BÖLÜM27;SESSİZLİK ELLERİNDE YALNIZCA GÖZYAŞLARI KALANA DEK BÜYÜTTÜ KIRGINLIKLARI

2.5K 326 38
                                    

Mutlu haftalar Canlar,

Nasılsınız?

Bölümü okuduğunuz tarih?
Bölümü okuduğunuz saat?

Şaşıracaksınız, biliyorum ama bugün sessizce bölümü bırakıp gidiyorum.
Yakında yeni hikâye haberiyle geleceğim. Umarım yine beraber oluruz.

Perşembe görüşünceye kadar kendinize çok dikkat edin. Sağlıkla ve mutlu kalın.
Hepinize kalpten sevgiler, kocaman öpücükler❤️💋

Kişisel ig: gulcin.ozbek
Hikâye ig: gulcinozbekhikayeleri
Twitter: gulcin_ozbek
***

Bölüm 27; Sessizlik, Ellerinde Yalnızca Gözyaşları Kalana Dek Büyüttü Kırgınlıkları...

*Isabel - Il Divo

Her anından nefret ettiği ama değiştirmeyi bir an bile aklından geçirmediği, nefes alamadığı ama boğulmayı gönüllü kabul ettiği yeni rutinine, etrafına dolanan parmakların bile parçalarını bir arada tutamadığı kalbine rağmen koşar adımlarla gidiyordu. Aracından inmeden hemen önce telefonunu alırken bir süredir alışkanlık edindiği üzere, gözü saate takıldı. Gece yarısını çoktan geçmişlerdi ama beklediği mesaj gelmemişti. Bildirim ekranında Julia'dan yeni bir video daha vardı ama hepsi bu kadardı.

Uyuyakalmış olabilir miydi? Hiç yeterince uyuyor muydu ki... Yediklerine dikkat ediyordu muhakkak ama isteyip de ulaşamadığı bir şey var mıydı? Tüm o kargaşada bile işlerine yetiştiğinden emindi ama sırtına yastık koyması gerektiğini, ağrıyı hissetmeden önce hatırlıyor muydu? Üstelik teni hassas, yakıcı güneş için fazlasıyla da açık renkliydi. Olabildiğince gölgede kaldığına inanıyordu ama gölgede bile yüksek faktörlü güneş kremini sık aralıklarla sürüyor muydu?

Garajdan çıkmış, adımlarını hızlandırmıştı. Kimseyle karşılaşmamak için, günlerdir yaptığı gibi bahçenin ışıklandırması az olan kısımlarından yürüyordu. Kaçıyordu çünkü rol yapmak her geçen gün daha da zorlaşıyordu. Zira kendine bile tahammülü yokken başkasına nasıl olsundu?

Aklı düşüncelerle dolu, kulağı telefondan gelecek seste, ayaklarının altında ezilen karın gürültüsü de dâhil hiçbir şeyi işitmiyordu. Ta ki her şeyden habersiz, oğlunun huysuzluğuyla eğlenen İnci Hanım'ın sesini duyana kadar.

"Huysuzluğunun acısını üzerinde tepindiğin karlardan çıkaracaksan gölgelerden yürümeye zahmet etmeseydin ya, oğlum."

Arkasını dönüp annesine doğru yürürken yüzüne maskesini de yerleştirmeye çalıştı, Dağhan. "Bu havada ve bu saatte, hatta omuzlarında bir şalla yürüyüşe çıkmayacağına göre, benim ruh hâlim üzerinden kendini eğlendirmek için pusuya yattığını mı düşüneyim, anne?"

"Bana söyleyene bakın, bir de! Oğlum, kaban üzerimize giymek için ya hani, unutmuş olabilir misin?" demesine kalmadan Dağhan koluna attığı kabanını, annesinin omuzlarına sardı. "Bana bir gece kahvesi yapar mısın? Hem ısınırız hem de ben rüşvet karşılığı, emanetini teslim ederim."

Koluna girdiği gibi yürümeye de başlayan annesi, adamın yüzünde günler sonra küçük de olsa bir gülümsemeye sebep oldu. "Ben de emrivaki huyumun büyükbabamdan geldiğini sanıyordum."

"Eh, insan annesine konduramıyor tabii! Sen yine de kondurma ama işte böyle gülümse, oğlum. Hatta Aden'e daha da çok gülümse... Arkadaşlarıyla geçireceği birkaç günü, kızıma zehir etmiyorsun değil mi?"

Julia'nın paylaştığı fotoğraflar ve videolar olmasa ne sesini duyuyor ne yüzünü görüyordu. Dolayısıyla ikisi de kendi kendilerine zehir ediyorlardı ama darmadağın olduğunu göstermek istemiyorsa, Dağhan'ın bu konudan uzak durması gerekiyordu.

DÜŞ KAPANI (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now