20 / 👸🏼👸🏻👸🏼

1.4K 185 166
                                    

Mehir'den:

Siyah mini elbisesinin eteğini çekiştire çekiştire zaman kazanmaya çalışan arkadaşımın boşa uğraşının bitmesini sabırla bekliyordum beş dakikadır.

Benim gibi bir dedikodu canavarı için bu bekleyiş inanır mısınız hiç normal değil.

"Şimdi şöyle oldu."

"Yarabbi şükür! Evet."

Sıla derin bir nefes alıp başını arkasında ki koltuğa yasladı ve beyaz tavana bakmaya başladı. Sanki orada yaşadığı şeyler canlanıyordu.

"Şirketin balosu var biliyorsun sürekli olur. Herkes de katılır. Bedava yemek, içki, parti niye katılmasınlar ki zaten? Biz de o parti için konuşuyorduk ama Eray katılamayacağını söyledi."

"Neden katılamayacakmış?"

"Annesi izin vermiyormuş."

Birkaç saniye Eray'ın bunu Sıla'ya söylediği ilk anda Sıla da oluşan yüz ifadesini hayal etmeye çalıştım ve aklıma gelenlerle püskürerek gülmemek için elimi sıkıca ağzıma kapattım.

Eray'ın annesinin izin vermemesi bence gayet normaldi ama Sıla böyle şeylere alışık değildi. Biz Antalya'lı olduğumuz için ailelerimiz bir tehlike görmezdi ve çocukluğumuzdan beri gece - gündüz fark etmez istediğimiz yere rahatça giderdik. Bir zaman sonra izin alma alışkanlığımız bile kaybolmuştu hatta.

İlkokulda falan...

Yanlış bilmiyorsam Eray, Sıla ile aynı yaştaydı ve annesinden izin alıyor olması Sıla için fazlasıyla garipti.

Zaten büyük ihtimalle Sıla'nın Eray ile bu kadar uğraşma sebebi de buydu. Benim tanıdığım Sıla öyle beceriksiz ve sakar birini bir gün bile yanında tutmazdı ama şimdiye kadar iyi idare etmişti. Yaptığı şeyleri görmezden geliyor, ona devamlı şans tanıyarak özgüven aşılamaya çalışıyordu. Sıla'nın sert mizacı yüzünden büyük ihtimalle Eray bunu fark edemiyordu ama Sıla onun için uğraşıyordu.

Büyük ihtimalle yaptığı şeylerle Eray'ın gözünde sinirli, aksi, agresif, despot, aşırı disiplinli, burnu havada, mükemmeliyetçi gibi sıfatları olan, çalışanlarına eziyet etmekten zevk alan bir patroniçeydi.

Bunlar da böyle bir çift, napalım...

"Sonra ben de Eray'ın annesi ile bir anlaşma yaptım."

"Oğlunuzun peşini bırakmak için ne kadar istiyorsunuz diye mi sordun yoksa? Ne dediler? Üç bin dolar falan deseydin en fazla Sıla. Daha fazlasını karşılayamayız. Zaten benim cüzdanımda dur bakayım."

Hızlıca ayağa kalkıp girişe bıraktığım çantamın içinden cüzdanımı çıkardım.

" Şimdi 56 bini sen ve Kumru ortaklaşa çıksanız geriye kalan 546 lirayı ben halledebiliyorum. 40 kuruşum yok ama bulurum onu, kesin odanın bir köşesine bozuk para düşmüştür. "

Sıla arkaya yasladığı başını kaldırmadan gözlerini çevirerek bana bakıyorken ne kadar da Samara gibi gözüktüğünün farkında mıydı acaba?

Az mı gelmişti para? Ne yapabilirdim ki ben onlardan daha az kazanıyordum. Ama çok lazımsa bütün cesaretimi toplayıp o yerli hulk Gür'den zam isteyebilirdim. Arkadaşımın asistanının saadeti için küçük bir bedeldi bu.

MSK Where stories live. Discover now