2

245 12 2
                                    

Öncelikle herkese merhaba! Tekrardan karşınızdayım. Aslında bu hikayeyi şu anlık sadece kuzenim okuyor ama ben bir sürü kişi okuyormuş gibi davranmayı seviyorum :P bu arada medya çok şirin değil mii ^^ Her neyse hadi başlayalımm! 

***********

"Marinette! İki dakikalığına müşterilere bakabilir misin?" dedi annem mutfaktan bana seslenerek. "Tabii bakarım!" diyerek anneme cevap verdim.

"Merhaba, ben iki kruvasan alabilir miyim?" dedi bir müşteri. Ben de "Elbette." dedim ve bir kese kağıdına kruvasanları koydum ve kadına verdim. Ücretini ödedi ve gitti.

"Geldim tatlım, artık gidebilirsin. Sağ ol baktığın için." dedi annem. Ardından yanağıma bir öpücük kondurdu. "Ne demek!"

Odama geçtim ve telefonumu kurcalamaya başladım. Instagram'a girdiğimde karşıma Adrien'ın bu sabah göndermiş olduğu fotoğrafı çıktı. Birincilik kürsüsünde gülümserkenki fotoğrafı. Ah Adrien, ne kadar tatlı gülümsüyorsun sen öyle! Fotoğrafı beğenip ana sayfada gezinmeye devam ettim. Bu sefer Luka'nın bir gönderisine denk geldim. Daha demin parkta çektiğimiz fotoğrafı koymuştu. Gülümsedim.

"Of Tikki çok sıkıldım! Ne yapsam bilmiyorum." diyerek sitem ettim. "Ödevini yapabilirsin mesela?" dedi Tikki bir öneride bulunarak. "Can sıkıntımı çok iyi bir şekilde giderir ödev yapmak. Vay canına ben bunu nasıl düşünemedim?"  "Ya Marinette!" dedi ve ikimiz de gülmeye başladık. 

********

Ertesi gün her zamanki halime dönmüştüm. Yine okula geç kalıyordum. Anneme 'hoşça kal' deyip hızlıca evden çıktım. 

Okula vardığımda sınıfımdaki herkesin dışarıda olduğunu gördüm. Alix beni görüp el salladı. "Yine bir şey mi kaçırdım?" dedim. "İki ders boş!" dedi Juleka. "Aaa gerçekten mi? Ben de geç kaldığım için koşa koşa geldim. Keşke biraz daha uyusaydım." dedim ve güldüm. Daha sonra görüş alanıma Adrien girdi. Ayden ve Nino ile konuşuyordu. Yanlarına gidip selam verdim. "Naber Mari?" dedi Ayden. "İyi, senden naber?" diyerek karşılık verdim. "Ben de iyi." 

Adrien ile göz göze geldiğimde birden kaskatı kesiliverdim. "Selam Marinette! Bakıyorum da Ayden ile arkadaş olmuşsunuz." dedi gülümseyerek. Ah, her zamanki şirin gülümsemesiydi bu. Ve bana gülümsüyordu... "E-evet şey sen de Ayden ile ardakaş olmuşsun. Yani arkadaş!" Aferin kızım! Böyle devam! Adrien'ın yanında bir cümleyi bile zor kurarken ben onunla sevgili olma hayalleri kuruyordum. Ve yine kendimi rezil etmiştim. Hadi Nino neyse, o da alışmıştı artık ama Ayden'a rezil oldum ve kesin anladı!

"Mari, sen bir gelsene." Hah! Evet, anlamış. Aferin Marinette ya! Her neyse olan oldu artık. Adrien ve Nino'dan biraz uzaklaştıktan sonra Ayden konuşmaya başladı. "Marinette, sen yoksa Adrien'dan mı hoşl-" derken sözünü kesip konuşmaya başladım. "Evet! Ama lütfen kimseye söyleme. Off çok mu belli ediyorum?" dedim utanarak. "Adrien tanıdığım kadarıyla öyle birisi değil, anlamaz yani. Ve tabii ki kimseye söylemem! Biz en iyi arkadaşlarız!" dedi göz kırparak. Ardından sözüne devam etti. "Acaba şöyle olsa nasıl olur, ben Adrien'ın ağzını arasam ya da seninle ilgili dediği her şeyi sana anlatsam. Bir nevi ajanın olurum." dedi kahkaha atarak. "Ay valla süper olur!" dedim kahkahasına karşılık vererek. O sırada yanımıza Adrien ve Nino geldi. "Konuşmanız bittiyse hadi gelin Nino'yla kantine gideceğiz birlikte gidelim." dedi Adrien. "Evet bitti." dedim ve beraber kantine gittik. O sırada Alya beni gördü ve 'ne oluyor' bakışı attı. Ben ise 'sonra anlatacağım' bakışı attım. Alya ve ben bakışlarımızla bile anlaşıyorduk. İşte ideal arkadaşlık seviyesi.

"Ee millet hadi konu açın." dedi Ayden. Sanırım aramızdaki en rahat kişi oydu. "Uğur böceğini mi daha çok seviyorsunuz yoksa kara kediyi mi?" diye bir soru yöneltti Adrien. Ben tabii ki kendimi daha çok seviyordum. O yüzden hiç düşünmeden "Uğur böceği." dedim. "Kara kedi." dedi Nino. "Ben ikisini de eşit seviyorum." dedi Ayden. "Bence kara kedi çok havalı ama ben uğur böceğini aşırı seviyorum. Gece mavisi rengindeki saçları  masmavi gözleriyle karşısındakini büyülüy-" Adrien'ın açıklamasını bir öksürükle yarıda bırakan Nino, konuşmaya başladı. "Bakıyorum da birileri çok fena hayran olmuş!" dedi gülümseyerek. Adrien'ın ise yanakları kızarmıştı. İnanmıyorum! Yani Adrien aslında bir nevi beni anlatmış oldu. Ne bir nevisi? Tamamıyla beni anlattı! Masmavi gözlerimle karşımdakini büyülüyormuşum ve bunu diyen kişi Adrien! Çığlık atmamak için kendimi çok zor tutuyorum! "Ee... Şey ben en iyisi artık kızların yanına gideyim." diyerek kalktım. O sırada Adrien kolumdan tuttu. "İstersen gitme yani rahatsızlık veriyorsundur diye düşünme. Sen bizim sevdiğimiz bir arkadaşımızsın Marinette." Son cümlesini söylemeseydi daha güzel olabilirdi. Ama her neyse, buna da şükür. Bir anda aklıma kara kedinin ben giderken kolumu tutması ve biraz daha kalmamı söylemesi geldi. Aynı hissi yaşadım gibi hissediyordum. Ah Marinette, saçmalama! "Tamam, kalayım biraz daha." deyip sandalyeye tekrar oturdum ve Adrien bana bakıp gülümsedi. Ben de ona gülümsedim.

***********

"Ne!? Gerçekten  mi?!" diye sordu Alya,  Adrien ile ilgili olayları anlatınca. "Evet... Çok güzeldi. Ama bana 'sen çok sevdiğimiz bir arkadaşımızsın.' dedi  o zaman biraz üzüldüm."  "Kızım belki de seni seviyordur ama olayı 'arkadaş'a getirerek kıvırtmaya çalışmıştır." dedi Alya ama bunun imkanı biraz azdı. "İnşallah Alya, İnşallah." 

"Mari! Aklıma bir fikir geldi!" dedi heyecanla. "Ne geldi?!" dedim. Çok heyecanla söylemişti o yüzden iyice meraklanmıştım. "Adrien ile bir süre hiç konuşma sanki o hiç yokmuş gibi hayatına devam et. Belki o zaman senin değerini anlayabilir." dediğinde bunun çok iyi bir fikir olabileceğini düşündüm. "Denemekten zarar gelmez!" 

