Bölüm 20 - Düzen

752 56 4
                                    

Merhaba arkadaşlar :) herkese iyi okumalar :) yorum ve oy bekliyorum :)

Tomas ani bir manevra ile direksiyonu sağa kırdı. Görüş alanlarına giren çiftliğe giden yolda karavan ilerliyordu.

Yolun üzerinde birikmiş bir kar tabakasının olması ve bu kar tabakasının dümdüz olması - üzerinde iz olmaması - çiftliğe kimsenin gitmediğinin bir göstergesiydi.

Çiftliğin iki kanatlı kapısının önüne geldiler. Direksiyonu sola kırdı. Karavanı park etti.

Sürücü koltuğunun yanındaki boşluktan koridora gecti Tomas . Onu Cast ve Jim takip etti. Silah çantasını açtı.

Üç Colt tabanca sonuna kadar doluydu. Yedek sarjörler aldılar. Tomas cantanın içine boylu boyunca uzanan M-4'ü kendisi için hazırladı. Son bir Kimber kalmıştı. İçindeki şarjörü sonuna kadar doldurdu.

Silahları paylaştırdı Cast, Toby ve Jim'e. Konuşmaya gerek duymadı.

Karavanın kapısını açarken Henry'ye " burayı koru "der gibi bir bakış attı ve göz kırptı. Son kalan Colt'u da ona verdi.

Kapıyı açtı ve aşağı indi. Ürpertici soğuk yüzünü yaladı. Sonra farketti ki kapıya zincir vurulmuştu. Geriye döndü ve makas benzeri birsey aldı.

Zinciri kırdı. Kapıyı itmeye başladı. Paslı menteşelerin gıcırtısıyla kulakları çınladı. Aslında kapıda zincir olmasi iyiye işaretti çünkü içeride yaşayan birilerinin olmama ihtimalini düşürüyordu.

Kapıyı sonuna kadar açtı. Çiftliğin bahçesinde yürüyen zombiyi tek bir M-4 kurşunuyla yere serdi. Evin verandasına yöneldiler. Kapıyı açtılar. Kilitli değildi. İçeri girmedi Tomas.

Kapıda durdu ve ses çıkarmaya başladı. Nasıl olsa sesi farkedince geleceklerdi. Eli tetikte beklerken karşı odadan tamı tamına 6 zombi çıktı. Geri çekildiler ve bahçeye yayıldılar.

İki tanesi Tomas'a yöneldi. Tomas elindeki dünya harikası silah ile saniyeler içinde yere serdi yürüyenleri. Kaldı 4.

Jim ile uğraşıyordu bir tanesi. Tomas nişan aldı. Bingo. Ölümcül vuruş.

O sırada Toby bir taneyi hakladı. Cast ise öbür ikisini. Ve bitti diye düşündü Tomas.

Evi baştan aşağı arama kararı aldılar. Bodruma indiklerinde kendilerini aşmış iki tanesiyle daha karşılaştılar. Jim onları halletti. Diğer odalar bomboştu.

Ahıra baktılar. Üstü açık sadece etrafı kapalı ahırda iki inekten başka yaşayan birsey yoktu. Küçük ağaçlık alanda iskelet ve yer yer çürük etten oluşan bir bedene denk geldiler. Bu haliyle bile ısırıp birilerini yiyebilecek gibi bir izlenim veriyordu.

Tomas karavana döndü. Andrea'nın bebeği ağlıyordu. "Herşey yolunda. 9-10 tane hallettik. İçerisi temiz görünüyor. Güvenli yani." dedi. Bunun üzerine bebeğin ağlaması kesildi. Sanki Tomas'ın sözlerini anlamıştı.

Karavanı içeri aldı ve kapıyı kapattı. Halatla denizci düğümü attı. Tamamen güvenli olduğuna emin olduktan sonra karavanı evin yanına çekti. O sırada Toby ve diğerleri geldi . Diger her yer de temizdi.

Tüm grup indiler ve evi keşfe çıktılar. Gayet büyük bir evdi. Sadece bomboş duran 5 odası vardı. Bahçede bir su kuyusu olmasa da ufak bir göl vardı.

Andrea bebegiyle bir odaya yerleşti. Jane, Cast, Toby ve Jim kendilerine birer oda kaptılar. Tomas yatak odasını kendisi için hazırladı.

Tüm pencereleri tahtalarla kapattılar. Dışarıya gece vakti en ufak bir ışık hüzmesi dahi çıkmayacak şekilde sıktı tahtaların araları.

