4.Bölüm

565 66 15
                                    

Yu xin bir kez daha kalktı.

Huzursuzdu. Farklı bir şeyler olacaktı. Rutin günlerini bozacak kokunç bir şey başına gelecekti.

Yu xin, bu huzursuzluğunu bastırmaya çalıştı ama olmuyordu.

Bugün sabah kalkmıştı. Bu bile büyük bir farklılıktı.

Normalde öğlene kadar uyuması lazımdı. Günü şimdiden kötü başlamıştı. Gece içine kurt düşmüş vr bir daha uyuyamamıştı.

Sabah büyük bir sessizlikle geçti.

Hei qiu, efendisinin erken kalktığına şaşırdı fakat bir şey söylemedi. Efendisinden bir cevap alamazdı zaten.

Hei giu, efendisine yemekten sonra çay ikram ediyordu.

Bugün efendisinin oldukça huzursuz göründüğünü fark etmişti. Gözleri endişeli görünüyordu.

Yu xin, eski çay bardağından bir yudum aldı.

Şimdilik normal gözüküyordu ama neden bu kadar rahatsızdı.

Bir anda soğuk sarayda insanlar belirmeye başlamıştı.

Oldukça yakışıklı bir adam başta ilerliyordu. Arkasından ise imparatorluk muhafızları vardı.

Yakışıklı adamın, simsiyah saçları ve derin bir kuyu gibi simsiyah gözleri vardı.

Bu adamdan büyük bir özgüven yayılıyordu.

Yu xin, insanların soğuk saraya geldiğini gördüğünde, içinde ki huzursuzluğun sebebini anlamıştı.

Yakışıklı adam, derin siyah gözlerini direk yu xin'e çevirdi. Ardından hafifçe gülümsedi.

Yu xin, adamın yanına gelmesini bekledi.

Hei qiu da gelenleri görmüş ve efendisinin yanında bekliyordu.

Efendisi konuşmayacaktı, bu yüzden sorulan soruları onun cevaplaması gerekiyordu.

Adam, soğuk saraya girdi ve yu xin'in önüne geldi. Ardından konuştu.

-Soğuk sarayda bir güzelliğin olduğunu duydum. Demek ki söylentiler doğruymuş.

Yu xin, cevap vermedi. İfadesiz yüzünü adama gösterdi.

Yakışıklı adam, kendiaine cevap verilmediği için biraz sinirlenmişti yine de devam etti konuşmasına.

-Ben 17.İmparatorluk prensi Hong zhen. Buraya seni, benim yapmaya geldim. Erkek olmana gerçekten de şaşırdığımı söylemeliyim.

Yu xin, yine cevap vermedi. Aynı ifadesiz yüzü ile Hong zhen'e baktı.

Hei qiu, gelenin bir prens olduğunu görünce hemen eğilmişti.

Hong zhen, yine bir cevap alamayınca öfkelendi ve bağırdı.

-Konuşsana seni f*işe.!

Hei qiu, efendisinin başına bir şeyler gelmesinden korkmaya başladı ve eğilmiş halde, saygıyla konuştu.

-Prensim, efendim konuşamaz.! Burada çok uzun bir süredir çalışıyorum fakat konuştuğunu bir kez bile duymadım.

Hong zhen, öfkeyle Hei qiu'ya döndü. Hei qiu'nun açıklamasını duyduğunda önce bir süre bekledi. Ardından tekrar öfkeli bakışlarını yu xin'e çevirdi.

Hong zhen, yu xin'e bir süre baktı.

Yu xin, ifadesiz bir yüze sahip olsada gerçekten de çok güzeldi. Açık kahverengi gözleri vardı.

Hong zhen, hiç bu kadar açık bir göz rengi görmemişti. Güneşe çıktığında gözleri biraz kırmızı gözükecekti.

Hong zhen, elini yu xin'in yanağına koydu ve pürüzsüz cildinini biraz okşadı. Ardından eli yavaşça yu xin'in çenesine götürdü.

Hong zhen'in hareketleri narinden gittikçe vahşiye dönüyordu. Gözlerinde ki öfke hala geçmemişti.

Hong zhen, ani bir hareketle yu xin'in çenesini açmaya zorladı.

Yu xin'in bir süre açmamakta dirense de, adamın gücüne karşı koyamadı.

Hong zhen, yu xin'in inci gibi dişlerine, küçük pembe diline bir süre baktı. Ardından elini yu xin'in yüzünden çekti ve kahkaha attı.

-Hahahqha,.. Bir dilin var! Yine de sen konuşmuyorsun!!

Yu xin, yine cevap vermedi.

Hong zhen, bir süre daha güldü. Sonra sakinleşti ve tehlikeli bir ses tonuyla konuştu.

-Beni duyabildiğini biliyorum, 15 dakika zamanın var. Git hazırlan, buradan ayrılıyorsun.

Yu xin, kafasını sessizce salladı. Ardından masadan kalktı ve odasına gitti. Değerli bilgileri olmadan ayrılamazdı.

Zaman hızla geçti.

Yu xin, önemli eşyalarını aldı ve hei qiu'da efendisinin bir kaç eşyasını topladı ve ufak bir bez çantaya koydu.

Yu xin ve hei qiu'nun hazırlıklarını bitirip geldiğini görünce sırıttı Hong zhen.

Hong zhen, arkasında ki adamlara döndü ve konuştu.

-Ayrılıyoruz!

Yu xin, yüzü ifadesiz olsada içinde çok sinirliydi. Ayrılmak istemiyordu. Yine de korumalar eşliğinde ilerliyordu.

Hong zhen en önde olmak üzere ilerledi.

İmparatorluk sarayının bir çok bölümünü geçmişti. Kendi kaldığı yere doğru gidiyordu.

Bir süre sonra Yu xin ve Hong zhen prenslerin kaldığı yere doğru geldiler.

Hong zhen, arkasındaki korumalara döndü ve konuştu.

-Gidebilirsiniz. Şu köle çocuğu da başka bir bölümde çalışmaya gönderin. Cariye benimle kalacak.

Korumalar, efendilerinin sözünü onayladılar. Ardından hepsi selam verip ayrıldı.

Hong zhen ve yu xin, büyük evin içine girdiler.
.
.
..
.
Sizce bir sonra ki bölüm de ne olacak?

Yu xin'in başına ne gelecek?

Hong zhen, sizce ne yapacak?

Hei qiu, nerede çalışacak?

Beni takip etmeye devam edin canlarım. Sizi seviyorum 😘

Concubine and Dog prince[BL] Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz