Yazarın Kaleminden
Yeşim, Seçkini oradan uzaklaştırıp hastaneye götürmüştü hemen.
Gereken tedaviler uygulanmış, sargılar sarılmıştı. Seçkin gene
eski haline dönerken ağzını bıçak açmıyor boş boş bakıyordu
etrafa. Yeşim üzüntüyle Seçkini izliyordu. Bir kaç defa konuşmaya
çalışsa da genç adamın verdiği cevaplar kısa kısa ve cansız cinsten
olduğundan vazgeçti. Artık tek derdi zavallı annesinin yanına
götürmekti Seçkini.
Seçkin "Sen git bundan sonrasını ben hallederim. Sağol"
"Yok ben zaten Yaprak teyzeyi de görecektim eşlik etmiş olurum
sana."
Kafa sallayıp çıktılar hastaneden. Hastanenin karşısında iki gözün
onları izlediğinden habersiz. Kalabalıklar arasından geçip taksi
durağına geldiler. Onlar taksi beklerken Ferhat arabanın içinde
içi içini yiyordu. Sevdiği kadının yanında başka birini görmek
ne zormuş meğer. Abisi kadar delirmese de kendisini kötü
hissediyordu ama kendi kendini telkin etti Ferhat. Sonuçta adam
zor durumdaydı diye yardım etti sadece. Şimdi de evine gidecekti
ayrılacaklardı. Evet doğru olan buydu. Yardım etmesinde sorun
yoktu. Taksi gelince ikisi de aynı taksiye bindiler. Ferhat afalladı.
Çünkü Yeşim ve Seçkinin evleri çok ayrı yerdeydi. Farklı farklı
taksilere biner giderler diye düşünmüştü. Sinirle burnundan
soludu ve taksiyi takip etmeye koyuldu.
Doğa ise ağlamaktan şişmiş gözleriyle uykuya dalmıştı. Çağatay
evin en alt katında kendisini boks torbasına gömmüş hırsla
yumrukluyordu. Siniri geçmiyordu bir türlü. Ne vardı o olmamış
beynini dağıtsaydı ? Hangi cesaretle kapısına gelip o lafları sarf
edebiliyordu o adam ? Ah dedi. Ah Doğa bir şey demeseydi de
sıkıverseydi oracıkta beynine. Derin derin nefesler aldıktan sonra
bıraktı torbayı. Eldivenleri çıkarıp rastgele attıktan sonra kısa bir
duş alıp yukarı çıktı. Doğa'nın uyuya kaldığını görünce rahatça
uzandı yanına yatağın yan tarafı çökerken dövmeyle kaplı koluyla
sardı genç kızın belini ama Doğanın uykusu o kadar ağır değildi
bu sefer. Birinin ona dokunduğunu anlayıp yavaşça açtı gözlerini.
Arkası dönüktü Çağatay'a. Yavaş yavaş bilinci de gelince genç
adamın beline sardığı kolunu tutup itmeye çalıştı. Kendisini geri
geri itmeye çabalasa da genç adam izin vermiyordu.
"Bırak beni ! Hala ne yüzle geliyorsun yanıma!"
Çağatay "Ben ne yaptım ki ? Asıl abin ne yüzle geliyor benim
kapıma ?" Doğa göz devirdiyse de Çağatay görmemişti.
"Bırak dedim ! Uzak dur benden !"
"Ev benim ister dururum ister durmam " dedi inatla.
"Evle ne alakası var?! Bırak gideyim o zaman evinden ! Dokunma
bana diyorum bırak beni !"
Derin bir of çekti Çağatay." Yat işte uyuyalım birazcık giderim
sonra "Sertçe göğsüne çarptı genç kızın sırtını. Doğa acıyla
yüzünü buruşturdu. Öfkeyle " Bu ne rahatlık ya Sen kimsin de
ben seninle uyuyacağım?" Çağatay bıkkınlıkla konuştu " Yani
illa diyorsun ki Çağatay kolay yoldan uyut beni. " bir eliyle genç
kızı tutarken diğer elini çekmecenin içindeki şırıngaya götürdü.
