5. BÖLÜM

4.6K 694 635
                                    

⭐⭐⭐

Bazen istediğin bir şeyin olmaması senin için bir şanstır.

Emilie Serge

Hasret, üzerinde deri ceketi olmasına rağmen, oturduğu kaldırımda titremesine engel olamıyordu. Elinde, dudağından sızan kanıyla kirletmek istemediği ipek mendil, karşısında o mendilin sahibini saatler önce katil olarak nitelendirdiği soğuk adam... Tüm bunlar neyse de, her gün televizyonda haberlere, izleyici kitlesini çoğunlukla kadınların oluşturduğu güya pembe ama erkek egemenliğinden vazgeçemeyen dizilere konu olan kadına şiddeti bizzat yaşamıştı. Kendini yirmi altı yıldır hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemişti. Uygar'ın evlenmesi de dahil üstelik... Adamın elleri hâlâ bedeninde geziniyormuş gibi üst başını silkeledi yine.

"Hey, gerçekten iyi görünmüyorsun. Senin için ne yapabilirim?"

Adı Armağan olan soğuk adam yine konuştuğunda sanki onu bırakıp gitmiş olması, kalıp nasıl olduğunu sormasından daha olasıymış gibi bir an irkildi. Başını onun yüzüne çevirmek istedi ancak ona tepeden bakan biriyle istese de göz göze gelemezdi. Yardım etmişti ancak etmemeyi tercih eden, tiksinti içeren mimikler Hasret'in canını sıktı. Ayaklandı.

"Benim için çok şey yaptın. Teşekkür ederim."

Krem rengi mendil onun tutması için fazla gösterişli geldi o an gözüne. Onu doğruca Armağan kod isimli kiralık katilin ceket cebine sokuşturdu. Kendi ceketinin fermuarını çekerek yürümeye başlamıştı ki, acıyla inledi. Pislik herif yüzünü duvara çevirdiğinde dizleri pürüzlü duvarda sıyrılmıştı. Hareket ettikçe gerilip acıyordu. Tekrar adım atmayı denediğinde Armağan'ı yanında buldu.

"Özür dilerim."

Hiç temas etmeden, sınırlı kelime hazinesiyle iletişim kurmaya çalışan adamın gözlerine daldı bir an. Loş ortamda, sokak lambasından yansıyan titrek ışığın açık ettiği gözlerinin rengi, barda gördüğü gibi gerçekten de yeşil benekler barındırıyordu. Bir de buz kütlesi suratına hiç layık görmediği uzun, gür kirpikleri vardı ki, ne diyeceğini unuttu. Vildan'ın o kadar da yakışıklı değil önergesi aklına düştüğünde ona hak vermeden edemedi. Hatta yüzü çiçek bozuğuydu ve belirgin elmacık kemikleri falan da yoktu. Dizleri, sızısını yeniden hatırlatınca silkelendi. Daldığı gözlerden çıktı. Neyin özrüydü bu?

"Beni kurtardığın için mi özür diliyorsun?"

Kendisini sirk maymunu gibi hissetmesine sebep olacak kadar uzun süre inceleyen kadına mecburen o da bakmak zorunda kalmıştı. Aklından geçenleri bilmesi mümkün değildi fakat üstü defalarca karalanmış düşünceleri, başının üstündeki düşünce balonunda görür gibi oldu. Hesap ettiği bir şeyler olmalıydı. Nitekim sorduğu soruyla özrüne yüklediği anlam mantıksızdı.

"Sonrasında pişman olacağım eylemleri yapmamayı tercih ederim. Özrüm kendini iyi hissedecek sözler söyleyemediğim içindi. İnsan ilişkilerim pek iyi değildir."

"Halbuki cebinde silah taşıyan birinin sosyal çevresi geniş sanırsın."

Hasret yaptığı kinayenin hiç de anlaşıldığını sanmıyordu. Kimden kurtulmuş kime çatmıştı? Gerçekten de bambaşka bir gezegenden insan taklidi yapması için gönderilmiş gibi anlamadığını belli eden boş gözlerle ona bakan adamı süzdü. Yine. Takılıp kalıyordu. Ama şu bir gerçekti ki; Armağan buraya hiç uymuyordu. O anda aklına, yazlık yerde, çöplük üstlerinde sürüyle uçuşan, içinden geçene dek, hani neredeyse görünmez olan sinekler gibi türlü düşünceler üşüştü. Hepsi nahoş hepsi öküz altında buzağı aratacak cinstendi. Düşüncesini yumuşatma gereği duymadan, sanki bu olay planlıymış gibi sorusunu sordu.

Seni TanıyorumWhere stories live. Discover now