9|kendini kaybetmek.

279 43 69
                                    

"Umm, iltifat için teşekkürler, sanırım." Aniden aldığım itiraf sebebiyle bocalamış olduğumdan birkaç saniye ses çıkartmayarak onun bulaşıkları yıkamasını izlerken tezgaha yaslanmıştım. Çok iltifat alan biri değildim bu sebeple bir anda nasıl tepki vermem gerektiğini bilememiştim sanırım, o ise bunu umursamıyor gibi görünüyordu. İltifat etmek için değil de öyle olduğunu düşündüğü için söylemiş gibiydi. Küçük teşekkürüme omuz silkerek cevap verdi bu yüzden. Hendery biraz umursamaz biriydi, aklına gelen hiçbir şeyi söylemekte tereddüt etmiyordu ve bir süreliğine onun yerinde olmanın nasıl olacağını düşündüm, doğrusu söylemek istediğim bir şeyi aklında milyon kez evirip çeviren biri değildim, hatta bazen ilk aklıma gelen şeyi de söylerdim fakat onun kadar değildim ve bazen her şeyi suyunu çıkarana dek düşünme gibi huylarım gün yüzüne çıkıyordu. "Senin için yabancılarla konuşmak çok kolay anlaşılan." Sesim kısıktı hatta başını kaldırıp bana bir bakış atmasa duymadığını düşünecektim. "Öyle sayılmaz, sadece seni bir yabancı olarak görmüyorum." Dedi, çok normalmiş gibi ve ben onun beni tanıdığını düşünmüyor, en azından tanıma eyleminin sadece birbirlerinin ismini bilmek olmadığını savunuyordum. Bu yüzden güldüm, o gülmedi ama komikti.

"Beni tanıdığını düşünüyorsun yani. Ben ise seni tanıdığımı sanmıyorum."

"Biliyorum." Kısık ses tonu ile ciddi bir şekilde söylemişti bunu, sesinde en ufak bir alay yakalayamamış olmak beni biraz germiş olsa da güldüm ve ben alaya almaya karar verdim. "Nasıl bilebilirsin?" Ayağımı belirli aralıklarla yere vuruyordum ve o işini bitirmiş, elini yıkayıp musluğu kapatmıştı. Kenarda duran mutfak havlusuna elini silerken bana döndü, döndü evet, gözlerini üzerimde hissettiğimde sanki içimi görüyormuş gibi bir rahatsızlık duydum, sanki beni her zaman çok iyi tanıyormuş gibi. "Hayatına pek yeni birilerini almayı sevmiyor gibisin, yeni tanıştığın kişilerin yanında gergin oluyor, birkaç kişinin bulunduğu bir ortamdaysan sessiz kalıyorsun. Şimdiye kadar hayatına aldığın kişi sayısı oldukça az olmalı, onları da çok iyi tanıyorsundur bu yüzden sadece selamlaştığın kişileri tanıdık olarak saymıyorsundur. Yanılıyor muyum?" Kendisine yanılma payı bırakarak söylemişti, sanki emin değil gibi ama söylediği her kelime doğruydu, Hendery yanılmıyordu ve beni biraz ürkütmüştü. Ruhumu görebiliyormuş gibi gözlerime bakıyorken aslında gerçekten görebildiğini bilmiyordum çünkü. "Yanılmıyorsun fakat nasıl bildin?" Diye sordum merakla, az önceki ciddiyeti toz olup havaya karıştı sanki, güldü ve havluyu kenara bıraktıktan sonra üzerindeki önlüğü çıkartıp askıya aşmıştı. "Ah, haklıyım yani. Aslında bilmedim, sadece tahmin ettim. Sen farkında değilsin belki ama okuması çok kolay birisin Dejun, biraz dikkatli bakmak yeterli."

"Bunu daha önce hiç duymamıştım, herkes dengesiz olduğumu söyler."

"Peki, bazı insanlar bakar, görmez diyelim mi?"

"Sen görüyorsun yani?" Alaylı sorumla o da işi alaya vurmaya karar vermiş olacak, güldü ve bana baktı, gözlerimin en derinlerine, sanki beni görebiliyormuş gibi. Öyle diyorum çünkü bu koyu bakışlarını tarif etmek için başka bir yöntem bulamadım açıkçası, Hendery anlaşılması zor biriydi ve sanıyorum ki bunu daha öncesinde de söylemiştim.

"İşime gelmeyenleri görmem pek ama sen yine de öyle diyebilirsin bence." Gülüyordu ama ciddiydi. Bana biraz yaklaştı, koluma dokunup önümden geçti, dolap kapaklarından birini açıp içinden iki tane pasta tabağı ve iki çatal çıkardı, fincanlara kahve doldurdu, aldığı bıçak ile az önce yaptığı pastayı keserek iki dilimi tabaklara koydu, bütün bunları yaparken olduğum yerde durup onu izledim, yaptığı şeye o kadar konsantre olmuştu ki bana bir kez bakmadı bile, rahatsız olmuş gibi değildi sanki hatta biraz umursamıyordu. "Sormadım ama biraz pasta ve kahve alır mıydın Dejun?" Bunun için geç kaldığını söylemek isterdim çünkü kimseyle konuşmamak için içeride fazlasıyla yemiştim bile, oldukça toktum. Ancak bana beklentiyle bakan gözlerini gördüğümde reddetmek bir anda imkansızlaştı sanki, derin bir nefes verdim ve başımı sallarken yanına, küçük masada karşısına oturdum. "Teşekkür ederim Hendery." Anlam veremediğim, daha doğrusu biraz flörtöz olduğunu düşündüğüm bir bakış yerleştirdi yüzüne, küçük bir de gülüş ve ellerini önünde, çenesinin altında birleştirerek denememi ister gibi beni izlemeye başladı. Elim çatala uzandığında istediği gibi bir tepki verememekten korktuğum için gerildim. Bu kısa sürdü çünkü ilk lokmamı aldığımda mükemmel lezzet ile gözlerim fal taşı kadar açılmış, bir süre boş boş yüzüne bakmıştım.

ReverieWhere stories live. Discover now