Kızın kalçasını sıyırıp batırdı şırıngayı genç kız direndi "Hayır!"
dese de nafile. İki dakika daha çırpındıktan sonra hareket etmeyi
bıraktı. Genç adam usulca öptü saçlarını " İyi uykular güzelim"
deyip kendisi de en sevdiği kokuyla birlikte uykuya daldı.
Yeşim ile Seçkin aynı eve girince Ferhat küplere binmişti. Evin
önünde Yeşimin çıkmasını bekliyordu. O bekleyedursun Yaprak
annenin hali fenaydı. Seçkinin sargılı burnunu yara bere yüzünü
görünce fenalık geçirmiş. Kanepeye zar zor yatırmışlardı
kadıncağızı. Yeşim korkuyla " Bir şey olmaz değil mi ? Ay bir
hastaneye mi götürseydik ? " Seçkin annesinin eline kolonya
sürüyor ayılması için elini yelliyordu. " Yok" dedi. "Uyanır
birazdan" dediği gibi de olmuştu beş dakika oldu olmadı genç
kadın gözlerini açtı.
Ay Yaprak teyze ! Çok korkuttun bizi vallahi. Al iç şu suyu da
biraz kendine gelirsin. " deyip uzun resimli bardağı uzattı rengi
solmuş kadına. Endişeli gözlerle biraz daha kendisine gelmesini
bekliyorlardı. Genç kadın iyice iyileşince dizlerine vurup
dövünmeye başladı.
"Ah oğlum ! Ah!" Seçkin iki adım geri gidip kanepeye attı kendini
"Ah demedim mi ben sana ?! Yapma etme demedim mi?!
Kızım zaten bir bela da bir de sen başını belaya sokuyorsun!"
Kadıncağız bir yandan ağlıyor bir yandan dizlerini dövüyordu
"Yok öldüreceksiniz siz beni. El birliğiyle yollayacaksınız öbür
tarafa"
Seçkin "Tövbe tövbe. Anne o nasıl laf etmek Allah aşkına ?"
"Yok oğlum yok. Baş edemiyorum ben sizinle başınızda bir babanız
olsaydı böyle mi olurdu?"
Seçkin kızgınca bağırdı " Açma şu adamın konusunu ! Her zaman
böyle yapıyorsun ?! Ne alakası var şimdi onunla ! Biraz beynin olsa
düşünürsün. O adam milyarlarca borcun altında bırakıp çekti gitti
nereye gittiyse !! Senin kızın yıllardır o borcu ödemeye çalışıyor
hiç mi düşünmüyorsun !! Hala gelmiş o olsaydı diyorsun asıl sana
yazıklar olsun !!" Yeşim Seçkinin yanına gelip omzunu tuttu.
Uyarırcasına fısıldadı " Lütfen." Seçkin kızgınca çıkıp gitti evden.
Çağatay 2 ya da 3 saat uyuduktan sonra uyandı. Doğa derin bir
uykudayken rahatça sokuldu genç kıza. Ensesini öpüyor derin
derin nefesler alarak kokusundan çalıyordu. Genç kızı yüz üstü
yatırıp ağırlık vermeden üzerine çıktı. Boynuna ufak tefek
öpücükler bırakıyordu. Genç adam şehvetle ıslak bir öpücük
bıraktı genç kızın boynuna. O böyle altında yatarken sahip
olamamak mahvediyordu onu. Her hücresiyle istiyordu Doğa'yı.
Ona zevkten çığlıklar attırmak istiyordu ama henüz bunun için
çok erkendi. Biricik meleğini de kendi istekleri için incitmezdi.
Genç kızın göğsüne başını koyup sarıldı. Doğa'nın hala neden
kaçma girişiminde bulunmadığına şaşırıyordu. Evden kaçmasının
imkanı yoktu zaten her şeyi kontrol etmişti ama şuana kadar
denemesi lazımdı. Çünkü kaderine kolayca boyun eğip kabullenen
biri değildi Doğa. Selma Doğa'nın sürekli bahçeye çıkıp dolaştığını
muhtemelen kaçacak bir yol aradığını söylüyordu. Çağatay sinsice
gülümsedi. Belkide onun kaçmasını engellememeliydi.
