Bölüm 10

344 24 1
                                    

Norvin bir geçmişe bir de bugüne gelip gidiyordu.
Herşey burada, ormanın derinliklerinde değişmişti. Değişmeye de devam ediyordu. 
Breana cadı kraliçeye meydan okumuştu. Yeminler edilmiş sözler verilmiş, cadının ekibi geri çekilmişti. Düelloya kadar halka saldırmayacaklardı. Breana'ya baktı. 
Kararlı duruş. Her zaman olduğundan daha farklı bir duruştu bu. 
Breanın aklında Norvinin bile tahminedemeyeceği birşeyler oluşmaya başlamıştı. Bunu İcarus'un yaptığına emindi ama umrunda değildi. Hızla klanına doğru ilerlemeye başladı. 
-Breana nereye gdiyorsun
-Halkımı uyarmam gerekicek. 
-Düelloya çıkıcaksın. Önce bunu çalışmamız lazım. Sana karşı büyü kullandığında koruman olması gerek. 
-Onu halledebileceğim. Sorun o değil. 
Klanına doğru hızla ilerliyordu. Halkı tüm savunmasıyla sınırlarda duruyordu. Patlamanın ardından olabildiğince asker sınırlara dizilmişti. Kurtların varlığını hissetti. Onlar askerlerin arkasında süpriz saldırıya geçecek gibi bekliyorlardı. 
Görünür düzlüğe çıktığında sınırlarda "BU BREANA" seslerini duydu. Onu halkı unutmamıştı. Gülümsedi. Çok ufak.  Sanki o kasları yıllardır çalışmamıştı. 
Lion. Abisi. Yıllar önce, onu sınır dışı eden abisi. En önde savaşan abisi en geride kürküyle duruyordu işte. Gözlerindeki deriler ağaç gövdesi gidi damar damar olmuştu. Ne ara bu kadar yaşlanmıştı. 
-Kardeşim dedi. Breana bile beklemiyordu bu kelimeyi. Bu kelimenin ağırlığını. 
Oysa şimdi omuzlarındaydı. Abisi ona doğru sendeleyerek geliyordu. 
Abisi sendeliyordu. 
Abisini bir ayağı  olduğundan daha küçüktü. 
Lion breanaya sarıldı. ancak kızın nutku tutulmuş gibiydi. Abisi ne ara sakatlanmıştı. Üstelik sarıldığında  başka bir hissi içinde hissetti. Lion ölüyordu. 
-Lion
-Breana. İyisin. 
-Ne oldu sana
-Dustin. dedi. Dostum Dustin bana ihanet etti. Greyskullarla birlik olmuşlar. Ben halkımı korumaktansa kalede saklandım. Beni buldu. Dustin beni buldu. Greyskullar. Onlar karımı ve çocuğumu benden aldılar. 
-Lion. Sakin ol. Artık buradayım. Anlatacak uzun zamanın var. Hadi içeri girelim. 
Breana ve Norvin, Lionun içeri girmesine yardım ettiler. Breana askerlerden birine
-Sahilde bir yelkenli duruyor. Benim yelkenlim. İçinde silahlar var. Onları bir kaç adam gidip buraya getirin. Sınırlara kurun. Savaş kapımıza geldi. Savunma hatlarını kuvvetlendirin
-Geminiz nerede dedi asker. 
-Ormanlık alandaki derenin sonunda. Kuşum Dusty. diyerek yukarıda uçan papağanı gösterdi. Size rehberlik edecektir. iki at arabasından fazlasına ihtiyacınız var. 15 kişilik bir ekip ve 4 araba yeterli olacaktır. Rüzgara ters gidin. Ormanda izleneceksiniz. 
Adam uzaklaşınca abisinin yanına gitti. Büyük salonda Lion Norvin ve Breana vardı. Lion topallayarak onlara şarap koydu ve yerine oturdu. 
-Sen gittikten sonra Dustin ile aramız daha da iyi duruma gelmişti. Babasının o olan güvensizliği için ona taktik verdikçe dostluğumuz siyasi ilişkiler bazında da güçlenir olmuştu. Bir süre sonra Highlowların ordularını beraber kumanda etmeyi teklik etti. Babamın hayaliydi bu. Kabul ettim. O sırada Greyskullar ortalıkta gözükmüyordu.Lidersiz kaldıklarını öğrenmişti casuslarımız. Topraklarında sürülmüşlerdi. Ancak nereye gittiklerinden haberimiz yoktu. Meğerse o şenliklerden beri Dustin sürekli onlarla görüşüyormuş. Şenlikte Greyskulları içeri kadar alan onlarmış. Norvin, Blackfuse babanı uyarmış. Bir büyünün bir kimyasalın etrafta gezdiğini söylemiş. Şenlik ateşine uyuşturucu ot atmışlar. Yanarak duman çıkardıkça sizi duymaz olmuşuz. Senin Mr. Orcadan sonra işe yaramaz hale geleceklerini düşünmüşler. Özellikle porsuğu hedef almışlar. Sen halsiz halde odanda otururken Dustin beni, senden artık hayır gelmeyeceğine ikna etmişti. Breana nolur affet. 
- Lion. Önemli değil. Buradayım. Lütfen devam et. Highlow ordularını kumanda edicektiniz en son
- Evet. Küçük bir grupla önce Greyskulları bulmak için sefere çıktık. Ancak izlerine raqstlayamadık. Bu sırada ordumuzun kuvvetlenmesinden dolayı artık diplomatik işlere koşturmamız gerektiğini düşünüyordu Dustin. İkna oldum. Karım hamileydi. Biraz da bunu kullandı. Ardından dedemin kral pelerinini giymem konusunda ikna etti beni. Babam onu lanetli diye kullanmıyordu bence. Dedemin lakabını biliyorsun "Aksak Moonguardlı"... Her neyse. Günler sonra Dustin bir sefere daha çıkacağını söyledi. Aynı gün, karımın sancıları başladı. Çocuğumun doğacağını düşündüğüm için sefere gitmedim. Meğer Dustin karımı zehirlemiş. Jude. Karım. Kanlar içinde kalmış dururken elini tutuyordum. İşte o an herşey başladı.
Lion başını öne eğdi. Şarabını alıp dikti ve devam etti
-Önce deprem oluyor sandım. Korkunç bir sarsıntı ile kalenin ön girişi çöktü. Greyskullar kaybolmamışlardı. Yeraltına inmişlerdi. Yeraltından kokularını bile bırakmadan dibimize kadar gelmişlerdi. Tüm askerlerimiz seferde Dustin ile beraberdi. Koşmak insanları kurtarmak istedim ama çok geçti. Sırtlanlar gruplar halinde saldırıyorlardı. Krtlarımızın üstünde ateşler yanıyordu. Kurdum Rufus, ateşler içinde, yanarak ağlayarak uluyarak can verdi. Gözlerimin önünde. Karım. Jude. Karımı....karımı....
Hıçkırarak ağlamaya başlayınca Breana yanına gidip diz çöktü
-Breana dedi. Onu parçalara ayırdılar. Gözlerimin önünde. Sıırtlan sürüsünün arasına attılar. 
Breana anlatılanlar karşısında çaresizdi. Çaresizlik teninin içinden derisini yakan bir duyguydu. Olduğu yerde kalmış anlatılannları dinliyordu. Her kelime ateşte kızdırılan demir gibi içini dağlarken hiç birşey yapamadan duruyor bu acıyı daha da derinden hissediyordu. Çocukluk arkadaşı parçalara ayrılmıştı. Abisi artık sakattı. Üstelik abisinin daha anlatacakları da vardı. 
Norvin'e baktı. O da üzüntülü bir şekilde onları dinliyordu. Bir an Lion ona doğru döndü 
-Norvin. dedi. Kom-komutanın pelerini kumaş değildi. Deriydi ama pek bilindik türden değildi. Aslında bu türde iki deri biiyoruz. Biri siyah diğeri de beyaz. 
-Ne dedi Norvin. 
-Komutan bana işkence ederken pelerinini gösterdi. Ejder derimi kana bulamak istemiyorum dedi. Gerçi bunu yüzerken çok uğraştım ama dedi birde.
-Ne. Ne ejder derisi.
-Norvin. O Blackfuse'un derisiydi.
-Baba dedi Norvin bir anda
-Bilmiyorum dedi. Görmedim. ama bir ortak noktamız var. Ailelerimiz aynı kişiler tarafından katledildi. 
-Ne diyorsun dedi Breana
- Dediğim bu. Komutanın bana dediği de bu. Onun insan olduğu hakkında şüphelerim vardı. Gerçekten öyle olmalı. Çünkü elini kafama koyduğunda herşeyi gördüm Breana. Herşeyi kafamda an be an yaşadı. Tekrar tekrar.
O sırada Norvin 
-Babam
-Bilmiyorum dedi Lion. 
