°31°

7.8K 279 52
                                    

Finale az kalmışken tekrar selam
4-5 bölüm sonra Ayrılık'ımız bitiyor :"(
Neyse drama bağlamıyorum ve sizi bölüme uğurluyorum

(Bu arada bu bölümü  29'un devamı gibi düşünün, hatırlamayanlar gidip okuyabilir.)

Bölüm Şarkısı: Pera•Sensiz Ben

~

"Anne, bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum!"

Annem gözyaşlarının arasından zorlukla konuştu. "Ne demek bilmiyorum, Berrak? Niye gelmiş bunca yıl sonra, ne olmuş?"

Derin bir nefes aldım. Ağlamamak için zor duruyordum. "Bilmiyorum anne, bilmiyorum! Ben de tesadüfen gördüm, Asrın'la Beliz'in düetine gelmişti!"

Ellerini başının üzerine sinirle kapadı annem. "Beliz'le ne alakası varmış?"

"Arkadaşlar sanırım, Reha da vardı."

Gözlerini şok içinde açtı. "Bir de Reha da mı var? Hey Allah'ım, sen bana sabır ver!"

"Anne üvey de olsa kardeşler, ve birbirlerinden başka kimseleri yok!"

Annem gözlerini devirdi. "Mina'nın babası var ya,Berrak! İkisine de bakardı."

Gözlerimi şokla açtım sözlerinin üzerine. "Hâlâ o adamı mı savunuyorsun yani anne? Gerçekten mi? 8 yılda hiç mi bir şey değişmedi ya?" Gözyaşlarım tekrar akmaya başlarken onuncu yaşımı hatırlamak bana tekrar acı verdi. O zamanlar çok mutluydum; Gözde, Rüzgâr, Berke ve Asrın'la çok iyiydik ve o dönem iyiden iyiye Asrın'la da kaynaştığımız, kardeş gibi olmaya başladığımız bir dönemdi.

Ta ki annemin haberini alana dek.

"Savunmuyorum Berrak, sadece iyiliklerini düşünüyorum." dedi.

"Sen hiç merak etme anne, Reha'nın teyzesi sahip çıkmış, şimdi de reşit oluyorlar zaten, başlarının çaresine kendileri bakarlar!"

Gözlerini devirdi ve "Neyse tamam, ben çıkıyorum. Dolapta yemek var, onu yersin, babanla yemeğe çıkacaktık şu işlerden unuttum. Birazdan gelir," derken ayağa kalktı ve merdivenlere doğru yürümeye başladı. Ben de onun arkasından hızlı ve sert adımlarla çıktım ve o hazırlanmak için kendi odasına girerken ben de kendimi odaya kapattım ve yatağıma girdim.

Kendimi hiç iyi hissetmiyor, çok karışık hissediyordum.

Düetten sonra bizi almak için geldiklerinde annem, arabadan iner inmez bayılmıştı, hemen hastaneye götürmüştük ve biraz daha sakinleşinceye kadar orada durmuştuk, eve dönmemizin ardından iki gün geçmişti ve şimdi de babam annenin morali yerine gelsin diye dışarıya çıkartıyor olmalıydı. Ben o iki gün boyunca neredeyse hiç dışarı çıkmamıştım.

Düşüncelerimin arasında odanın içini telefonumun mesaj sesi doldurduğunda 'bu kim şimdi?' diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Acaba Aral mı, diye bir düşünce beynimi yoklarken onun olmamasının benim için iyi olacağını biliyordum. Bir yanım bakmak istemiyordu ama yine de yatağımdan kalkıp masamın üzerinde duran telefonumu aldım ve tekrar yerime oturdum.

Telefonu açıp mesajı yazan kişiye baktığımda Asrın olduğunu fark ettim.

Asrın: Berrak merhaba, nasılsın diye sormak istedim, o gün hiç iyi görünmüyordun.

AYRILIK | Texting Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt