masmavi bir düş kurdum, buram buram özgürlük kokan

154 9 43
                                    

Haramiler - Mavi duvar
Billie eilish - Six feet under

jimin'den, Shamrain - Laren u freht ona

Günler git gide kısalıyor, yağmurlar başlamak üzere.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni, niye böyle geç kaldın?

Dizlerimi kendime çekip elimi şakağıma koydum, sıvası dökülen duvarı izlemeye devam ettim. Taehyung bir şeyler söylüyordu ancak anlamıyordum ne dediğini, dahası dinlemiyordum onu. Dinlemediğimi bilmesine rağmen susmuyordu, kısık televizyonun sesinden başka bir ses daha olsun istiyordu sanki. Sanki, tek bir tıkırtı duymaya tahammülüm olmadığını biliyormuş da inadına yapıyormuş gibiydi.

Telefonum titrediğinde gözlerimi ekrana dikip Jeongguk'tan gelen mesaja baktım. Cevap vermedim, ekran sönmeden önce gördüğüm tarih boğazıma yeni bir yumru ekledi.

Yirmi iki nisan ve sen gideli tam on sekiz gün oldu.

Gözümü camın önündeki fesleğene dikip dudaklarımı mühürledim bir kez daha. Kuru yapraklarına kör oluyordum, ne atabiliyordum ne de kalkıp su vermeye mecalim vardı. Sen gittin gideli ne mektubun ayrılıyordu göğsümden ne ben ayrılıyordum kokunun yavaş yavaş kaybolduğu bu evden.

Televizyondan gelen sesle başımı çevirdim, Taehyung da sustu. Bir isim duydum, odada yankı yaptı, Taehyung televizyonun sesini açtığında dizlerimi indirdim. Altta yazan Park Jimin yazısına ilişti gözüm ancak adın bana yabancı geldi. Dilimden düşürmediğim adını ilk kez tanıyamadım. Bedenim zangır zangır titremeye başladığında ikinci kez göğsümdeki korkunun beni düşürdüğüne şahit oldum kendi içimde.

Spikerin sesi kulaklarımı uğuldatıyordu, sol üst köşede Japonya yazısı gözümün önündeydi ancak silikti. Ekranın sağ köşesinde siyah beyaz cızırtılı bir video belirdi. Sendin, ben bu saçları bilirdim. Bu duruşu, bu bedeni bilirdim ama anlamıyordum. Neden ismin yazılıydı ekranda? Orada ne yapıyordun? Neden sol köşede turuncu saçlarının olduğu küçük bir fotoğrafın vardı?Saçların mavi değil miydi? Taehyung'a baktım kaşlarımı çatıp, sandım ki yine hayaline dalmışım da baktığım her yerde seni görüyorum. Esmer tenli arkadaşım bembeyaz olmuş, gözünü ekrandan çekip bakmıyordu ve anlatmıyordu bana ne olduğunu. Ne vardı da ağlıyordu? Jeongguk burada değildi ki, ne için ağlıyordu Taehyung?

Başımı ekrana çevirdim. Sen ne tutuyordun elinde? Kiraz çiçekleriydi altında durduğun ağaç, bunu biliyordum ama sen miydin o ağacın altındaki omuzları düşük beden. Elinde bir şey vardı, neydi o?Bilmiyordum, ne tuttuğunu bilmiyordum, kaldırıp şakağına tuttun ancak bilmiyordum. Algılayamadım, bilmek istemedim, zaten eline yakışmayan bir şeydi, bilmiyor, anlamıyordum.

Yerimden doğruldum, önüne geldim televizyonun. Gözlerim videodan ayrılmıyordu, anlamıyordum ama dilim bambaşka bir şey söylüyordu. Kadın susmuyordu, Taehyung susmuyordu, kimse susmuyordu ve ben ayaklarımın yerden kayışını tüm parmaklarımda hissediyordum. Parmaklarım yine neden acımaya başlamıştı? Seni beklediğim bu koltukta ben neden seni izliyordum? Seni mi izliyordum?

Hani gelecektin.

Gözyaşım sicim gibi akıp dudaklarımın arasında son buldukça kaburgalarım sızladı. Ellerim titredi, bacaklarım titredi, nefeslerim titredi ve belki de zihnimin en ücra köşesi titredi. "Yapma," diyorum, ama neyi yapmamamanı istediğimi bilmiyorum. Gördüğüm bu silüetin sen olduğunu biliyorum çünkü tanırım ben her zerresine gözyaşlarımı sürerek hatırıma kazıdığım bedeni. "Dur," diyorum ama dudaklarıma bir ip geçmişte benden habersiz kıpırdıyorlar sanki. Karşımdaki cızırtılı ekranda oynayan ve yıllar geçmiş gibi hissettiren bu görüntü dışında her şeye yabancı oldum bir anda. Sanki yıllardır burada oturuyormuşum gibi dizlerim sızım sızım sızlıyor ve kemiklerim iç içe geçiyor. Kulaklarımda aralıksız bir uğultu, omuzlarım ağır...

rainy eyelashes: yoonminWhere stories live. Discover now