-Blackfuse'u yakalamak için süvarisini yakalamak gerekir. Perseus'tan daha güçlüdür. Bunu nasıl başarmış olabilirler. Aklım almıyor
- O adamda garip bir güç vardı dedi lion. Uzaklara bakıyordu. Yutkundu 
- Dibime kadar yaklaşıp tehditler savururken gözlerini yakından gördüm. İrisleri yoktu. Bomboştu. Kara delikler gibi. Neler olduğunu pek bilmiyorum. Nasıl o hale geldiğini ancak. O o an insan değildi.  Ardından Dustin geldi. Olaylardan haberi vardı. Gülüyordu. Ancak Komutan onunla da işinin bittiğini söyleyip onu öldürdü. 
-Ne haltlar dönüyor. diye söylenerek ayağa kalktı Norvin. Bir oraya bir buraya giderken devam etti
- Önce seni kandırıyorlar. Sonra seni kandıran adamı öldürüyorlar. Topraklarınıza giriyorlar. Ateş salıyorlar. Ardından Breana'nın daha önce ağzını burnunu kırdığı bir adam gelip burada farklı güçlerle caka satıyor. Üstelik üzerindeki pelerinin Blackfuse'a ait olduğunu söylüyor. Bu piç kurusunun ne yapmak istemediğini zerre anlamadım ama ortada anlaşılır kılacak parçaların eksik olduğunu görebiliyorum. 
Breana bir anda koşarak oradan uzaklaştı. Odasına girdi kapısını kapadı.
Yaşananları artık bir bilgi olmaksızın anlayabiliyordu. Bunu anlayabiliyor olmak onu daha da yıkıyor kavuruyordu. Yüzünü yaslamış ağlarken kapısı açıldı. 
Norvin kapıda ağlayan kızı gördü
- Breana. dedi. Atlatacağız merak etme. Sorunu halledeceğiz beraber çözeceğiz. 
-Sorun ben olsam bile mi?
- Breana artık sorumlusu olmadığın suçları üstüne almaktan vazgeç diyerek kapıyı kapattı. Onun yanına oturdu ve devam etti
- Bunu şuan söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ancak biliyorsun ki abin seni buradan kovdu. Arkadaşların sana yüz çevirdi. Bunları yalnız bıraktığın için üzülemezsin çünkü onları yalnız bırakmaya zorlandın. 
- anlamıyorsun.  Başlarına gelen herşeyden ben sorumluyum 
- Saçmalıyorsun 
- Norvin dedi yaşlı gözlerle. Adamın taa gözlerinin derinliğine bakıyordu. Nefes aldı ve.
- Dusty yani ruhani hayvanım. Onunla aramda senin ejderhan ile olan bağa benzer bir iletişim var. nasıl olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde olayların nasıl geliştiğini o an görüyorum. O an yaşıyorum. Lionun dediklerini dinlerken gözlerimin önünde sahneleri gördüm. Norvin. Onlar babanı gerçekten alt etmiş olabilirler. Yanlarında bir cadı var. Evet öldü ancak oraya cadı kraliçe geldi ve sizi aldı hapsetti değil mi? Bunca yıl babanla iletişime geçmedin. Babanın seni sevmediğini söylüyorsun ama, tahtın varisi ortadan kaybolursa onu bulmak için mutlaka her kral sefere çıkacaktır. Dustin'in babası da aynı şeyi yapar. Seninki hayli hayli yapar. O seferde onların tuzağına düşmüş olabilir. Gözlerindeki irisler yok dedi. Cadı kraliçenin muhafızlarında göz irisleri yoktu. 
Norvin ona baktı. Kız doğru söylüyor olabilirdi. Gözlerindeki yaş daha da büyüyüp yanağına süzülürken 
-Kurtları yakmışlar. Kurtlar alevler içinde kalmış. Norvin. Anka kuşları yanarlar. Onlara felaketi ben getirdim. 
Breana artık hıçkırmaya başlamıştı. 
Norvin ona sarıldı. 
-Acını paylaşırım dedi Norvin. tüm kalbimi sana veririm. 
-Seni de yakacağım. Günü gelince bu senin başına da gelicek. Dusty dedi. Beni insani yansıması olarak seçmişti. Sürekli savaşıyorsun demişti. 
-Bu laflardan onlar çıkmaz. 
- Norvin bu zamana kadar kimsenin anka kuşu olmamıştı. Ben refah değil felaket getirdim halkıma. 
Norvin sessiz kaldı. Kız sakinleştikten sonra bu durumu tekrar konuşacaktı. Şimdilik onu sakinleştirmek için kollarında tutup ağlamasını beklemek en kolayıydı. 
Belki de son sarılışlarıydı. 

Ejderlerin Leydisi(DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now