**********

Saat 16.30'du. Artık gitsem iyi olacak. Çünkü en son kara kedi beni davet ettiğinde ve gelmediğimde çok ağır bir trip yemiştim. 

Evden çıkıp biraz yürüdükten sonra dönüşüp bir çatıya çıktım ve orada oturup kara kediyi beklemeye başladım. 

Yaklaşık on dakika sonra geldi ve yanıma oturdu. "Erkencisin." dedi. Güldüm. Aramızda sanki bir gerginlik vardı. Yaklaşık beş dakikadır ikimizden de çıt çıkmamıştı. Sadece Eyfel'i izliyorduk. Kara kedi artık bu gerginlikten rahatsız olmuş olacak ki, konuşmaya başladı. "Bugün her şeyi konuşalım mı? Birbirimiz hakkında bilmediğimiz tek şey gizli kimliklerimiz olsun." dedi. Aslında kulağa güzel geliyordu. Adrien hakkındaki şeyleri ona anlatabilirdim. Belki de rahatlardım. "Güzel olur." dedim ve bana doğru döndü. "O zaman ilk nereden başlayalım?" dedi bana bakmayı sürdürürken. "Hoşlandığımız kişilerden. İki iyi arkadaş gibi dertleşelim." Gülüşü birden soldu. "Doğru ya, senin hoşlandığın biri vardı. Neyse anlat bakalım!" dedi. "Pekala, başlıyorum. Bir çocuk var ve, ah nasıl desem... O çok tatlı, her zaman pozitif bir şekilde olaylara bakıyor, çok iyi kalpli birisi..." Kara kedi pür dikkat beni dinliyordu. "Peki o seni seviyor mu?" diye bir soru yönelttiğinde nasıl cevap versem bilemedim. Kara kediye güveniyordum, o yüzden her şeyi anlatmaya karar verdim. "Beni arkadaşı olarak görüyor. Ve sanırım hoşlandığı birisi var." Kagami'den bahsediyordum. "Kimmiş peki o kör çocuk?" dedi. Hadi bakalım, bu sefer söyleyeceğim... "Adrien Agretse. Biliyorsundur zaten onu." cümlem bitince kara kedinin yüzüne baktım tepkisini merak ettiğim için. "Ne!?" diye bağırdı. Şok olmuş bir şekilde yüzüme bakıyordu. "Ah bunu söylememeliydim." deyip elimle yüzümü kapadım.  "Hayır hayır, iyi ki söyledin. Yani bilmiyorum sadece çok şaşırdım. Bildiğim birisi çıktığı için." deyip beni sakinleştirmeye çalıştı. 

Sakinleştiğimde ise aynı soruyu ben ona sordum. "Peki sen kimden hoşlanıyorsun?" 

"Bu çok belli değil mi?" deyip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Onu ittirip , "Kedi!" dedim. Güldü ve "Tamam tamam." dedi. Adrien'dan bahsedince üzüleceğini falan sanıyordum ama neşesi daha da artmıştı.  Ne  oluyor bu çocuğa? Devreleri yandı herhalde. "Ee, anlat bakalım Adrien'ı. Nasıl bu kadar kör olabiliyor senin gibi güzel bir kıza karşı?"

"Birincisi ben o kadar güzel değilim, ikincisi cidden neden bu kadar kör hiçbir fikrim yok! Aşkını uzaklarda arayacağına, hemen önüne baksın yeter! Yani sanırım. O kadar da önüne bakmasın yani Kagami'den değil benden hoşlansın. Ah tabi bunlar sadece hayallerde kalıyor. Of yine çok saçma konuştum değil mi?" 

"Hayır. Sen konuş ben sabaha kadar dinlerim."

***********

Bu bölüm de burada bitti. Yazarkenki tepkim şöyleydi: "ağağağa" sfıdjkgdcıhnkf. Bir dahaki bölüme kadar hoşçakalın! :D

Her şey dahil 1198 kelime<3

MASKENİN ARDINDA... (ADRIENETTE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin