🍧

348 41 26
                                    

(felix yaș:10.5
  boy:96)
(chan yaș:21
  boy:170cm)
(felix ile tanıştıktan iki buçuk ay sonra)
  
pov: felix

yumuşacık yatağımda uyandım. chan hyung benimle çok güzel ilgileniyordu. her istediğimi yapıyordu. bugün bana biraz dışarıyı tanıtacaktı. bunun için çok heyecanlıydım. bazen camdan dışarı baktığımda benim gibi küçük çocuklar görüyordum. parktaki kahkahalarını cam açık olunca duyabiliyordum. bende orada olmayı, onlarla oynamayı çok istiyordum ama chan hyunga sormaya utanıyordum.

  yatağımda otururken chan hyung yanıma geldi. "hadi gel bebeğim, kahvaltı yapmalıyız. dışarıya ne kadar erken çıkarsak o kadar iyiii!"  "tamam hyung" dediğimde beni kucağına alıp banyoya doğru yürüdü. yine yüzümü yıkayacağına emindim. bunu yapmasını sevmiyordum çünkü hep burnuma su kaçıyordu. hyung bu konuda biraz beceriksiz sanırım.
ve yine aynı şeyi yaptı. "HYUNG BURNUM!"
"felix özür dilerimm"  "bir sonraki sefere ben kendim yıkayacağım yüzümü."

**

kahvaltıyı yaptık, bangchan hyung benim için waffle hazırlamıştı. beni kucağına aldı ve odama çıkardı. şuan bana uygun çok kıyafetim yoktu. hyung kıyafet almak için beni alış veriş merkezine de götürecekmiș.
"felix bugün bunları giyin bebeğim." elinde üstünde gemi olan mavi bir bluz ve düz siyah bir pantolon vardı. "tamam hyung, şey çıkar mısın?"   "hey felix benden mi uyanıyorsun!? bende gidip giyineceğim şimdi. çabuk ol lütfenn"
odadan çıktı. bende yere bıraktığı kıyafetleri alıp giyinmeye başladım. kıyafet giyinmekte biraz zorlanıyordum sanırım. bazı kıyafetler kulağıma takılıyor ve bu canımı biraz acıtıyordu.

yatağıma oturup hyungun gelmesini bekledim. sanırım kıyafetimin üstündeki gemi silinmişti. onu göremiyorum. üstüme bakarken chan hyung kapıyı tıklatıp odaya girdi. "hyung kıyafetlerimi giyindim ama bluzumdaki gemi silinmiş sanırım" dudaklarımı büküp söyledim. hyung gülmeye başlayıp "felix ters giyinmișsin manyak!"  "ay cidden mi ehe. bende neden gemi gitti diye üzülüyordum"

**

chan hyung beni arabayla biraz dolaştırdıktan sonra kocaman bir yere getirmişti. bazen televizyonda görüyordum bu yeri. alış veriş merkezi olmalıydı burası. araba ile bir yerin içine girdik. burası biraz karanlıktı ve beni korkutmuştu. biraz daha gittikten sonra arabayı durdurdu. kendisi indikten sonra benim kapımı açıp arabadan indirdi. birlikte yürümeye başladık. onun elini tutuyordum, elleri kocamandı ve yumuşacıktı bu hoşuma gidiyordu. neden buraya geldiğimi hâlâ bilmiyordum ama buraya gelip chan hyungu tanıdığım için çok mutluydum.

büyük bir kapıdan geçip içeri girmiştik sonunda. burada çok fazla insan vardı. hepsi birbirinden farklıydı. buraya geldiğim zamandan beridir chan hyung ve bir kaç kişi dışında insan görmemiştim ve burada bir sürü insan olması değişik gelmişti.

**

büyük bir yere girmiştik bir sürü kıyafet vardı ve benim kıyafetlerimin şekline benziyorlardı. sanırım benim gibilere özel bir yerdi çünkü benim gibi kulakları ve kuyruğu olan bir çok kişi vardı. "felix istediğin kıyafeti seçebilirsin."  "gerçekten mi?"    "evet ama çok fazla alma şimdilik."   "tamamm!" deyip kıyafetlere doğru koştum. ben aniden koşunca chan hyung da korkmuştu ve peşimden gelmişti. "hyung sen bakma ben kendim seçeceğim sonra ben giyindiğimde bak"  "tamam ama yanında duracağım burada kaybolabilirsin" chan hyung bana bakmayı bırakıp etrafa bakmaya başladığında bende güzel şeyler aradım. biraz ileride kırmızı renkte üstünde resim olan bir kıyafet gördüm. hoşuma gitmişti ve koşup onu aldım.

...
bir şeyler daha alıp deneme odasına götürdü chan hyung beni. "felix sen düzgün giyinemiyorsun çekil ben de gelip giydireyim seni."     "haaaayır" deyip kapıyı üstüne kapattım. ona gücüm yetmezdi normalde ama kapatmama izin vermiş olmalıydı. ilk önce kırmızı renktekini giyindim. üstümde biraz farklı duruyordu. kapıyı açıp hyunga gösterdim. "hyung sanırım biraz büyük almışım bunu~"  sabah olduğu gibi yine gülmeye başladı. "felix aynadan kendine bak!" arkamı dönüp aynaya baktım üstümdeki kıyafet neredeyse dizlerimi geçiyordu. "hyung lütfen bana daha küçüğünü getirir misin?"
kafasını sallayıp gitti. bende kapımı kapatıp diğer kıyafeti giymeyi denedim. hâlâ giyinmekte zorlanıyordum ama chan hyungdan yardım almak istemiyordum çünkü onu sıkmak istemiyordum. zaten olduğum yer hakkında hiçbir şey bilmiyordum. bana yaşamayı öğretirken yeterince yoruyordum onu.

chan hyung kısa bir süre içinde geldi. denediklerimden en beğendiklerimi aldım ve daha sonra chan hyunga verdim. ödemeyi yaptıktan sonra oradan çıktık.

**

eve giderken parkın önünden geçmiştik. oraya giymeyi çok istiyordum. ve bugün chan hyungdan gitmeyi isteyeceğim.

hyung yemek yapamayacağı için hamburger almıştı. onun yanına geldiğim ilk zamanlarda bana yedirmiști bir kere ama zararlı olduğunu söyleyip uzun süre almayacağını da söylemişti. ama tadı çok hoşuma gitmişti bu yüzden aldığı için  mutluydum. hamburgerleri yerken cesaretimi toplayıp hyunga döndüm. "chan hyung... şey.. şey ben buradaki parka gitmeyi çok istiyorum da.. şey bir gün oraya da gidebilir miyiz?" bunları söylerken biraz sevimli olmaya çalışmıştım. "felix!! tabii kide! yarın seni parka götüreceğim tamam mı bebișim! ."
ben sevinçten gülümsediğimde o da yanaklarımı sıkmaya başlayıp güldü.

**


~
umarım beğenmişsinizdir. iyi okumalar. sizi seviyorum.
~

dilek kutusu,,   chanlixTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang