-13-

1.3K 191 51
                                    

Önüme konulan renk renk sprey boyalara baktım. Her ne kadar daha önceden duvar boyamamış olsam da birçok videodan nasıl yapıldığını biliyordum.

Hyunjin beni bir iki arkadaşıyla tanıştırmıştı ama onlar pek memnun değil gibiydiler benim aksime. Diğer arkadaşları ise hemen bir çanta alarak diğer duvara doğru ilerlemişlerdi. Önünde durduğum büyük duvara baktım. Sonrada elime taslak için siyah boyayı aldım. Ne çizebilirdim? Öylece ne yapacağımı düşünürken yanıma gelen Hyunjin'i, elini omuzuma koymasıyla fark etmiştim.

"Çok fazla düşünme. İki çizgi at. O iki çizgi ile kafanda bir şeyler canlanır." Söyledikleriyle ona tuhaf bir şekilde baktım. Bu yöntemi ilk defa duyuyordum.

Karmaşadan uyum çıkarmak.

Yüzümdeki ifadeyi görünce gülümsedi ve elindeki siyah sprey boya ile karşımdaki boş duvara iki yan çizik attı. Attığı çizgiler ile kafamda olan şekle gülümsedim ve elimdeki sprey boya ile attığı çizgilerden şekli devam ettirmeye başladım. Kulaklarıma tekrar onun mükemmel sesi geldi.

"İşte böyle."

Elimdeki sprey boya ile aklımdaki görüntüyü çizmeye başladım. Taslağım tamamlanınca elimdeki siyah boya ile taslakları doldurarak asıl görüntüyü ortaya çıkarmaya başladım. Arada bir üzerime ve ya ellerime bulaşan boyayı hiç umursamadan devam ettim. Ama bir an durdum. Peki ben bu iç karartıcı şeyi neden çiziyordum. Kafam karışmış bir şekilde resmin önünde durdum. Devam edebileceğimi sanmıyordum. Dalmış bir şekilde resme bakarken yanıma Hyunjin geldi. 

"Vay pek senlik gibi değil ama gayet güzel." Ne demek istediğini pek anlamadım. Benlik değil mi? Ben bunun benlik olmadığını biliyordum peki o nereden biliyordu benlik olup olmadığını? Gözümü duvara çizdiğim elinde kemikten bir asa olan kafamda canlandırdığım azrail şekline baktım. Üzerinde sadece ellerini ve yüzünün yarısını gösteren siyah bir pelerin vardı ve neye benzediğini bilmediğim için yüzü yerine yaptığım beyaz bir maske.

"Neden benlik değilmiş?" Sorduğum soru ile gülümseyerek yanıma geldi. Elini cebine atarak bir peçete çıkardı ve yanağımı silerken gözlerimin içine bakarak "Senin gibi biri canlı renklerle daha güzel şeyler çizmesi gerekirdi. Azrail senlik değil. Ölümü çağıran biri değilsin? İşte bu yüzden senlik değil." Gözlerine  daldım. O kadar güzel bakıyordu ki benden başkalarına böyle bakmasını istemedim. İşte tekrar bu kadar çok arkadaşı olmasına yine üzüldüm. Ama onun için değil kendim için üzüldüm. Kıskanıyor muydum bilmiyorum ama bir tek benimle olmaz mıydı? Diğer arkadaşlarını boşverse ve bir tek benimle birlikte olsa olmaz mıydı? Belki zarar da görmezdi? 

Hyunjin'in arka tarafında ilgimi çeken şeye bakmamla kendime geldim. Bu oydu. Hyunjin'i öldürecek olan adamla konuşan. O adamla konuşmalıydım. Zaten tipinden tekin biri olmadığı belli olan adam bir katilin arkadaşıydı. Hyunjin'e baktım.

"Bir arkadaşımı aramam lazım birazdan dönerim" Gülümseyerek kafasını salladı. Bende cebimden telefonumu çıkararak onların olduğu tarafa doğru ilerledim. Sanki biriyle mesajlaşıyormuş gibi açık ekrana öylesine basarken Hyunjin'den yeterince uzaklaşmış ve onlara yaklaşmıştım. O diğer arkadaşları ile konuşup onlardan uzaklaştı ve büyük kapıdan dışarı çıktı bende dikkat çekmeye çalışarak telefonumu sessize aldım ve kapatarak kulağıma dayadım. Sanki konuşuyormuş gibi dudaklarımı oynatırden büyük alandan çıktım. Kapının önünde durmuş adamı izliyordum. Uzakta telefonla konuşuyordu. Dikkatlice onu izledim. Motoruna yaslanmış etrafa bakıyordu. Bu tarafa bakacağı sırada gözlerimi ondan çektim. Bir süre sonra telefonumu kulağımdan indirerek kamerayı açtım hızla. Adamın bir iki tane gizlice resmini çektim. Daha sonra fotoğrafları Seungmin'e atarak yaklaştığımızı söyledim. Ama adamın bana doğru yaklaştığını anladığımda ise gerildim ve konuşmadan çıktım. Kafamı kaldırır kaldırmaz yüzyüze geldik.

"Hyunjin'in arkadaşısın değil mi?" Daha çok karanlığın hakim olduğu gecede yumuşak bir şekilde bana baktı. Sadece hafifçe kafamı olumlu anlamda salladım. Elini omuzuma atması ile gerildim. Her ne kadar bir katil ile kavga etmiş bile olsam şu an katille arkadaş olan bu adamdan korkuyordum.

"Ben Hyunwo."

"Bende Felix."

"Tasarımcıymışsın diye duydum?"

"Evet. Dijital tasarım yapıyorum. Şu sıralar biraz ilhamımı kaybetmiştim onun için geldim." Kafasını salladı bu sefer o da. Konuşmayı devam ettirirsem acaba ağzından bilgi alabilir miydim?

"Bizim üniversitede miydin? Fakültelerinin yakın olmasına rağmen seni hiç görmedim."

"Aslında ilk seneden sonra derslerimi açığa aldım. Yani evden okuyorum"

"Neden bir sıkıntı mı oldu. Hyunjin'in arkadaşıysan sana da her türlü yardım ederiz." Şaşkınca ona baktım. Gerçekten bu kadar arkadaşlıklarını önemsiyorlarsa onlara kim ihanet ediyordu.

"Sadece üniversite ortamı düşündüğümden daha boğucu olduğu için evime kapandım. Herhangi bir sorun yok teşekkür ederim."  Tam ağzını açacağı sırada bir motor sesi geldi. Olduğumuz büyük alana bir motor kıvrak bir şekilde girdi ve rahat bir şekilde yanımıza doğru gelerek Hyunwo'nun az önce yaslandığı motorun yanına park etti. Gördüğüm kıyafetlerle korkuyla gözümü açtım. Bu tamamen Hyunjin'i öldüren kişinin kıyafetlerinin aynısıydı. Tıpkı Hyunwo'nun hesabında gördüğüm ona atılan resimdeki kıyafetlerdi. Ama onda yüzü görünmediği için emin olamıyordum. Siyah kot, deri çizmeler, siyah yan taraflarında alev baskısı olan kask ve aynı ceket. Bu sefer korkumu içimde tutamayarak elimin titremesine engel olamadım. Olduğum ortam beni geriyordu. Adam motordan inerek kaskını çıkardı. Siyah saçlarını karıştırarak kaskını motorun üzerine koydu ve yanımıza geldi. Hyunwo'nun yanında durarak ona selam verdi.

"Selam. Oldukça hızlı olmaya çalıştım." Beni fark edine tuhaf bakışlarla bana bakmaya başladı. Ona nasıl baktığımı bilmiyordum ama kaşlarını çatmıştı.

"İyi yaptın. Bu Felix. Hyunjin'in arkadaşı. Duvar boyamak için geldi." Arkamızdan gelen ses ile o tarafa döndüm. Hyunjin kapıdan çıkarak yanıma geldi. 

"Bir sorun oldu sandım."  

Yanımda duran Hyunjin elini tekrar belime attı. Yaptığı bu hareket ile karşımdaki ikilinin gözleri oraya kaydı. Yeni gelen ve bana çatık kaşlarıyla bakmaya devam eden Hyunjin'in katili olduğunu düşündüğüm kişi ağzından bir 'hah' nidası çıkardı. 

"Lee de yeni geldi. Biz de Felix ile tanıştık." Hyunwo'nun dedikleri ile ona döndüm. 

Lee. Sadece bana bunun yardımcı olacağını pek sanmıyordum. Aklıma resim geldi. Atan hesabın adı tam olarak aklımda değildi ama içinde Lee olduğuna emindim. Burnuma gelen koku ile aklımdaki soruların hepsi gitmişti. Hyunjin o kadar yakınıma girmişti ki kokusu buram buram geliyordu. 

"Felix çizimini bitirmişti zaten biz gitsek iyi olur. Hyunwo işin yoksa motorunu alabilir miyim? Yarın sana geri getiririm." Hyunwo hiç düşünmeden elini cebine attı ve anahtarı çıkararak Hyunjin'e verdi. 

"Biz gidelim o zaman yarın görüşürüz." Hyunjin beni belimden ilerimizdeki motora doğru ilerletirken bende lafın gelişi "Görüşürüz" demiştim. Motorun yanına gelince hemen yan tarafımızdaki motora baktım. Plakası çok açık bir şekilde karşımdayken onu beynime iyice kazımaya çalıştım. Birden kafama takılan kask ile ona döndüm. Gülümseyerek kafama taktığı kaskın kemerini taktı ve motora bindi. "Hadi atla." Hemen motora bindim. Daha yola çıkmadan ona sıkıca sarılmıştım. Duyduğum küçük kıkırdama ile bende gülümsedim. Motoru çalıştırarak olduğumuz büyük araziden çıktı ve olduğunca yavaş bir şekilde boş yolda ilerlemeye başladı. 

---

Eğer kaçırdığım ve ya hata yaptığım bir yer olursa lütfen söyleyin olur mu? 

See Deaths ~Hyunlix~Where stories live. Discover now