Bölüm•37•

2.2K 156 27
                                    

Gözlerim görüş alanımdan kaybolana kadar giden Ezgi'yi takip ediyordu.

"Koluna dokundurmadı." Cihan'ın sesiyle ona döndüm, bak işte! Fark etmişti sonunda.

"Test edeceğini bildiğimden sessiz kaldım, akıllıca hareketti." Dediğinde kollarımı göğsümde birleştirerek gittiği yöne bakıyordum.

"Sizce de denemeye değmez mi?" Cihan'ın bakışlarını üzerimde hissederken kafamı çevirdim ona doğru.

"Deneyelim." Dediğinde gülümsedim. İşte buydu, sonunda istediğim fırsat elime geçmişti. Eğer gerçekten aradığımız kişi bu Ezgi'yse çok çekeceği vardı benden.









Cihan hareketlenerek dışarı çıkmaya yeltendi, inşallah gitmemiştir diye düşünürken Ezgi'nin arabasına ancak vardığını görmesiyle yetişebildiğine sevindi.

"Ezgi!" Diye seslendiğinde Nergis Cihan'a dönmeden önce şaşırmıştı. Bunu belli etmeden Cihan'a döndüğünde meraklı bakışlarla karşısındaki askerin yanına gelişini izledi.

Eğer aynı tarafta olsaydık, diye geçirdi içinden. Kesinlikle kaçırmazdı Cihan'ı...

"Cihan üsteğmen? Bir şey mi oldu?" Diye sordu gerçekten de merak ederek. Cihan'ı gülümserken gördüğünde kaşlarını kaldırmıştı şaşkınlıktan.

"Tunahan'ın başında bizimkiler bekliyor, kaç zamandır ayıp oluyordu sana. İstersen..." Elini ensesine götürüp utangaç bir tavır takınırken karşısında askerin böyle olmasına gülmeden edemedi. Kendisinden etkilenmiş miydi gerçekten? Bu düşünceyle gülümseyerek onayladı Cihan'ı.

"İsterim." Dedi cümlesini bitirmeden.

"O zaman şöyle yapalım, bir iki sokak ileride bildiğim güzel bir kafe var. Oraya oturalım?"

Kafasını salladı. "Olur, buralar senin yerlerin ben yabancısıyım." Cihan da onaylamasına gülümserken yanına gelip bilerek vurulmadığı kolundan tutup destek olmaya çalıştı, Nergis o yüzden bir şey yapmamış kendisinin koluna girmesine izin vermişti.

"Yürüyeceğimizden bacağın zorlanmasın diye.." diye bir açıklama yaptığında Nergis şaşkın da olsa bu hareketleri hoşuna gitmişti. Hastaneden çıktıklarında Sena uzaktan onları izliyordu, bir an Cihan bir boşluk bulup Sena'nın olduğu yere baktığında göz göze geldi iki asker. Onayı almıştı işte.

Sıra Sena'daydı.

Ezgi'nin arabasına doğru geldiğinde cebindeki maymuncuğu çıkarıp bagajı açtı, etrafta kimsenin olmadığı bir anı kolladığı anda girdi içine ve kapıyı kapalı gözükecek şekilde kapattı. Bakalım, bu kız gerçekten köyde yaşayan bir masum sivil miydi? Yoksa eli kanlı, şerefsizliğin kitabını yazmış bir cani mi?

Cihan ve Nergis kahvelerini içerken pek kelime konuşmuyordu. Cihan başta gerçekten şüphelenmemişti çünkü kesin bir şey olmadan konuşmak istemiyordu ama kolundan yaralanan bir şerefsizin üzerine karşısındaki kızın koluna dokundurmaması bu kesin kanıta giriyor sayılıyordu kendisi için, artık ispat gerekliydi ve onu da Sena'yla planlamışlardı. Gerçekten kim olduğunu o aracın nereye gideceği belirleyecekti.

Nergis ise karşısındaki askere bakarken onu kandırabilmenin verdiği hazzı yaşıyordu. Koskoca Cihan üsteğmen, kendisinin karşısında melek gibiydi. Kahvesinden bir yudum aldığında bir konu açması gerektiğini düşündü.

"Sevgilin var mı?" Pat diye sorduğu soruyla Cihan dümdüz bakışlarıyla cevapladı. Eğer gerçekten cani bir pislikse güzel oynuyordu diye düşündü.

"Yok." Dediğinde gülümsedi karşısındaki kız. "Sevindim." Cihan anlamayan bakışlarla Nergis'e baktığında kendini düzeltme gereği duydu.

VATAN ÖTESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin