4 | EZBER BOZAN KOMİSER

22.8K 1K 323
                                    

⚜ Lütfen oy vermeyi unutma. :)


"Kainatta, tesadüfe tesadüf demek imkansızdır."

Sokrates


Beynimiz; daha önce gözlerimizin gördüğü, kulaklarımızın duyduğu, dokunduğumuz veya kokladığımız ancak unutmaya yüz tutmuş anları, eşyaları, kokuları ve dahi insanları bazen en kuytu köşelerden çıkartıp önümüze serebilir.

Unutulan sayısızca seçenekleri ne zaman, nerede ve nasıl yaşadığımızı hatırlamak sadece bir yanılsama olarak kalmakla beraber beynimizi tablonun tamamını görmeye zorlamak ise boş bir çaba haline dönüşebilir.

An itibariyle yaşadığım saniyelerdeki yanılsamalar gibi...

Karşımda hareket etmeden duran bu adamın sesinin, duruşunun ve hatta arazımızdaki mesafeye rağmen burnuma kadar ulaşan ferah kokusunun, yaşantımın veya anılarımın bir köşesinde yer edindiğine yemin edebilirdim ama eksik parçaları birleştiremiyordum.

Keza benim gibi o da gözlerini kısmış ve çenesini kenetlemiş halde olduğu yerde kıpırdamadan bana bakıyordu. Eskiden tanıştığı birini görmüş de yüzünü çıkarmaya çalışırcasına şüpheli ve sorgulayıcıydı bakışları.

Öte yandan geldiğinden bu yana kaç dakika geçmişti bilmiyordum ve hâlâ neden konuşmadığımız hakkında en ufak fikrim yoktu. Ancak birkaç saniye sonra çözmeye çalıştığım garip tanıdıklık hissi ve anımsayamadığım yaşanmışlığa verdiğim dikkatim, kaşlarımı çatarak sinirle izlediğim bu adam yine o esrarlı sesini kullanarak araya girince bir cam misali parçalanarak dağıldı.

Kaşları çatılırken, "Sen?" diyebildi belli belirsiz bir tereddütle.

Ve beni kendime getirdi. Öfkeli beni.

Avuç içlerimi önümdeki masaya sertçe dayadım ve bir hışımla ayağa kalktım. Oturduğum sandalye kalkış hızımla geriye doğru sürüklenerek hoş olmayan bir ses çıkarmıştı.

"Ben ya ben," Başımı salladım sinirle ve, "Beliz olmayan ben!" diye bağırdım sonunu düşünmeden.

Şu an emniyet merkezinde olmam ve yüksek ihtimalle karşımda kıdemli bir polis memuru olması zerre umurumda değildi. Bugün başıma gelenleri düşündükçe sinirim her dakika katlanarak artıyordu.

Karşımdaki adam verdiğim ani tepkiyle şaşkınlığını terk edip anlık olarak silkelendi. Gayet ciddi bir duruşa bürünerek yavaşça kapıyı kapattı ve hiçbir sorun yokmuşçasına bedenini bana çevirdi. 

Tek elini beline atarken derin bir nefes aldığını fark ettim. "Önce o sesinin tınısını bi' alçalt küçük hanım," Kaşlarım hayretle havalandı. "Yoksa ben de yükseltmekten çekinmeyeceğim." dedi vücudunun ağırlığını sağ ayağına vererek.

Sesi baskın derecede otoriter çıkıyordu, sakin görüntüsünün aksine.

Söylediklerine dikkat etmedim. "Sesimi alçaltmak için bir neden göremiyorum ben! Beliz olmadığımı söylememe rağmen beni dinlemeyip zorla buraya sürüklediler!" Şaşırdı hafifçe ama tepkisine inanmadım tabii.  "Sizin teşkilat anlayışınızda işler böyle mi yürüyor, nasıl bir sorumsuzluk bu ve ben neden hâlâ buradayım?!"

Kendime engel olamayıp bütün hıncımı çıkarırcasına yüzüne bakarak bağırmam onu daha çok şaşırttı. Tüm sorularımı sıralamıştım ve cevap almadan rahat edemeyecektim. Avuçlarım masaya dayalı öne doğru eğilmiş şekilde ondan mantıklı bir cevap beklerken hızlı nefeslerimin sesi odada yankılanıyordu. Sert görünmeye çalışıyordum ve ölçülü hareket ederek etkili olmak için ağır bir çaba içine girmiştim.

POLİS VURGUNUDonde viven las historias. Descúbrelo ahora