"Yemin ederim ölüyorum sana Asu. Bitiyorum. Tükeniyorum sana bakarken." diye fısıldadı yakarır gibi. "Öyle ince işlemişsin ki aklıma-" Avuç içleriyle iki yandan şakaklarına vurdu, acısıyla ben sızladım. "Deliriyorum bu teslimiyetle... Gözlerimin gör...
"Şans, hak etmeyenleri de yüce ve erdemli insanların kademesine yükseltiyormuş gibi görünebilir, ama en kötü ve en şanssız anlarda, asil ve erdemliliğin ruhu kendini mutlaka belli eder."
Plutarchos
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
YAREN
🌻
İnsanın, hayatının iplerini kendi elinde tutması büyük lütuftu bana göre. Arşınladığı saatlerin akışının seyredeceği yolu kendinin yönetmesi, neyi isteyip neyi istemediğine kendinin karar vermesi veya en basitinden yediği yemeği bile özgürce seçerek canı çektiği için silip süpürmesi enfes bir ayrıcalıktı.
Yani, normal insanlara göre gayet basit görünen saydığım bu durumlar bana göre elimde bulunan en iyi şartlara rağmen ulaşılması zor hedeflerdi çünkü hayatımın ipleri benim elimde değildi. Elime alırsam ipin kesileceğine dair olan endişem, küçüklüğümden beri belki de bana öğretilen en kuvvetli yanlıştı.
Ben, kendi hayatımda figüran olan, rolümü ailemin belirlediği, repliklerimi de annemin yazdığı ve neredeyse gülümsediğim insanları bile başkalarının seçtiği en gerçek dışı kızdım.
Gerçekliğim; yalnız kalma korkusuyla baş kaldıramadığım durumlar yüzünden bir illüzyona dönüşüyordu ve ben bu dönüşüme bırak engel olmayı, dokunamıyordum bile.
Kabul etmek istemediğim şey, zaten yalnız olduğum değil miydi?
Canımı yakan ve hayatımdaki en belirgin gerçekliği taşıyan husus esasen buydu, yalnızlığım. Hırçınlığıma sığınarak içinde bulunduğum bu gerçekliği yok saymak isterken insanları kendimden daha fazla uzaklaştırıp yalnızlığımı pekiştiriyordum. Ama yemin ederim ki bunu istemiyordum.
Yine de sergilediğim oyunda kimsenin dikkatini çekmediğim aşikardı. En sevdiğim renk, en sevdiğim film veya dizi, en sevdiğim yemek ile içecek kimsenin umurunda değildi. Hepsinin farkındaydım. Gitmekten hoşlandığım mekanlar veya hayalimde nelerin yer aldığını da kimse merak etmezdi. Suratım asıksa kimse nedenini sormazdı ve anlamsızca gülüyorsam kimse sorgulamazdı.
Kimselerin bile görmediği ancak kimselere bile ihtiyaç duyan o kızdım ben. Yaren.
Gözlerimi güne gülümseyerek açmak isterdim. Mutlulukla gerinerek mesela ya da öpücükle uyandırılarak. Kulaklarıma adımın hoş bir tınıyla seslenilmesi sonucu da olabilirdi sabah uyanışım.
Ama, hiçbiri gerçekleşmezdi.
Güne, gülümseyerek uyanmak için bir nedenim olmazdı mesela. Beni, öpücükle uyandırmak isteyecek kadar değer veren annem, babam veya adımı sevgiyle telaffuz eden bir abim de yoktu.
Çünkü ben Asu değildim, Yaren'dim.
Ailemin dahi görmediği, sevmediği, beğenmediği...
Halbuki beni ben yapan bütün yapı taşlarını kendileri dizmemiş miydi ince ince?