Bölüm 42: "39. Saniye -Felaket-"

384 165 212
                                    

Selamlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selamlar...
Desteklerini esirgemeyen herkese ithafen...

Saat: 05.47

Myra'dan
Dağların zirvesinden dolanarak akıp gelen rüzgar titreyen ellerime değiyor ve beni kurtulduğumuza inandırmak istiyordu. Gözlerimin içine doğru gelen ufak kar taneleri bir iğne etkisi yapıyor ve gittikçe yaşlarla dolmasını sağlıyordu. Felaket bu kadar yakınken hem de nasıl uzak olabiliyordu? Birkaç saniye önce ölümle tehdit edilirken şimdi eve geri dönüyorduk. Her şey beş saniyeye mi bağlıydı bu hayatta? Ayaklarımız korku ve soğuktan uyuşmuş bir milim bile hareket edemiyordu. John ellerini birbirine ovuşturdu, başını eğip sisli uzun yoldan baktı ve kelimeleri aklında toparladıktan sonra konuşmaya başladı.

"Artık Disolcave'e geri dönmeliyiz. Saat 05.47 olmuş yani dört saat otuz dakikadır Disolcave'de yokuz. Umarım yokluğumuzu fark etmemişlerdir."

Kollarımızdaki saatlerin bozulmamış olması çok garipti, suya girmiş hatta çok daha değişik şeyler yaşamıştık ancak halen daha çalışıyordu. Kolumdaki saate baktım 05.47, bir felaketi atlatıp atlatamadığımı çözemediğim o an. John'un sesi bizim için bir uyarı olmuş, kendimize gelmemizi sağlamıştı. Emin adımlarla buzlu yolda adımlarımızı atarken düşündüm, bir sorun vardı, bu birkaç saatlik yolculuk bana bir şeylerin çözümünü verirken aynı zamanda da yeni bir soru vermişti. Bay W. kimdi ve benim hakkımda bu kadar çok şeyi nasıl bilebiliyordu? En önemlisiyse bu soruları nasıl çözeceğimdi.

☆☆☆

Saat: 01.20

Ethan'dan
"Ethan kusura bakma ancak bir sorum var. Bu yaraların nasıl oldu? Sadece birkaç dakikadır buradasın."

Elindeki ilaçlı pamuğu Newt'un vurduğu yerlerdeki yaramın üstüne bir yandan bastırıyor bir yandan da sorduğu soruya cevap bekliyordu. Hatırlattığı şeyle kendime bir kez daha kızdım. Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirdim? Birkaç saniyede her şey neredeyse mahvoluyordu, yaramın sızlamasıyla başımı sinirle kenarı çektim. Eli havada kalmış, bunu neden yaptığımı sorguluyordu. Bu derece saygısız davranmak benim de hoşuma gitmemesine rağmen inandırmak için gerçekten sinirli gibi davranmalıydım.

"Kate, yerdeki deney tüplerini görüyorsun. Araştırmamız için bir şeyler deneyecektim ancak her şey mahvoldu, takılıp düştüm." Konuşmamla yerdeki tüplere ve içindeki sıvılara baktı, elindeki pamuğa biraz daha ilaç sürdükten sonra da yaptığı işine devam etti. Küçük bir yara bandıyla son yaramı da kapattıktan sonra geri çekildi ve yüzümü inceledi.

"Şu an pek derin bir yaran yok gibi duruyor Ethan ancak deney tüplerindeki sıvılardan dolayı bir reaksiyon olursa lütfen beni haberdar et. Yerdeki sıvılar çok ağır ve zehirlenme riskin var, kırıkları Bayan Kriss halleder, kendini fazla yorma. Yarın görüşmek üzere, Ethan."

Zamanın Sonu: Lotaryum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin