23. BÖLÜM

3.8K 751 616
                                    

Melike Şahin / Uykumun Boynunu Bükme

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğum günü insanın kendi hayatı üzerinde düşündüğü bir gündür.

Stefan Zweig (Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu)

Armağan dönüş yolunda huyu olmadığı halde hareketli bir şarkı denk gelene denk radyonun kanallarını değiştirdi. Elleriyle direksiyonda tempo tutarken onu Hasret'e kavuşturacak her bir kilometreyi zevkle kat ediyordu. Üç haftadır süregelen bu durum damarlarında kanla birlikte saf bir mutluluğun da dolaştığını kanıtlıyordu adeta. Ağırdan aldıkları ilişkileri; Armağan için dört nala koşan bir Arap atı hızındaydı ve bundan şikayetçi olmak aklına gelmiyordu. Yarın Hasret'in parça tesirli bomba etkisinde dağılmadık yerinin kalmayacağından emindi ama geç kalmış dürüstlüğünün vicdanını rahatlanan tarafıyla zaman alsa da her şeyin iyi olacağını umuyordu. Nilgün'le bu akşamki görüşmesi ona göre özellikle verimli geçmişti. Bir kısmını hatırlayınca yüzündeki gülümseme genişledi, ardından dudakları mutlulukla yer değiştiren endişeyle düz bir çizgi halini aldı.

"Yarın doğum günün, değil mi?"

"Unutmamışsın."

"Beynimin unutma kısmı pek aktif çalışmıyor bilirsin."

"Bilmez miyim?"

Nilgün, son üç haftadır gözle görülür şekilde olumlu değişimler gösteren, kapıdan girişinden gidişine dek aptal aptal olmadık her şeye sırıtan adamı böyle görmekten oldukça memnundu. Babası öldüğü gün, göbek atacak kadar neşeli olan on üç yıl önceki halinden sonra kalıcı tebessüm yerleşmiş yüzünü her hafta görmeyi iple çeker olmuştu. Ama artık biliyordu ki; Hasret etkisi kendisinin ona karşı görevini sonlandıracaktı ve Nilgün bundan asla gocunmuyordu.

"E, anlat bakalım. Bugün nelerle geldin?"

Armağan'ın gülüşü değişmemişti ancak Nilgün gözlerinden geçen belli belirsiz gölgeyi yakaladı. Yaklaşık bir aydır dürüstlük üzerine konuşsalar da, doktoru dürüst olmanın bedellerine karşı onu hazırlayamayacağını biliyordu.

"Yarından sonra tuttuğu eve taşınacak ve ben yarın, yani doğum günümde ona gerçekleri anlatacağım."

"Her şeyi mi?"

"Her şeyi. Ama önce onu bağlamam gerek sanırım." diyen Armağan gönülsüz bir kıkırtı çıkardı. Hiçbir halatın, düğümün minik kadınını tutacak kadar sağlam yapılmadığından adı gibi emindi.

"Son görüşmelerimizde gündemimizi bu konunun kapladığını biliyorum ancak acaba diyorum; evini yaktığın kısmı es geçsen daha mı iyi olur? Mutlak bir dürüstlük yerine hani derler ya beyaz bir yalan ilişkileri kurtarmanın anahtarı olabilir."

Armağan, her gece sevdiği kadının koynuna, yarın ona gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatacağına kendine söz vererek giriyordu. Ne var ki; onun sabah olduğunda yatakta gözleri kapalı, gerinirken başlayan gülümsemesi arabada, yolda, kucağında, ofiste, yemekte gücünden hiçbir şey kaybetmeyen güneş gibi parlarken o da, bu konuşmayı sürekli erteliyordu.

"Olmaz. Onun anılarını, hayallerini kaybettiğini düşünmesini sağladım ancak öyle değil. Yanan sadece işe yaramaz, eski eşyalardı. Ev sahibi güya sigortadan alacağı parayı duyunca ağlamak için soğan doğramak zorunda kalmıştır. İşin özü, evde bir kutusu vardı ve içindeki meblağı tekrar biriktireceğine olan inancı kırılır da bana gelir diye onu saf gibi bekledim. Bu akşam buraya gelmeden önce, ofiste tuttuğum kutuyu eve uğrayarak bıraktım. Onunla evlenmek istiyorum ve daha fazla erteleyemem. Anlayacağın yarın ona hayallerini iade edebilmek için tüm ayarlamaları yaptım. Tabii en büyük ayarlama elbette sayende bulduğum cesaretim oldu."

Seni TanıyorumWhere stories live. Discover now