25| YAKAMOZ

3.5K 389 1
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


25. BÖLÜM
YAKAMOZ



     Sarı yapraklı eskimiş bir kitap sayfasında rastlayabilirsin ona; gazete küpürlerinin bilmem kaçıncı sayfasının bilmem kaçıncı cümlesinde adını görebilirsin; Arnavut kaldırımlı sokakların birinde ansızın aklına düşebilir; filanca düşlerin belirsiz anlarında çehresi belirebilir, siyah-beyaz bir filmin en can alıcı yerinde klaketin arkasında görebilirsin; onu dilersen hissedebilir, dilersen tüm uzuvlarında yaşayabilirsin.

      Seni üzebilir, seni mutsuz edebilir, seni mutlu edebilir, sana hayal kurdurabilir, hayallerini yıkabilir, dostun olabilir, düşmanın olabilir, yağmur altında kaldığında sana şemsiye uzatabilir, seni sağanaklarda çırılçıplak bırakabilir, bakir düşüncelerine konuk olabilir, seni olmadık sebeplerden dolayı yargılayabilir, sırtını sıvazlayabilir, seni terk edebilir, ilan-ı aşk edebilir, sana ihanet edebilir, seninle yaşayabilir ve seninle ölebilir.

      Bilemez insan. Kim, kime, ne zaman, nasıl, ne şekilde, hangi gerekçe ile neler yaşatır bilemez. Bir yönetmen koltuğunda oturup hayatın sana getirdiklerini ve senden götürdüklerini seyredersin. Kadere karşı çıkabilirsin, itiraz edip isyan edebilirsin ancak değiştiremezsin. Dahası, tüm bunlara rağmen insan gerisin geri kaçar gerçeklerden. Kim bilebilirdi sadece bir kez gördüğüm bir insanın beni bu denli etkileyeceğini?

      Bir ömrü bir cümle ile özetlemek hep güç gelmiştir. Rahmetliyi nasıl bilirdinizler, başı sağ olsunlar, mekânı cennet olsunlar gibi cümleleri en fazla üç gün işitip sonra sadece senede bir defa anmak üzere unuturdu insan. Biraz ağlayabilseydim bu sancıları umursayacak gücüm olmazdı ve belki de daha iyi olurdu. Biraz olsun kölesi olduğum zihnim yerine kalbimin kulağıma fısıldadıklarına göre yaşasaydım şu an aldığım bu haberle insanların bencilliğini düşünmez, birkaç damla gözyaşı dökerdim.

      Ölümü artık su içmek gibi rutin bir iş olarak görmeye başladığım şu günlerde bu habere ağlamadan tepki vermem kalpsiz birisi olduğumu açıklayabilirdi oysa yüzündeki alaycı mimik ile gözlerime bakan kadının yanında kalpsiz olarak anılmak şahsıma yapılan en büyük haksızlık sayılırdı. Zira bu kadın bugüne kadar gördüğüm en ruhsuz insanlardan sayılabilirdi ve onu kaybettik dediği insanın bir elmas olduğunu görememiş, onu hep lüzumsuz bir eşya olarak tanımlamıştı.

      “Beni duymuyor musun? Öldü o. Ben burada seni bekleyeceğim. Şoför kapıda, seni buraya bırakacak.”

      Onu duyuyordum ancak o ne beni duyuyordu ne de onu duymuştu. “Okul müdürüyle görüşmem gerek,” deyip çevreme baktım.

      “Ben görüştüm. Gelene kadar odanda bekleyeceğim,” dediğinde çantamdan odanın anahtarını çıkardım. Kapıyı açtığımda hemen kendisini odaya attı. Kürkünü askılığa asıp pencere kenarına otururken odayı baştan sona inceliyordu. Eşi burada çalışırken hiç ziyarete gelmiş miydi acaba? Eğer gelmişse hiçbir şeyi değiştirmediğimi anlamış olmalıydı. “Ne de severdi kahverengiyi…” dediğini duymuştum kapıyı kapatırken. Ona dair bildiği tek detayın bu olduğuna adımın Lina olduğu kadar emindim.

Seni Yaşamak Sensiz (Tamamlandı)Where stories live. Discover now