Bölüm 41- Sadece Bir Kez

364 18 10
                                    

Not: Öncelikle merhaba arkadaşlar. Son bir aydır yeteri kadar ilgi göstermiyorum çünkü resime yoğunlaştım. 11.sınıf olmama rağmen ygs stresi de bir yandan sürekli ders çalışmama neden oldu. O yüzden yeteri kadar ilgi göstermiyorum. Hepinize ilginiz için teşekkür ederim. Herkese iyi okumalar. Yorumlarınızı okuyorum, bölüm hakkındaki görüşlerinizi belirtirseniz sevinirim. :)

Puslu ay ışığı soğumaya ve çürümeye yüz tutmuş ısırgan bedenlerinden çıkan buhar ile birleşince katlanması güç bir sınav oluşuyordu. Ayağının altındaki binlerce ceset, önceki hayatlarından birer iz taşıyorlardı.

Gri ve açık maviden oluşmuş bir üniforma, sol göğüse iğne ile tutturulmuş alüminyum çerçeveli bir yaka kartından ibaretti.
     Jake Bolin
Satış Danışmanı

Yaka kartı Samsung'un logosuna benzer bir logonun üzerine tutturulmuştu. Az çok belli oluyordu ne yazdığı.
Walmart "Az parayla daha çok ısırgan cesedi."

   İleri tepelerden boğuk uluma sesleri geliyordu. Boğuktu. Çok boğuk. Açlıktan büzülmüş midelerin gurultuları, uluma seslerini ve fısıltı ile çıkan küfürleri kamufle ediyordu. Grup anlık gidip gelmeler ile tek bir parçası eksik puzzle gibiydi. Eksik parça yerine oturmadan ne mutluluk gelecekti, ne de huzur.

    Huzur ısırgan cesetleri arasında yok gibi değil mi? Var. Huzur görmeyi bilene var. Huzur; bir damla suyla hayat bulan bir tohum. Huzur, yoktan var olan harikulade şey. Huzur, tanımlaması yıllar alacak bir labirent. İçinde kaybolunabilecek. Kim istemez ki huzur içinde kaybolmak. Yitip gitmek.

    Thomas kanlı ellerine baktı. Bu muydu huzur; Jake Bolin'in zombi suyu ile karışmış kanı mıydı? Huzur Jake'in kanı değil, Jane'i bulma umuduydu.

   Sessizlik şafağı parçalarken Thomas konuşmaya başladı.

"Bu kamp, ya da kasaba. Nerde? Hatırlıyor musun Claire?"

Claire sersemlemiş bir beyin ile önce afalladı, sonra soruyu idrak etti ve konuşmaya başladı.

"Tam değil. Ama Jane hep Nobel Nehrinden su almaya giderken gördüğü bir cesetten bahsederdi. Nehir havasına uzak olmasa gerek."

"Toby, benzin durumu nasıl? Jill; yiyecekler ne durumda? Jim..." tam silahları soracaktı ki Jim önceden anladı soruyu.

"Büyük çaplı bir çatışma için yetersiz."

"Yiyecek sıkıntısı yok Thomas. Ama su bulmalıyız."

Thomas onaylarcasına kafa salladı.

"Atlas Okyanusunu kirletecek kadar benzinimiz var." Toby durumu yumuşatmak için ufak çaplı espriler yapıyordu.

"Birşeyler atıştırıp yola çıkacağız." Dedi Thomas. Sesi hiç iştah açıcı durmuyordu.

"Sanırım buna vaktimiz olmayacak." Dedi Henry. Ardından yolun doğu tarafını işaret etti. "İkinci bir sürü geliyor."

"Çatışma sesleri çekmiş olmalı. Batıya gidiyoruz." Dedi Thomas.

"Batıya mı? Saçmalama. Sürü o tarafa geliyor. Bu çığdan aşağı doğru kaçmak gibi. Eninde sonunda yakalarlar."

"Güney nehre çok uzak. Tam bir ironi. Kuzeyden gidiyoruz." Dedi Thomas. Batıya gitme fikri saçmaydı. Kafasını sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Jane'in kaçırılması beynini uyuşturmuştu.

Araba motorlarının sesi ile kurt ulumaları sustu. Önce Thomas on metre ileriden kuzeye döndü. Ardından da Toby. İki araba sessiz sakin bir yer arıyordu. Yemek yenilip plan kurulacak bir yer.

"Sağ tarafta!" Henry bu sefer de sağ şeritteki ısırgan sürüsünü gösterdi, neyse ki grup kaza da olsa sol şeritte ilerliyordu. Aynasızlar için bir sorun teşkil etmeyecekti ne de olsa.

Birkaç dakika ardından sürü gözden kaybolunca Nobel'e doğru ne hızlı ne de yavaş bir hızda ilerlemeye başladılar. Benzini idareli kullanmalarıyla Jane'in kaçırılması ölümüne çelişecek bir durumdu.

Nehir gözler önüne serildiğinde şafağın sökmesine bir saat vardı. Nehir kenarında ağaçlık bir alana park ettiler ve paketlenmiş birkaç kuruvasan ve bisküvi yediler. Açlıklarını iyice bastırdılar çünkü içeride ne kadar  kalacakları ve ne kadar silahlı çatışma olacağı meçhuldü.

Thomas elindekileri yerken bir yandan da ne yapacaklarını planlıyordu. Grup aynı şekilde ikiye ayrılacaklar ve kampı iki yandan kuşatacaklardı. "Unutmayın ki amacımız orayı ele geçirmek değil. Sadece Jane'i kurtaracağız."

O sırada kurumuş ağaç dallarından çıtırtılar gelmeye başladı. Sonra bir ses. "Silahlarınızı yere bırakın ve arkanızı dönün. Ani bir harekette beyninizi dağıtırız.

AlarmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin