꧁ GİRİŞ ꧂

7.4K 647 1.1K
                                    

20.03.2021

     Biliyorum. Bu biraz garip. Biraz değil, epey garip.

     Kafamda dönüp dolaşan tilkilerin uğultulu konuşması söyleyemediklerimi kulağıma fısıldıyor. Biraz gerginim. Biraz değil, epey gergin.

     Doğru ve yanlış el ele uçurumdan atlarken seyre dalmışım sanki. Çok sıcak. Bu evin buhranlı havası beni boğuyor. Biraz terledim. Biraz değil, epey terledim.

     Bu ev artık benim. Duvarlarına sinmiş anıların kokusu. Duvarlar içine hapsetmiş sesleri. Kahkahalar ve ağlamalar birbirine karışıyor. Ayak sesleri yankılanıyor. Sanki az önce yemek yenmiş tabaklarda, hâlâ sıcak. Şamdanlardaki erimiş mumlar yeni sönmüş. Biraz üzüldüm. Biraz değil, epey üzüldüm.

“Lina Kamer, bu ev artık sana ait.” 

     Bu inanılmaz. Bu şaşılası derecede gerçek. Neden ben? O kadar insan değil de neden ben? Biraz şaşırdım. Biraz değil, epey şaşırdım.

     Gökyüzümü siyaha boyadılar. Bileklerime prangalar taktılar. Odamın penceresi boyası kalkmış duvarlara bakıyor şimdi. Sevinmem gereken yerde böyle hislere kapılmam normal değil, hiç değil. Biraz huzursuzum. Biraz değil, epey huzursuzum.

     Hangi gündeyim, hangi yıldayım? Bir düş kuruyorum, bir hayal, bir şarkı mırıldanıyorum. Üzerime sorumluluk biniyor. Hayır hayır, bir sorumluluktan ziyade bir görev biniyor. Üzülecek miyim? Kırılacak mıyım? Yorulacak mıyım? Umursamıyorlar. Biraz ürkütücü. Biraz değil, epey ürkütücü.

     Bir ölüm var. Bir cenaze. Sıradan biri değil. Asla değil. Konuşamamış, anlatamamış bir bir. Öyle biri. Öyle biriydi. Ama öldü. Bir matem var. Ağlıyorlar. Timsah gözyaşları peyda oluyor siluetlerden. Biraz ağlıyorum. Biraz değil, epey ağlıyorum.

     Yorgun sabahlar, bitmeyen geceler, amaçsız günler, hurdalıkta toplanan kırık kalpler, yol ağzından denize yuvarlanan umutlar, bize hep uzak vuslatlar, mağlubiyetler, pencerelere sığmayan sevdalar, yanaklardan taşan gözyaşları, pervasızca söylenen yalanlar, yatsıdan önce sönen o mumlar, yanıp sönen o sokak lambaları, yanan sobanın siyah dumanı, yakası kirlenmiş ateşten gömlekler, kıyıya vuran ölü balıklar ve solgun tenler.

     Yarınımız yok, dünümüz de yok. Sadece bugün var. Sadece şu an var, az öncekiler veya sonrakiler yok. Zamanın ötesini bilemiyoruz, kavramlarını da. Biraz yürüyorum. Biraz değil, epey yürüyorum.

“Lina, ailemizin şerefini en iyi şekilde korumalısın. Biz sıradan bir aile değiliz.”

     Sıradan insanların o sıradan kederleri imrenilesiydi. O sıradan tüm insanlar çok şanslıydı ve sıradan olmadığını iddia edenlerin de pek bir özelliği yoktu. Sadece onlar kendilerini özel olduklarına inandırmak istiyordu. Sıradan olmayan tek biri vardı, o da öldü.

     Seni sensiz yaşamak zor geliyor. Seni sen olmadan yaşamak ölüm gibi geliyor. İnsanlar unutuyor, insanlar yokmuş gibi davranıyor, insanlar sanki hiç doğmamışsın gibi yapıyor, insanlar çok canımı yakıyor oysa bu kadar basit olmamalıydı. Sen değil, asıl onlar sıradan. Biraz koşuyorum. Biraz değil, epey koşuyorum.

     Sensizlik çıkmazına eriştim. Dört bir yanım duvarlarla örüldü. Gerçekler duvarların ardında, daha da ötede. Ant içtim her şeyi öğreneceğime. Seni yaşarken sensiz, seni unutanlara hatırlatacağım.




Selam! Bu da neyin nesi diyeceksiniz. İnanın aynısını ben de diyorum. Bu neyin acelesi yahu diyeceksiniz. Aslında geç bile kaldığımı düşünüyorum. Heyecanlıyım ama bir o kadar da stresli. ASYAʼdan sonra sizi hayal kırıklığına uğratmak en büyük korkum. Dilerim güzel ve karmaşık bir giriş olmuştur. Yine beni çok zorlayacak bir kurgu olduğunu biliyorum. Umarım altından başarıyla kalkarım.

İyi okumalar diliyorum. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, sizi seviyorum.

Seni Yaşamak Sensiz (Tamamlandı)Where stories live. Discover now