ORMAN 2.KISIM

168 29 15
                                    

Azuma bir süre ağladıktan sonra sihrin de etkisiyle sonunda uykuya dalabilmişti. Ange, onu düşünceli bakışlarla bir süre izledi. Azuma'nın, Cael haricinde, ne yaşamış olduğunu tahmin edebilse bile tam olarak bilmiyordu ve taşıyor olduğu çok fazla yara vardı. Fiziksel yaraları sihirle iyileştirmek kolay olsa da duygusal olanlar için öyle basit bir yöntem yoktu. Zamanla iyi olacağını biliyordu fakat ne kadar zaman alacağını öngörmek zordu.

Düşünceleri Earlene'in odaya dalmasıyla bölünmüştü. Bu arada tamamen varlığını unutmuş olduğu köpeği de onunla beraber odaya girmişti. Earlene'in istediği bitkileri getirmiş olduğunu görmesiyle Azuma'nın yanında kalktı ve bitkileri Earlene'den aldı. Bu arada Canis Azuma'nın yanına zıplayarak onu kokladıktan sonra yatağın köşesine kıvrılmıştı. Ange bir anlığına köpeğin Azuma'nın üzerine atlayacağını düşünse de ona değmediğini görmesiyle onu kovmaktan vazgeçerek kız kardeşi ayrılmadan önce belirtti. "Sai ailesinde olanları detaylıca anlat."

Earlene, Ange'in sorduğu gibi olanları tek tek detaylıca anlattı. Özellikle şeytan kanını insanlara içirmelerinden ve Azuma'ya insan kanı enjekte ettiklerinden bahsetmişti. Ange, Azuma'nın damarlarından hâlâ insan kanı dolaştığını söyleyebiliyordu ancak endişe edecek kadar yoğun değildi. Kanının kokusu hâlâ etraftaki yarı melek veya yarı şeytanlar tarafından kolayca fark edilebilse de olması gerekene göre çok daha azdı. Taedus onu iyileştirirken insan kanının bir kısmından da kurtulmuş olmalıydı. Earlene ekledi. "Leo diye bir adam vardı. Yarı şeytan. Evin başında olan kişi gibi gözüküyordu ancak Caelum daha güçlü başka birini daha gördüğünü söyledi. Daha sonra ortadan kaybolduğu için kim olduğunu görme şansım olmadı. Deneylerin özellikle Leo denen bu adam tarafından yapıldığını düşünmüyorum."

'Güçlü' ve 'deney' kelimelerini yan yana duyunca Ange'in aklına bu kişinin kim olabileceğinin gelmesi uzun sürmemişti. Deneylerin kan ile alakalı olduğu düşünülürse de aklında kişinin işin içinde olduğu onaylanıyordu. Her ne kadar sadece tahmin ediyor olsa ve elinde bir kanıtı olmasa bile bu tüm planlarını değiştirmek için yeterli bir bilgiydi. Sıkıntıyla iç çekti. Taedus'un özellikle Azuma'nın yaralarının garip olduğunu düşündüğünden bunu araştırmak istemesi ise şüphelerini daha doğru bir hâle getiriyordu. Onunla kısa süre içinde iletişim kurup olanları söylemesi gerekiyordu. "Buradan gitmemiz lazım."

"Perdita da güvenli değil." dedi Earlene. Jue'nin kaldığı saray her ne kadar güvenli olsa da orada hayaletler, ruhlar ve canavarlar üzerinde yapılmış deneyler de o kişiyle alakalı olabilirdi ve bu Jue'nin yapmış olduğu mühürlerin yeterince düzgün olmadığı anlamına geliyordu. Bunun aynı kişi tarafından yapılmış olma olasılığı oldukça düşük olsa da risk almaya değmezdi. Earlene devam etti. "Benim evime gidelim."

Earlene'in eskiden kullanıyor olduğu evi neredeyse Perdita-Lychinus sınırındaydı. Ange özellikle Lychinus sınırları içinde bir yere gitmenin Perdita da olmaktan daha tehlikeli olduğunu düşünse de Azuma'nın durumuyla çok fazla yol katledemeyeceklerini biliyordu. Ev Lychinus'un başkentine, oldukları yere, yakındı ve yeri bilinmediğin sürece bulunması imkansız olan bir alandaydı, sihirle korunuyordu. Kısa bir süre düşündükten sonra onu onayladı. Gözleri Azuma'nın üzerine kayarken o daha iyi bir hâle geldikten sonra iki ülkeden de, en azından bir süreliğine uzaklaşmalarının daha mantıklı olacağını düşündü. Tam o anda Earlene eklemişti. "Bir de... Senin yerini Altum'a söyleyenler Claudio ve Destin."

Bunu duymasıyla Ange ona döndü. Düşününce ikisinin de varlığını hissetmediğini fark etti, gitmiş olmalıydılar. Onlardan gelen çiçek kokusunu ve garip davranışlarını fark ettiği için bundan şüphelendiği olmuştu ancak yine de Earlene'den açıklama yapmasını istedi. "Açıkla. İkisinde de böyle bir şeyi akıl edebilecek beyin yok."

HALF & HALF - Yarı Şeytan [BL]Where stories live. Discover now