Duvar gayet sağlamdı. 2,5-3 metrelikti. Bahçede ufak bir sera vardı ki bu sera olgunlaşmaya başlayan sebzelerle doluydu.

Karavandaki tüm yiyecekleri eve taşıdılar. Karavanı bomboş bırakana kadar tüm eşyaları da aldılar eve. Toby bodrumu atölye olarak ayırdı. Burda jeneratöre kadar her şey vardı.

Henry'nin yürümesi için koluna girdi Tomas. Merdiven altında bulduğu koltuk degneklerini ona verdi. İşini görebilir diye düşündü.

Andrea konserveden çıkardığı bezelyeyi kullanarak güzel bir yemek yaptı. Koca bir gruba yetecek kadar yemek yapmak zor bir işti. Jane masayı hazırladı. Bu sırada Helen seraya gitti ve ise yarayabilecek sebzeleri topladı. Eve çıktı ve ahşap kapıyı kilitledi.

Salon oldukça büyüktü. Geniş , eskitme bir halının üzerinde ahşap bir sehpa vardı. Çevresine koltuklar dizilmişti. Hemen arka tarafta geniş -muhtemelen 12 kişilik- büyük bir masa vardı. Herkes masaya geçti. Helen yemeği tabaklara koydu; öyle bir şanstı ki yemek artmıştı.

Yemeğe kaşık ve çatal sesleri eşlik etti. Metalin sinir bozucu sesi bile şuan güven veriyordu.

Yapılan bezelyeli yemeğin değişik kokusu evin salonunu sarmıştı. Tomas masadan kalktı. Kendi kullandığı çatal , kaşık , bıçak ve tabağı götürdü. "Ben hallederim" dedi Helen. Kafasıyla onayladı Tomas.

Yavaş yavaş herkes kalkıp kendi kullandığı şeyleri tezgaha koydu. Helen yıkamaya başladı. Evin kendine ait bir su deposu vardı. Ayrıca ısıtmak için şömine ve tonlarca odun vardı depoda. Soğuktu. Çok soğuk. Lapa lapa yağan kar beyaz rengini aşıladı yine her yere. Artık nerdeyse herkes yatmıştı. Koltuğun üzerinde sadece Henry ve Tomas vardı. Diğer herkes yorgunluğa dayanamayıp uykuya teslim olmuştu.

Ceketinin cebinden metal mataraya koyulmuş 200 ml vodka çıkardı. Kafasına dikti. Boğazı yanmaya başladı. Sonra birden sıcaklık bastı. Şu an çıkıp zombi avlayabilirdi şu soğukta. Matarayı Tomas'a uzattı.

Sağlam bir yudum aldı Tomas. "Özür dilerim." dedi. "Gruptan birilerini kaybetmeyi göze alamazdım.

Önce anlamadı Henry. Tomas kanlı pantolonu ve dizden altı olmayan bacağı gösterdi.

"Sanırım problem değil. Bana değer vermen , birseyler yapman güzel."

"Sonuçta her gün bacağını baltayla kesmiyorlar."

Güldü Henry. Omuz silkti. Vodkayı kafasına kaldırdı. Tomas karavandan puro tabakasını aldı ve tekrar oturdu koyu kahve rengi koltuğa.

Yaktı purosunu. Bu puroları en kaliteli yapanlar Kübalılardı. Tomas ise oksijen gibi gereksinim duyuyordu. Cigerlerinde boş yer kalmayacak kadar çekti sımsıkı sarılmış tütünün dumanını. Ciğerlerine karbonmonoksit ziyafeti çekti.

Henry'ye uzattı elindeki puroyu. Geri çevirdi Henry. Sigara kullanmıyordu ama alkol tiryakisiydi.

Henry'nin odasına çıkmasına yardım etti. Odaya tek başına girdi. Helen onu bekliyordu. Tomas kapıyı çekti ve odasına girdi. Antonio Gimenez marka purosu elindeydi ve hala yanıyordu. Son bir nefes daha çekti. Kalanını söndürdü. Yanık olan ucunu kesti ki bu işlemi yaparken elleri tütün kokusuna boyanmıştı. Kalan puroyu tabakaya geri yerleştirdi. Üzerine pijama niyetine eşofmanlarını giydi. Yorganı açtı ve yatağa girdi. Tavana dikti gözlerini.

Düşünmek istemiyordu artık hiçbir şeyi. Tek isteği uykuydu. Sabaha kadar, deliksiz bir uyku. Gözlerini kapattı. Çok geçmeden uykuya daldı.

AlarmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin