⋆28

1.4K 216 178
                                    

the rose - sorry

Eve dönüş yolunda da, eve geldiğimizde de Taehyung sessizliğini korumuştu. Ben de hala öfkeli olduğumdan kaynaklı bu sessizliğe ayak uydurmuştum. Aslında aklımda eve dönerken alış veriş yapmak vardı fakat zaten Taehyung onun için daha öncesinde aldığım kıyafetleri yanında getirdiği için bunu yarına ertelemiştim.

Eve geldiğimizde de annem yoktu, onu aradığımda Jong Suk'un yanına gittiğini öğrenmiştim. Bu sıraları Taehyung'la baş başa geçirmem ve ona dikkatli davranarak iyi hissettirmem gerektiğini falan söylemişti. Ne diyebilirdim ki? Bir nevi işime geliyordu.

"Konuşmayacak mısın?" Salona geçtiğimizde Taehyung hala ayakta dikiliyor ve oturmak için tek bir hamle dahi yapmıyordu. Bir şeyler düşünüyor gibiydi. Ben de bu sessizliği bozmak istemiştim. Fakat Taehyung yine de konuşmamayı tercih etmişti.

Onun yerine yönünü bana çevirmiş, kısa bir anlığına duraksama yaşadıktan sonra bana doğru yürümüştü. Hareketlerini dikkatle izliyordum. Açıkçası o an yanımdan geçip gidecek sanmıştım ama ellerini yanaklarıma yerleştirip sertçe dudaklarıma kapandığında yemin ederim ki başım dönmüştü. İlk başta ne yapacağımı bilememiştim heyecandan. Saniyeler sonra dudaklarımı emen dudakların hakimiyetine alıştığımda ellerimi beline sararak karşılık vermeye başlamıştım.

Bir insanın iyi hissetmesi için diğer insanlar ne öneriyordu veya hangi ilaçları kullanmalarını söylüyorlardı bilmiyordum ama Taehyung benim ilacımdı. Az önce öfkeliydim lâkin dudaklarının tadıyla uyuşmuştum resmen, afallamıştım. Tüm öfkem dinmişti, içime bir huzur ilişmişti. Gözlerimi kapatıp kendimi bu huzura teslim etmiştim.

Ama kahretsin ki, onu arzuluyordum. Bedenini keşfetmek istiyordum. Bir öpüşüyle bile alt tarafımda hareketliliğe sebep oluyordu. Kendimi kaybettiğim an durmak istemeyeceğim kadar iyi hissettiriyordu. Yine de ona dokunmak istemiyordum. Bu zamanlarında, özellikle fazla kırılgan dönemindeyken bir hata yapmak istemiyordum. Nasıl düşüneceğini veya nasıl tepki vereceğini kestiremiyordum. Deneyip öğrenme taraftarı da değildim zaten. Zamanı gelince yakınlaşacağımızı biliyordum.

Lâkin sabırsızlık bedenimi sarmıştı bir kere. Daha fazla kendimi kaybedecek gücü elde etmek istemediğimden ondan sakince uzaklaşmıştım. Ama sevgilim duygu seline kapılmış olmalıydı. Gözlerini bile aralamadan yeniden dudaklarını dudaklarımın üzerine bastırmıştı. Ve bu sefer elinin birini esneme getirerek beni kendisine daha çok çekmişti.

Yine de bir süreden sonra ondan uzaklaşmıştım. Nefes nefese kaldığımız o an Taehyung alnını alnıma yaslayarak soluklanmayı tercih etmişti. Gözlerini yavaşça aralarken ensemde bulunan parmakları saç diplerimi okşamıştı. Ben de bu süre zarfında kendime sakin olmam gerektiğini söyleyip durmuştum işte.

"Hiç bu kadar iyi hissetmemiştim." Nefesi az önce öptüğü için ıslanan dudaklarıma çarpmıştı. Göğüsü hızlı nefes alıp verdiği için inip kalkıyordu ve benim göğüsüme temas ediyordu. Aklımı yitirmek üzereydim. "Oradaki hallerin aşırı-" Nefes nefese olduğu için duraksadı, yanağımda duran eli hareket etti ve hafif dokunuşlarla yanağımı okşadı. Yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi lâkin gözlerine baktığımda devamını söylemek konusunda olsa gerek bir tedirginlik olduğunu fark etmiştim. Ama beni yanıltmıştı. "-seksiydi."

Konuşmama izin bile vermeden konuşmaya devam etmişti. Tüm sessiz kalışlarının hıncını çıkarıyor gibiydi. "Bilmiyorum Jimin, ben sana iyice bağlandım. İlgine alıştım. Sana gittikçe daha da güven duydum." Bu sefer ben de gülümsemiştim. "Söylesene, daha ne kadar aşık olabilirim sana?"

"Bilmem, bu kadarına bile razıyım sanırsam."

"Jimin, iyi ki hayatımdasın. İyi ki karşıma çıkmışsın, iyi ki beni sevip, benimle tanışmak istemişsin. İyi ki, iyi ki, iyi ki..." Yeniden eğilip dudaklarımdan öpmüştü fakat bu sefer çok kısa sürmüştü. "Tüm iyikilerimin başını çekiyorsun sevgilim."

little star あ vminWhere stories live. Discover now