- Bölüm 8 -

35 5 0
                                    

En kötüsünün Yeji ile karşılaşmak olduğunu sanıyordu; ancak yanılmıştı. Rezillikler silsilesi birbiri ardına sıralanıp duruyordu. Hayret ediyordu. Sırtını aynaya yaslamış otururken bile insanları rahatsız etmeyi nasıl başarıyordu?

Dans salonundan giren herkes resmen önce bakışlarını telefonuna dikmiş olan Yeonjun'a dik dik bakıyor, sonra da sorgular bir şekilde arkadaşının yanına geçiyordu. Yeonjun o tarafa bakmasa bile hissedebiliyordu bakışları üzerinde. Hem zaten giderek yükselen fısıltılar da şüpheye yer bırakmıyordu.

Kulaklığını kulağına geçirip sanki hiçbirinin farkında değilmiş gibi davranmaya devam etti bir süre. Ta ki önünde dikilen bir çift bacağı görene kadar. Sonrasında istemeye istemeye de olsa kendini soyutlamayı bırakmıştı.

"Yeonjun Sunbaenim! Burada olduğuna inanamıyorum."

Yeonjun sesin sahibine baktı kafasını kaldırıp. Önünde oldukça heyecanlı bir çocuk duruyordu. Boyunun fazlasıyla uzun olması insanı kandırabilir. Ancak çocuk on yedisinde ya var ya yoktu. Ellerini önünde birleştirmiş bir şekilde Yeonjun'un tepki vermesini beklerken sabırsız görünüyordu. Yeonjun ise içten içe bu konuşmadan nasıl kaçabileceğini sorguluyordu.

"Ben Soobin," diye devam etti çocuk bu arada.

"En büyük hayranlarından biriyim. Sonunda seninle karşılaşmak harika bir duygu. Stajyerliğe başladığımdan beri bunun için dua ediyordum. Tanıdığım en yetenekli idollerden birisin."

Nefes almaksızın süren cümlelerin -Yeonjun'a asla bitmeyecek gibi gelmişti- sonunda önünde saygıyla eğildi Yeonjun'un. Yeonjun ise çocuğa acımaktan başka bir şey yapmadı. Bir zamanlar  onun da bu çocuktan farkı yoktu. Şimdi ise köprünün altından çok sular akmış, o günlerden bugüne hiçbir şey aynı kalmamıştı.

"Bir gün en az senin kadar iyi bir dansçı olmak istiyorum. Bizi eğitmek için mi buradasın?"

Ah... İşte başlıyorlardı.

Neden herkes aynı şeyi sorup duruyordu? Yeonjun bir kez daha aynı cevabı vermek zorunda kalırsa, kendini bir yerlerden aşağı atacaktı. Karşısında dikilen bu çocukla içine girdiği tek taraflı konuşma zaten ilgisini çekmezken çocuk her nasıl olduysa kredisini tek bir cümleyle doldurmayı başarmıştı.

Dudaklarının gerilen kıvrımlarının arasına alaycı bir gülümseme gizlerken

"Tanıştığım herkes bana bunu söylüyor," diye cevap verdi. Çocuk ise anlamamış olacak ki yüzünde en ufacık ipucu olmaksızın bakışlarını kırpıştırdı. İşte o zaman ağzından dökülen cümlelerle Yeonjun adının Soobin olduğunu söyleyen çocuğun onu gerçekten de anlamadığına ikna olmuştu.

"Anlamadım."

"En büyük hayranınım..."

Kelimeleri yavaşça dikte ederken sesinin de alaycı bir şekilde çıkmasına dikkat etmedi.

"Merak ediyorum da... Gerçekten öyle misin?"

Kabaydı Yeonjun. Hiç olmadığı kadar hem de. Soobin de şaşırmış olmalıydı onun tavırlarına. Böyle bir tepki almayı beklemediği yüzünün her bir santiminden okunuyordu zira. Öyle ki yerinden dahi kıpırdamamış, arkasında duran başka bir çocuk onu çekiştirmeye başlayana kadar en ufacık tepki dahi vermemişti. Göğsü sükunetle inip kalkmasa nefes almadığını da söylerdi Yeonjun. Ama arkadaşı ona seslendiğinde kafasını bir rüyadan henüz ayılıyormuş gibi ağır ağır çevirmiş, hala olduğu yerde dikilse de bir yaşam belirtisi göstermişti.

"Soobin... Gel hadi, galiba iyi gününde değil."

Galiba iyi gününde değil...

Pozitif. Ama hangi gün iyiydi ki? Hayat ona bu kadar acımasızca davranırken o iyi olmaya devam etmeli miydi?

(Black) Onyx || Txt~SoogyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin