecektir. 
-Sence umrumda mı 
- Evet. Değil gibi gözüküyor. 
O sırada Breana hazırlanmıştı. Geminin iskeleye yanaşmasını beklemeden atlayarak iskeleye iniş yaptı ve hızla ilerlemeye başladı. Norvin sinirlendi ancak bir kaç parça şey alarak o da aynı yolla gemiden ayrıldı ve Breanayı takip etmeye başladı. Ormana geldiklerinde Breana'yı kolundan tutarak durdurdu
-Bırak. dedi 
-Breana. Anlamıyor musun? Onun yanında şansın yok. 
-Hayır var. 
-Hayır yok. Şovalye değilsin. Bunu unut. Ruhani hayvanın öldü ve bu papağan senin ruhani hayvanın değil. O kabul edilecek bir hayvan değil. Hakaret etmek için kullanırız. 
-Peki bu sayılır mı? dedi Breana. Sesi yankı yapmıştı. 
O anda papağan büyük bir ışık hüzmesinin içinde kaldı. O ışığın içinden ulu phoneix göründü. Norvin şoktaydı. Perseus da öyle. 
-O bir papağan değil. Olsa bile aşaladığın için sana kızgın. O cadıyla boy ölçüşebilirim. 
-Breana sen
-Evet bir anka kuşum var. Tüm şovalyelerin farklı hayvanları varmış. Benimki de bu. 
-Breana hayır. Onu demiyorum. Anka kuşuna sahip olanlara ne dendiğini bilmiyor musun
-Anka süvarisi mi? dedi Breana. 
-Hayır dedi Norvin. Ejder Lordu denir. Ejderhaların hepsi itaat ederler. Perseusun sana yakınlık duymasının sebebi buydu demek. Sana kanını vermesinin başka açıklaması olamaz. 
-Ejder Lordu senin babandı. Sende Ejder Lordu olacaksın
-Hayır biz süvariyiz. Ejderha Lordları tüm ejderhalara hükümdarlık ederler. 
O sırada Icarusun gür sesi ormanda yankılandı. 
-O zaman emrediyorum beyaz ejderha. Bana hizmet edeceksin. 
Ejderha beklenmeyecek bir hareketle yere konarak reverans yaptı. Breana hızla arkasını dönerek ormanın içine doğru koşmaya başladı. Norvin peşinden koşuyorlardı. 
Cadı ve yanındaki dövmeli zincirli köleleri ormanda yakaladılar. Perseus kükredi. Ekip durup onlara baktılar. 
Breana önde geliyordu. Arkasında da Perseus. Cadı öne geçti 
-Vay vay vay. Hırsız geldi demek. 
- Ben hırsız değilim. 
- Öyle mi sarayımdan birşey çaldın. Üstelik hakkın yok. O benim malım. 
- Hayır değil. 
- O benim mühürlüm
- Daha olmadı olana kadar özgür.
- Denk biri yok bu dünyada. Sen o küçük aklınla kendini benimle denk mi sandın. Senin ruhani hayvanın bile yok 
- Sence de olmaması garip değil mi ? Ama sana bir haberim var. Ruhani hayvanım bambaşkaymış. Ve ne olacak biliyor musun? Seni düelloya davet ediyorum. Norvin ve Persusun özgürlüğü için sana meydan okuyorum. 
- Kim olarak. 
O sırada Breana zihninde İcarusun sesini duydu. Ve onun dediklerini aynen tekrarlardı. 
- Anka yoldaşı olarak. Ejderlerin leydisi olarak sana meydan okuyorum 

....
 

Ejderlerin Leydisi(DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now