Kırıklık

2.7K 305 173
                                    


"Şerefsiz piç. şu bileğe bak." Seungmin bileğime bakıp kaşlarını çatarak homurdanırken oturduğum arka koltukta daha da gerildim. O ön koltukta oturmuş kimin olduğunu bilmediğim arabanın tabutuna ayaklarını uzatmışken sinirle ayağını sallıyordu.

Üzerinde sanki önemli bir yerden geliyormuş gibi özenle seçilmiş parçalar vardı. Mavi bir gömlek ve siyah, oldukça fazla yırtıkları olan bir pantolon giymişti. Saçları düzenli değil dağılmıştı ve bu mesafeden bile burnuma dolan tatlı bir kokusu vardı.

Birden kolunu koltuğun arka kısmına atıp bana dönünce oturduğum yerde dikleşip gerildim. Üzerimi süzdü ve çattığı kaşları ile tekrar gözlerime baktı.

"Sana daha önceden böyle davranıyor muydu?" Tek kaşını kaldırıp sorgularcasına bakınca kurumuş dudaklarımı ıslattım ve başımı hayır anlamında iki yana salladım. Normalde de sert birisiydi ama hiç hata yapmadığım ve sıkı çalıştığım için bana kızmazdı hatta herkes gibi görmezdi bile.

Bugün olanlar yüzünden sürekli hatalar yapmış, birkaç şey kırmıştım ve o sırada patron haklıydı. Kızmakta haklıydı ve ben haklıymışım gibi beni korumuşlardı.

Beni asıl şaşırtan Chan'ın korumasıydı. Beni ilk defa korumuyordu. Onunla olduğum zamanlarda aşırı korumacıydı. Öyle ki korumaları, evden kaçmayayım diye bana sert davrandıklarında bile onlara öfkelenip bağırıyordu. Ona göre bana zarar verebilecek tek kişi kendisiydi o zamanlarda. Hala öyle mi düşünüyordu? İstemsizce korku bedenimde yer edinmeye başladı. 

Seungmin çalan telefonu ile ayaklarını indirirken yayıldığı koltukta düzgün bir şekilde oturmaya başladı ve uzanıp telefonunu alarak kulağına götürdü.

"Evet?"

"..."

"Pekala, ben alırım" Seungmin telefonu kapatıp bana döndüğünde merakla ona baktım. "Ben eşyalarını alıp geliyorum." Dediğiyle gözlerim büyürken öne atıldım ve kapıyı açıp arabadan inmek için hareketlenen Seungmin'in kolunu tuttum.

Durup başını bana çevirdiğinde "Nereye gideceğiz?" diye sordum. Ben burada kalıyordum zaten. Neden eşyalarımı alıyordu ki?

Şaşkın bir şekilde ona bakarken bana gülümsedi ve "Eve" diyerek bir şey söylememe izin vermeden arabadan indi. Eve... Orası benim evim değildi ama o beni oraya ait görüyordu.

Gözlerim yanarken seslice yutkundum ve birkaç saniye kendime izin verip gözlerimi kırpıştırdım. Benim ait olduğum ev yıllar önce satılmıştı. Annem gidince ev evimiz olmaktan çıkmış, babam hastaneye yatınca artık bir evim kalmamıştı. 

Dudağımı yalayarak arkama yaslandım ve başımı çevirip kafeye baktım. Seungmin'i beklerken gördüğüm kişiyle kaşlarım çatıldı ve istemsizce sırtımı dikleştirip kaşlarımı çattım. Chan benim çantamı omzuna asmış elleri cebinde kafenin önünde beklerken elini kaldırdı ve dudaklarının arasındaki sigarayı çekip gri dumanın havada dağılmasını sağladı.

Bakışları bende değildi. Ona yaklaşan Seungmin'deydi. Seungmin karşısında geçtiğinde aralarında kısa bir konuşma geçti ve bu daha da şaşırmama sebep oldu. Onlar baya yakın gibilerdi. Belki de çalıştığım yeri Chan söylemişti. 

Hala şaşkın bir şekilde onları izlerken Chan sigarasını yere atıp ayağıyla ezdi ve son dumanı dışarıya üflerken omzundaki çantamı alıp Seungmin'e uzattı. Seungmin hızlıca çantamı alıp kendi omzuna asarken Chan elini arka cebine attı ve daha da şaşıracağım bir şey yaparak araba anahtarını çıkarıp ona uzattı. Bu araba Chan'ın mıydı?

Bugün yaşadığım şokların haddi hesabı yoktu. Sıradan ve boş geçen günlerimin acısı tek bir günde çıkıyor gibiydi. Dudaklarım aralanırken Chan gözlerini kısıp dudaklarını aralayarak bir şey söyledi ve hafifçe güldü. 

My world is just you|HYUNLİX Where stories live. Discover now