Hava iyice kararmıştı artık. Yeşim yaprak hanımın daha iyi
olduğundan emin olunca evine gitmek için çantasını aldı. Kısa bir
vedalaşmadan sonra merdivenlerden inip sokağa çıktı. Otobüs
durağına doğru yürürken biri aniden kolundan çekip arabanın
arkasına yasladı Çığlık atacakken Ferhat'ın eli ağzının üstüne
gitmişti. Yeşimin kendisini tanıdığından emin olunca çekti hemen
elini.
Yeşim " Ne yapıyorsun be ? Manyak!"
"Senin ne işin var o adamın evinde ikidir ?"
"Sanane ?! Sen ne hakla bana hesap soruyorsun ya ?" Ferhat bi
ileri bir geri gittikten sonra
"Soruyorum işte ! " deyiverdi. Yeşim sinirle güldü.
"Bana bak! Senin bırak bana hesap sormayı konuşmaya bile
hakkın yok!" parmaklarını birleştirip yuvarlak işareti yaptı " Bak
bu kadarsın sen benim için " dedi. " Kocaman bir sıfırsın"
Ferhat'ın kalbine taş oturmuştu. Bu kadar ağır sözler hak edecek
bir şey yapmamıştı ki. " Ben çekip gittim evet. Gitmem gerekiyordu
gittim Yeşim ama ben sırf gittim diye hak etmiyorum bu sözlerini
"üzgünce söylemişti genç adam. Yeşim kalbinden geçenleri
sığdıramıyordu artık daha taşa. Hayatını mahveden adam karşısına
geçmiş ben hak etmiyorum diyordu. Ağlıyordu şimdi sinirden
kendini ne kadar tutsa da göz yaşlarını tutamamıştı işte. Güçsüz
görünmek istemese de yapamamıştı.
"SEN BENİM" diye bağırdı Yeşim. kendini sakinleştirmek adına
kaldırıma oturup başını elleri arasına aldı. Başaramadı. Hızla ayağa
kalkıp devam etti. "SEN BENİM HAYATIMI MAHVETTİN !! HER
ŞEYİMİ ALDIN BENDEN SEVGİMİ AİLEMİ!"
"Yeşim " elini uzattı kıza doğru. Apartmandan yaşlı teyzeler çıkmış
onları izliyordu.
"BIRAK! SAKIN DOKUNMA BANA! BIRAKIP GİTTİĞİNDE NE
HALDEYİM DÜŞÜNDÜN MÜ ? UMURUNDA MIYDIM HA?! NELER
ÇEKTİM BİLMİYORSUN ! SENİN İÇİN NELERDEN VAZGEÇTİM
BİLMİYORSUN!"
"Anlat o zaman bak ben buradayım anlat bana"
Ayağa kalktı genç kız, küçümseyici bir bakış attı adama. Kısık sesle
fısıldayıp arkasına bile bakmadan gitti.
"Sen onu bile hak etmiyorsun"
Pencereden çıkan teyze "Vallahi kız haklı. Erkek değil misiniz
anam. Hepiniz aynısınız" deyip kapattı pencereyi. Sitemle çekti
perdeyi.
Sabah olduğunda Seçkin'in iş günü olmamasına rağmen erken
kalkmıştı. Annesine ses etmeden hazırlanıp çıktı evden. Lafının
arkasında duracaktı. O Çağatay denen şerefsize gösterecekti.
Polislerin onları dikkate almamasının sebebini elbette biliyordu
genç adam. Para ile satın alınamayacak çok az insan vardı şu
dünyada. Çağatay'ın da parası boldu ama Seçkin çok başka
oynayacaktı bu sefer. Otobüse binip gideceği durakta indi. Biraz
yürüdükten sonra geniş siyah camlarla kaplı binanın önünde
durdu
MİA HABER AJANSI
İçeriye girip asansör çağırma düğmesine bastı. Ellerinin içi
terliyordu. Tehlikeli bir karar verse de pişman değildi. Kardeşini
oradan almak için elinden gelen ne varsa yapmaya mecburdu.
Magazin bölümü yazan koridora doğru ilerleyip tabelasında
Müdür yazan kapının yanına geldi. Sekreter kız " Buyurun
beyefendi bir şey mi istemiştiniz ?"
Seçkin iyice heyecanlanmıştı. Öylece kadına bakıyor ağzından bir
kelime bile çıkmıyordu.
"Bir sorun mu vardı acaba ? İyi misiniz?" dedi minyon, hafif
tombul kız. Kafasını hayır anlamında salıyordu ama dili lal olmuştu
sanki. Seyrek panjurun arkasından onu gören uzun boylu adam
müdür yazan kapının ardından çıkıp genç adama seslendi.
"Beyefendi iyi değilsiniz sanırım. Buyurun ofisime geçin. Kızım
sende bir tuzlu ayran falan getir " Tombul kız telaşla uzaklaşmıştı.
Müdür olduğunu düşündüğü uzun boylu gözlüklü adam Seçkini
deri koltuğa oturtup yineledi " Beyefendi isterseniz sizi bir
hastaneye götürebilirim bir rahatsızlığınız mı var? "Seçkin
sonunda konuşup " Yok" dedi. " Bir rahatsızlığım yok ben sadece
sizinle konuşmaya gelmiştim." Adam kaşlarını çatıp meraklı
gözlerle Seçkini izlemeye koyuldu. Karşısına oturup konuştu
"Dinliyorum"
"Lider Grubun ve bir çok şirketin sahibi Çağatay Karayı
biliyorsunuzdur."
"Tabi biliyorum Çağatay beyi."
"Hah işte o benim kardeşimi kaçırdı bunu herkesin bilmesini
istiyorum" Adam şaşkınlıkla geri çekilip sorgulayıcı gözlerle
seçkine bakıyordu. " Kardeşim ! Dalga mı geçiyorsun sen benimle
Allah aşkına ? " dedi adam. Seçkin hızlı hızlı konuşarak" Hayır.
Gerçek bu. Doğa Ekmekçi kardeşimin ismi bir haftadan fazla bir
süredir Beşiktaş Bebekteki evinde zorla tutuyor. Polise gittik ama
onlara da para vermiş belli ki. Hiç bir işlemde bulunmadılar."
Adam ayağa kalkıp masanın üzerinde ki telefondan 0 i tuşlayıp
kulağına koydu.
"Güvenlik. Hemen odama gelin."
Seçkin endişeyle kalktı ayağa " Yalan söylemiyorum ben ! Tüm
söylediklerim doğru benim ! Hem size de malzeme vermiş
olmadım mı? Bu haberi yaparsanız sağlayacağınız kazancı
düşünün!" Adam dikkatlice Seçkini dinliyor ama cevap
vermiyordu. Güvenlikler odaya daldı gözlüklü adam" Çıkarın
beyefendiyi odamdan." Seçkin son kez adama baktı. " Ben
rahatsızlık vermek için gelmedim. Kendim giderim" deyip çıktı
kapıdan.
Şebnem ile Keremin günlerdir içi içini yiyordu. Zaman zaman
birbirleriyle bile kavga ediyorlardı. Doğa'nın Çağatay'ın evinde
tutulduğundan eminlerdi ama ellerinden de bir şey gelmiyordu ki.
Kerem en sonunda " Ben böyle daha fazla bekleyemeyeceğim artık
Şebnem. Ne olursa olsun gidip konuşacağım o adamla bıraksın
kızı "Şebnem sinirle karışık alayla " Mükemmel fikir gerçekten
Kerem ! Adam da senin yollarını gözlüyordu zaten Kerem gelip iki
çift laf etse de bırakayım diyordu" gözlerini devirip önünde ki
pizzayı kesmeye devam etti Şebnem.
"Aklıma başka bir şey gelmiyor anlıyor musun sanki böyle
durdukça Doğa'ya ihanet ediyormuş gibi hissediyorum kendimi.
Daha doğrusu baştan beri kötü hissediyorum kendimi."
Şebnem " Bunları konuşmuştuk kerem. Biz ona söyleseydik ne
değişecekti Allah aşkına. Biz ölürdük bu kadar. Biz ona dolaylı
yoldan söyledik zaten kendi başımızı da belaya sokmadan. Doğru
olan buydu"
Kerem " İyi de ben böyle olacağını hiç düşünemedim ki. Doğa
onun nasıl biri olduğunu anlayıp ayrılacaklardı evli evine köylü
köyüne gidecekti. Ben Çağatay'ın Doğa'yı kaçırabilme olasılığını hiç
düşünmemiştim." Şebnem elindeki kesiciyi kenara koyup gözlerini
tavana dikti üzgünce.
"Bende böyle bir şey olacağını düşünmemiştim. Aslında bizim
düşünmememiz hata. O adamdan her şey beklenir."
Kerem cevap vermeden kafasını elleri arasına alıp düşündü. " Ne
yapacağız Şebnem ? Elimizden ne gelebilir ?" Şebnem de biraz
düşündükten sonra
"Geçen ben Yeşimle konuştuğumdan beri bir daha sesi çıkmadı. O
kız bir şeyler öğrenmese beni arardı. Dur bakıyım bir onun ağzını
yoklayayım
Telefonunu alıp Yeşimi aradı. Üç ya da dört defa çaldıktan sonra
Yeşim uykulu sesiyle açtı telefonu
" Efendim ?"
"Alo. Yeşim ben Şebnem. O günden sonra geri dönmedin de bir
şey mi oldu diye arayacaktım." hatta kısa bir sessizlik olduktan
sonra Yeşim " Doğa ile iletişime geçtim ama bu konuyu Doğa
seninle konuşmadan benim senle konuşmam doğru olmaz. Sadece
o iyi bundan emin olabilirsin. "Şebnemin şaşkınlıktan gözleri
açılmıştı
"Nasıl yani ? Nasıl görüştün ki?"
"Görüştüm işte. Dediğim gibi ayrıntıları anlatamam ama o iyi"
Şebnem " Yeşim buluşabilir miyiz. Servet Cafe de olabilir misin 1
saate ? "
"Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum." dedi Yeşim
"Doğa'yı görebilmene ben sebep oldum en azından bunu bana borçlusun. Lütfen orada ol" deyip kapattı telefonu. Şebnem heyecanla olayı özetledi Kereme sonra ikisi birden hazırlanıpçıktılar.
Bir saat sonra buluştuklarında Yeşim çekingen bir şekilde oturdu
iki çiftin arasına. Şebnem " Uzatmayacağım Yeşim bizden bir
şey saklamana gerek yok. Senin bildiğin neredeyse her şeyi biz
de biliyoruz. Şimdi sen bize eve nasıl girip Doğa ile görüştüğünü
anlatır mısın ?"
Yeşim "O zorla tutuluyor o evde bunu da biliyor musunuz?"
dedi. Şebnem Kereme bakıp gözlerini devirdi." Her şeyi biliyoruz
dedim ya. Sen sadece nasıl görüştüğünü anlat"
Kerem " Yeşim ne konuştunuz ? Doğa nasıl iyi mi ?"
Yeşim " Tamam madem her şeyi biliyorsunuz anlatayım o zaman.
Eskiden tanıdığım Çağatay'ın yanında çalışan biri var. Onun
aracılığıyla tabi Çağatay'ın da haberi olarak görüştüm Doğa ile.
Telefonda endişelenmeyin diye söylemedim ama Doğa hiç iyi değil
"Şebnem korkuyla elini kalbine koydu. Kerem "Nasıl iyi değil ? Ne dedi bir şey dedi mi?"
Yeşim " Yani öyle korkulacak bir şeyi yok ama zayıflamış sürekli
ağladığı gözlerinden belli. Çökmüş kızcağız. Annesine gizli gizli
mektup yazıp benimle gönderdi. Sonra sizi sordu. Onun için polise
gideceğimi onu kurtaracağımı söyledim ama olmaz dedi sakın bir
şeye bulaşma Çağatay iyi biri değil dedi."
Şebnem " Başka? Başka bir şey dedi mi?"
"Hayır" dedi genç kız." Hepsi bu. Zaten çok konuşamadık on beş
dakika sonra kibarca kovuldum. "Şebnem "Sağol Yeşim şimdi biz
kalkıyoruz. Seni arayacağım sonra mutlaka aç" deyip kalktılar
Keremle.
-----------------------------------------------------------------------
Doğa ise sabah Thorun yüzünü yalamasıyla uyanmıştı. Saat öğlene
geliyordu ve bu saate kadar uyumuştu. Aklına dün gece geldi.
Şerefsiz adam ilaçla uyutmuştu onu. Gene. Doğa artık fiziksel
olarak da mental olarak da iyi değildi. Onun yattığı yatakta durmak
istemediği için kalkıp yatağın yanına çöktü. Gözlerinden yaşlar
istemsizce süzülüyordu. Ailesinden arkadaşlarından, okulundan
uzak bir hafta olmuştu. Çok yorulmuştu genç kız Çağatay'a
katlanmaktan çok bıkmıştı. Artık hiç bir şekilde kaldıramıyordu
yaşadıklarını. Genç kız ağladıkça iri köpek etrafında dönüyor
genç kızın yüzünü ellerini yalamaya çalışıyordu. Her sabah kendi
yatağında değil de başkasının yatağında uyanmak ? Annesinin
yemeklerini yemek yerine başkalarınınkini yemek. Hem annesi ,
abisi ne durumda bilmemek. Bu kadarı çok fazlaydı onun için.
Ne yapıp edip kaçması gerekiyordu. Annesinin polise gidip
yarar almadığını biliyordu reşit olduğu için ama kendi bizzat
gidip şikayet etse belki de bir şey olur diye düşündü. Sadece
bu evi dışına çıkması yeterliydi Doğa için ama çıkamıyordu işte
başka bir şey yapmalıydı. Polisi arayıp yerini söylemeliydi ! Evet
yapması gereken tek şey bir telefon bulup işini halletmekti. Selma
telefonuna şifre koymuyordu bir kaç kere gözlemlemiş fark
etmişti. O sırada kapı çalındı ve Selma içeri girdi." Uyanmışsınız
efendim. Kahvaltı yapmanız gerekiyor aşağı da hazırladım " göz
yaşlarını elinin tersiyle silip "Tamam. Geliyorum " dedi. Bazen
gün içerisinde Çağatay Selma aracılığıyla Doğa ile konuşuyordu. O
da yemek yemediğinde Çağatay tehdit etmek için arıyordu. Aklına
gelen fikirle aşağı indi. Özenle donatılmış kahvaltı masasının
yanından geçip koltuğa oturdu. Selma Doğa'nın ne yaptığını
anlamaya çalışırken Doğa onun işini kolaylaştırdı
" Yemeyeceğim. O adamın parasıyla alınmış hiç bir şeyi
yemeyeceğim"
Selma " Efendim lütfen zorluk çıkarmayın. Eğer yemezseniz
Çağatay bey çok sinirlenir."
"Ne olursa olsun." dedi Doğa. " O adamın pis parasıyla alınmış hiç
bir şeyi yemeyeceğim işte."
Selma derin bir nefes aldıktan sonra mutfağa gitti. Çağatay'a
olanları bildirmek zorundaydı.
DOĞA
Yaklaşık 5 dakika sonra Selma yanıma geldi. Elindeki telefonu
bana uzatıp " Çağatay bey arıyor efendim" dedi. Telefonu elime
alıp öbür odaya geçtim Selma'nın da duyabileceği bir tonda
"Ne var ?"
Çağatay "DOĞA! NAZINA BAŞLATTIRMA BİR DERİ BİR KEMİK
KALDIN ZATEN! ADAM AKILLI YAP KAHVALTINI"
Cüzdanımı ver kendi paramla bir şeyler aldırıp yerim ben
Çağatay derin bir soluk aldıktan sonra " Eğer o kahvaltıyı
yemezsen ben eve gelince başka bir şey yiyeceksin " deyip kapattı
telefonu terbiyesiz herif. Zaman kaybetmeden telefon kapanır
kapanmaz 155'i aradım. ikinci çalışta açılmıştı.
Fısıltıyla" Alo benim adım Doğa. Lider grubun sahibi tarafından
Beşiktaş civarlarında siyah bir evde zorla tutuluyorum. Lütfen
yardım edin " diye verebileceğim tüm bilgileri verip hızlı hızlı
konuştum.
Hattaki adam sakince " Sakin olun. Daha ayrıntılı tarif edebilir
misiniz."
"Onun evini sorun herkes gösterir. Lütfen kurtarın beni bir
haftadır zorla tutuluyorum''
"Tamam. Ekip arkadaşlarımız yola çıktı siz sakin olun. Size zarar
veriyor mu?"
"İlaç veriyor bana uyku ilacı fiziksel olarak çok zarar görmedim
ama başkasını öldürdüğünü gördüm lütfen acele edin " ayak
seslerini duyduğumda kapattım hemen telefonu. Selma kapıyı
çalıp içeri girdiğinde " İşiniz bittiyse alabilir miyim efendim ?" dedi
Cevap vermeden uzattım telefonu. .
Bir yandan deli gibi korkuyor diğer yandan içimde filizlenen
umut ağacına çiçekler açtırıyordum birazdan polisler gelecek ve
özgür olacaktım. Sabırsızlıkla ve korkuyla beklerken 15 dakika
sonra bahçede sesler duydum. Hemen perdeyi çekip neler
olduğuna baktığımda iki tane koruma polisleri lafa tutuyor
diğeri de telefonla konuşuyordu. Muhtemelen Çağatay'a haber
vermişti. Diğer telefonla konuşan koruma diğer korumalara
dönüp bir şeyler söyledikten sonra polislere yol açmışlardı.
Ağzım açık izliyordum olanları çünkü bu kadar kolay olacağını
tahmin etmemiştim. Polisler eve doğru ilerleyince özgürlüğüne
koşan kuşlar gibi hızla uçtum. Kapıyı hızla atılıp polislere
bağırdım " Buradayım ! Ben aradım sizi! Yardım edin !" adamlar
şaşkınlıklarını attıktan sonra hızla yanıma geldiler.
"Burada zorla tutulduğunuzu söylüyorsunuz şikayetçi olacak
mısınız ?"
"Tabi ki olacağım ! Lütfen götürün beni buradan!" dedim
heyecanla. Hızla ayakkabılarımı giydim. Allah'ım yaşadıklarım
gerçek olamazdı. Daha önceden neden bu planı uygulamamıştım
ben! Polis eliyle geçmem için yol verdi. Dış kapıdan polislerle
çıkmıştım resmen ! Tam ekip arabasına binecektim ki siyah bir
araba yanaştı eve. İçerisinden adının Ferhat olduğunu bildiğim
adam çıktı.
"Bu adamın Silahı var ! Abime silah çekti ! Hepinizi şikayet
edeceğim !!" diye bağırdım ona dönüp. Ferhat yanıma yaklaşıp
" Yanlış yapıyorsun Yenge " dedi. İyice küplere binmiştim şimdi."
Sensin be Yenge ! Nereden yengen oluyorum ben senin ?! Bir de
yanlış yapıyorsun diyor. Ben mi yapıyorum o yanlışı ?!"
Polis uyarıcı bir tonda " Hanımefendi arabaya geçerseniz ifadenizi
almak için karakola gitmemiz lazım."
"Mahkeme de görüşeceğim sizinle " deyip arabanın içine geçtim.
Dışarı baktığımda Ferhat denilen o adam bıyık altından gülüyordu.
Öfkeyle yüzümü başka tarafa çevirip yola koyulmamızı izledim.
Sonunda karakola vardığımızda mutluluktan ağlıyordum. Bitmişti
işte. Cehennem gibi günler son bulmuştu. Polis bana bir oda tarif
edip o odada ifade vereceğimi söyledi. Odaya girdiğimde genç zayıf
bir polis memuru evraklarla uğraşıyordu.
" Biraz bekleteceğim " dedikten beş dakika sonra tekrar bana
döndü. " Evet neler oldu şahıs isimleriyle birlikte anlatın tutanak
tutalım" dedi. Başından sona en ince ayrıntısına kadar her şeyi
anlatmıştım. Adam söylediklerimi yazdıktan sonra Canım annem
ve abimin kollarına atlamak için beni evime bırakmalarını rica
ettim. Hemen kabul ettiler. Evime gitmek için ayaklandım.
İyi okumalar.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
Teen Fiction"Lütfen bırak beni yalvarırım" Artık yakarışlarıma cevap bile vermiyordu ben ise sadece pişmandım çok pişmandım. Hani herkesin hayatına bir insan girer ve hasarlar vererek çıkar ya sonra dönüp baktığımızda bu insanı hayatımıza aldığımız için pişman...